Ayları, haftaları, sonra günleri saydık. Gama, hüzne ve kedere hazırladık kalbimizi. Kedere kavuşmanın garip bir mutluluğu sardı her tarafımızı. Duyguların en anlatılmazını yaşıyoruz, tarifi imkansız. Yaklaşık 1400 yıldır şairlerin, ozanların ve yazarların tam anlamıyla anlatamadığı bir duygu: AŞK...
Öyle bir Aşk ki, içine çekeni bir daha bırakmaz...
Bir nebze olsun azalmaz...
Gün geçtikce daha cok kalbe yerleşir...
Yerleştiği her kalpte alevlenir, bir daha sönmemek üzere...
Anlatamazsın artık, sadece yaşarsın...
Klişeleşmiştir, 'İyi günde, kötü günde' lafı...
Bu Aşk'a düşen, iyi günü silmiştir artık...
Maşuğunun en zor gününde yanında olmayı seçmiştir...
O'na ağlaya bilmek, O'nun için zorluk çekebilmek saadetdir artık...
Öyle bir Aşk ki herkesden kıskanır ama bütün kalplere yerleşsin istersin...
Ve öyle bir Aşk ki zalimleri korkutur...
Bu Aşk'dan vazgeçmemiz için neler vermezler ki...
Bu Aşk, aşığı yakıp kavurduğu gibi, ona mektep olur...
Şehitleri ve Şahitleri ile muallimlik eder...
Öyle bir mektep ki, beşerin ve toplumun, onurlu, namuslu, takvalı ve özgürce yaşaması için ne gerekiyorsa öğretir. Ve benim gibi en cahilinden en alimine kadar, bu mektebe talebe yazılmış herkese her daim yeni mesajlar ulaştırır Ve insanlığa her dönem yeni Huseyniler ve Zeynebiler yetiştirir. Zalimlerin asıl derdi bu. Yoksa bizim ağlamamız ve yas tutmamız, aslında düşmanı sevindirmesi gerekir. Ama bu ağlamaların ve yas tutmanın aynı zamanda bu mektebde yetişmenin bir nişanesi olduğunu gayet iyi biliyorlar. 'Her gün Aşura. Her yer Kerbela' nın kuru bir slogan olmadığını ve Aşura'nın tarihin derinliklerinde hüzünlü bir hikaye olarak kalmadığından korkuyorlar.
Günümüzde İslam coğrafyasının içinde bulunduğu duruma bakarsak, bu Aşka sahip olduğumuzdan ve bu mektebe talebe olduğumuzdan dolayı Allah' a ne kadar şükretsek azdır.
Müslüman toplumların çoğu siyasal, toplumsal ve ahlaki yozlaşma içinde iken, Şiilerin bunca baskı ve zulme rağmen onurlu ve dik dura bilmesinin en önemli etkeninden biri, İmam Huseyn'in (as) aşkı ile Mekteb-i Kerbela'da pişmesidir.
Bugün IŞİD, Nusra, Kaide vb. çetelerin bu mektebe ne kadar uzak olduklarını anlatmaya gerek yok. Ama öteki tarafta, bugün IŞİD barbarları ile çatışıpda, Emperyalistlerden yardım dilenenlerin ve ellerine fırsat geçtiğinde zalimlikten geri kalmayanlardan beri isek, Kerbela şehitlerinden her ne pahasına olursa olsun onurlu durmayı öğrendiğimiz içindir.
Hz. Ali Asgar' dan (as) şehadetin yaşı olmadığını öğrendik.
İmam Huseyn'in (as) yolunu ilk kesenlerin atlarına dahi su vermesi ile merhameti öğrendik.
Hz. Abbas'dan zalimlerin emanını red etmeyi öğrendik.
Annelerimiz, İmamını abisini üzmemek için şehit olan oğularına ağlamayan Hz. Zeyneb'den (sa) ve eşine zerre sitem etmeyen Hz. Rubbab'dan, terredüt etmeden kendi oğullarını hakka feda etmeyi öğrendi.
Eşlerimiz, duvağı kana bulanan küçük Fatıma'dan, erlerini kendi elleri ile hak için savaşa göndermeyi öğrendi.
Tasua gecesi üzerinde kul hakkı olanları geri gönderen İmamımız (as), bize hakka hukuka riayet etmeyi öğretti.
Tek başına kollarında zincir olduğu halde, zalime boyun eğmeyen Hz. Zeynep bize okadar çok şey öğretti ki. Hangisini söylesem? Erkeklere cesareti öğretti. Kadınlarımıza özgürlüğün onurunu, namusunu ve dinini korumak olduğunu öğretti. Onun sayesinde kadınlarımız ve kızlarımız ne toplumun ezik kölesi olurlar nede ahlaksızlıkta yalancı bir özgürlük arayıp kripto köle olurlar.
Daha sayamadığım ve daha kendiminde bilmediği bir sürü örnek. Şehitlerin ve Şahitlerin her biri, her bir hareketi ile kıyamete kadar bu mektebin talebelerine ders vermeye devam edecek.
Tabi o zalimlerdende aldığımız dersler oldu. Mesela öğle namazında Peygamber (saa) ve Ehl-i Beyt'ine (as) salavat gönderenler ikindi olmadan, İmam Huseyni (as) zalimce şehit etti. Ordan beri kimsenin namazına kanmayız. Ve biliriz, eğer namazda Tevhid, Nubbuvet ve Velayet yoksa o namaz hiçtir. Bütün haramzadelerin ve zinazadelerin hangi tarafta olduğunu gördüğümüzden, 'Ellimize, Bellimize Dillimize Sahibiz'.
Zalimleri korkutan göz yaşınızın bol olması dileği ile...