Mustafa Kemal Atatürk, bundan 104 yıl önce ulusal bağımsızlık için Samsun’a ayak basarak milli mücadelenin işaret fişeğini ateşledi. Anadolu’nun bağımsızlık savaşını örgütledi. ‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyet’i gençliğe emanet etti. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı yurdun dört bir yanında törenlerle kutlanıyor...
Atatürk'ü Anma , Gençlik ve Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî bayramıdır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun'a çıkmıştır ve bu gün itilaf devletlerinin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir.
Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı, 19 Mayıs 1919 tarihinde 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal'in Bandırma Vapuru ile yapılan yolculuk sonrası Samsun'a ulaşması olayı. Bu olay Kurtuluş Savaşı'nın fiili başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı gün olan 19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde bir dönüm noktası.
Mustafa Kemal Paşa, bundan 104 yıl önce bugün ulusal bağımsızlık için Samsun'a ayak basarak milli mücadelenin işaret fişeğini verdi ve Anadolu'nun bağımsız savaşını örgütledi. Anadolu insanının büyük özverisi ve vatan aşkını arkasına alan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'nun düşman çizmeleri altında kirletilmesinin önüne geçti. Milli iradenin gücüne ve milletin hamiyetine yürekten inanan Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözleri de milletine olan güven ve saygısını açık şekilde dile getiriyor: "Bu millet, kılı kıpırdamadan dava uğruna ve benim uğruma, canını vermeye hazır olmasaydı ben, hiçbir şey yapamazdım."
ÜLKE SAVAŞ YORGUNUYDU
Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktığı sırada Osmanlı Devleti her bakımdan bir kıskaç altındaydı. Hatta Samsun'a yola çıktığı gün 15 Mayıs 1919'da İzmir Yunanlar tarafından işgal edilmişti. Ülke, 1911 Trablusgarp Savaşı'ndan itibaren Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı olmak üzere aralıksız şekilde 7 yıldır savaş içindeydi. Bu yıpratıcı savaşlar Osmanlı Devleti'ni iyice zayıflatmıştı. Üstelik İtilaf Devletleri'nin Almanya'yı mağlup etmesi ve Osmanlı'nın da Almanya'nın yanında savaşta olması dolayısıyla Osmanlı da yenik olarak savaştan çıkmış, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalanmıştı.
'GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER'
13 Kasım'da İstanbul'u fiilen işgal eden İtilaf Devletleri, Mondros hükümlerine binaen Anadolu'yu da işgale başlamıştı. İstanbul Boğazı'na düşman donanması demirledi. Yıldırım Orduları'nın lağvedilmesi üzerine bu orduların komutanı Mustafa Kemal Paşa da aynı gün İstanbul'a ulaşmıştı. Kartal istimbotuyla Haydarpaşa'dan Galata'ya düşman zırhlıları arasından geçerek gelen Mustafa Kemal Paşa, tarihe geçen o sözleri söylemişti: "Geldikleri gibi giderler." Bu söz milli mücadelenin ilk işareti oldu ve Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Anadolu mücadelesini işte bu sözün gerçekleşmesi yolunda örgütlemeye girişti. Düşman da 6 Ekim 1923'te İstanbul'dan ayrılmak zorunda kaldı.
9. ORDU MÜFETTİŞİ OLARAK ANADOLU'YA GEÇTİ
Mustafa Kemal, 1919 baharında, Gebze-Kocaeli yolu üzerinden gizlice Anadolu'ya geçme planı yaparken, hükümet kendisini 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu'ya gönderdi. Hükümetten ve Genelkurmay'da bulunan arkadaşları vasıtasıyla aldığı resmi görevin geniş gücüyle milli mücadele için ilk girişimlerde bulundu. Daha sonra görevden alınmasına rağmen sine-i millete dönerek bütün rütbelerinden azade bir şekilde Anadolu halkının mücadelesinin başına geçti. Mustafa Kemal Paşa, Samsun'dan sonra Havza ve Amasya'da halkı işgallere karşı bilinçlendirmek, milli bilinci uyandırmak için genelgeler yayımladı. Daha sonrasında Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milli irade yolunun zahmetle döşenen taşları 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortaya çıkardı.
BU İHTİYAR KELLE SENİN UĞRUNA FEDA OLSUN
Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'ya geçtikten sonra en büyük desteği belli başlı din adamlarından aldı. Bu din adamlarından biri de Amasya Müftüsü Abdurrahman Kâmil Efendi'dir. Mustafa Kemal Paşa, 12 Haziran'da Amasya'ya geldiğinde kendisini karşılayanlar arasında Abdurrahman Kâmil Efendi de vardı. Abdurrahman Kâmil Efendi o görüşmeyi şöyle anlatmıştı: "Konuşmalar bittikten sonra müsaade istedim. Paşa ayağa kalkarak elimi öptükten sonra 'Baba bu işte muvaffak olmak da var, olmamak da. İnşallah olacağız. Eğer olamazsak bizi asarlar, kelle gider ne dersin?' dedi. Ben de 'Hey oğul sen ki genç yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun' dedim."
Kurtuluş Savaşı'nı başlatan tarih
Dünya Savaşı’ndan sonraki koşullar içerisinde Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde olan Kurtuluş Savaşı, 19 Mayıs 1919 tarihinde başladı.
Nutuk'tan anlaşılıyor...
Bir kurtuluşu simgeleyen Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan başlayan yolculuğu, Atatürk’ün Büyük Nutku’nu 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkışı ile başlatmasından anlaşılmakta.
İlk defa 1926 yılında kutlanıyor
İlk defa 1926 yılında kutlanıyorGençlik ve Spor Bayramı ise ilk defa 1926 yılında 'Gazi Günü' ismiyle Samsun'da kutlanmaya başlanıyor. 24 Mayıs 1935 yılındaysa 'Atatürk Günü' adı altında resmiyet kazanıyor.
Atatürk'ün onay vermesiyle yasalaşıyor
Kongrede oylanan bu öneri kabul edilerek Atatürk'ün onayına sunuluyor ve Atatürk’ün onay vermesiyle birlikte yasalaşıyor.
12 Eylül'den sonra son adını alıyor…
20 Haziran 1938 tarihli kanunla 'Gençlik ve Spor Bayramı' olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 12 Eylül Darbesi'nden sonra 'Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı' adını alıyor.
Bu yıl ki kutlamalar dijital ortamlarda kutlanacak
19 MAYIS İLE İLGİLİ ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ
Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik.
19 Mayıs ulusal egemenliğin başlangıç günüdür.
"Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyetini) ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak."
Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler!Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum”
“Ben 1919 yılında Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran, yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım.”