Başbakan Afrika dönüşü havaalanında kendisini karşılayanlara bir konuşma yaptı. Seçim otobüsünün üstünde… Dedi ki: “Burası yolgeçen hanı değil, Türkiye.”

     Bunu okuyunca ilk akla gelen Türkiye’de eylem yapan, adam öldüren tahripçiliğin her türlüsünü yaptıktan sonra ülkeyi başbakanın koruması altında terk eden teröristler olmalı… Ya da Reyhanlı’da en vahşi eylemi ortaya koyup Suriye’ye girip çıkanlar…

     Belki de artık yolgeçen hanına dönen Suriye sınırlarımıza duyduğu tepkiden ötürü başbakan bu sözleri söyledi diye akla gelebilir.

     Hayır, bunların hiçbirisi değilmiş. Başbakan bu sözleri Taksim eylemcileri için söylüyormuş. Hani şu kendilerine gaz sıkanlara gül uzatan eylemciler var ya… Hani Miraç Kandili´dir deyip saygı duyanlara… Ya da antikapitalist Müslümanların önderi (veya arkadaşı) İhsan Eliaçık’ın arkasında el açıp “zalimlere karşı Allah’tan yardım dileyenler” var ya… İşte onlara karşı söylüyormuş. Demek ki neymiş “Türkiye yolgeçen hanı değilmiş.”

     Taksim’de başlayan ve adı artık “Gezi Direnişi” olan bu hareket milletimiz için bir ümit kaynağı olmuştur. Demek ki, halkımızın direniş ruhu ölmemiştir. Demek ki, gençliğimiz Atatürk’ün emanetine layıktır.

     Başbakan bu direnişe “çapulcular” dedi. Yanlış yaptı. Yakışmadı. İftira attı. Hangi çapulu yapmışlar ki?

     Başbakan´ın Türkçesi zayıf biliyoruz. Yavuz adının anlamını bilmemesini de anlıyor ve hoş görüyoruz. Ama bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp… Çapul “yağma”, çapulculuk yağmacılık demektir. Başbakan´ın bunu bilmemesi ayıp. Gezi direnişçileri hangi yağmacılığı yapmışlar ki onlara çapulcu dedi. Galiba yavuz kelimesinde olduğu gibi bu çapulcu kelimesinin de anlamında bir kayma olacak. Şimdiden birçok kişi kendilerine çapulcu demeye başladı.

     Gezi Direnişi büyük bir olaydır ve olgudur. Her bünyeye zararlı unsurlar sızabilir. Her insanın bedeninde mikrop yok mudur? Gezi direnişçileri ortak aklı geliştirmiş bilinçli insanlar. Aralarına niyeti başka olanları bulaştırmıyorlar. Şu ana kadar da çapula cesaret eden kimse olmadı. Öyleyse başbakan bu sözünden ötürü özür dilemelidir. Ve artık İslam’da kin tutmanın yasak olduğunu da öğrenmelidir.

     Havaalanında başbakanı karşılamaya gelen yandaşları “vur vur inlesin, çapulcular dinlesin” diye bağırmışlar. Demek ki, çapulcu dedikleri insanların gücünün farkındalar. Bu halkın gücüdür. Anlarsanız bu hakkın gücüdür. Yani haklı olmanın gücü.

     Erdoğan’ı bekleyenler “yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” demişler. Niye? Yolsuz mu kalmışlar? Yolluk mu gerekiyormuş?

     Şaka bir yana yandaşlar bu işin şakasını bile yapmamalı. Ne istiyor yandaşlar? Yollarını bile ondan istedikleri bir başbakan mı? Buyursunlar… Ama Taksim’de tam demokrasi isteyen ve tek kişinin diktatoryasına başkaldıran halkı mı ezecekler! Hadi canım sen de… Taksime gidenlere, gezi direnişçilerine kim yol verdi? Kim onlara yolluk verdi? Annelerinin evde yapıp arkadaşlarına dağıtsın diye verdiği börek çörekten başka…

     “Azınlık şaşırma, sabrımızı taşırma” demiş AKP’li karşılayıcılar. Bu söz bile zihniyetlerini anlatmaya yeterli. Azınlığın veya azlığın hakkını tanımayan demokrasi olur mu? Demokrasi çoğunluğun seçtiklerinin hükümet ettiği ama azınlığın hak ve hukukuna saygı gösterilen sistemlerin adıdır. Ve demokrasi önce inanç zihniyet meselesidir. Başbakanın demokrasiyi sadece iktidara gelmek için araç gördüğünü biliyoruz. Demek ki, ateşli yandaşları da aynı kafada.

     Ayrıca kimse unutmasın ki gezi direnişi çoğunluğun vicdanının ifadesidir. Bugün kendisini çoğunluk görüp şımaranlar, dün azlık olduklarını, aşırı uç veya marjinal olarak adlandırıldıklarını çok yakında yine öyle olabileceklerini de unutmasınlar...