Düşürülen uçakla ilgili kamoyunun merağını giderecek basına sızan son bilgiler: F-4 uçağı düşürülmeden önce Kıbrıs-Gazimagosa açıklarında Türkiye Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Özgür Suriye Ordusu'nu eğitmek için tatbikat yapıyormuş. Kıbrıs açıklarında bir tatbikat yapıldığını resmî yetkililer de açıklamıştı.
Deniz Kuvvetleri filosunun yanı sıra Özgür Suriye Ordusu da altı filoyla bu tatbikata katılıyor. Filo'dan maksat ise altı tane tekne. Bu teknelerden iki tanesini Hariri hediye ediyor.
İki tekne Mısır'dan alınıyor. İki tekne de Türkiye'den Özgür Suriye Ordusu'na satılıyor. İşte bu tekne ve yatlara silahlar yerleştirilip, silahların nasıl kullanılacağı, sinyal, GPS, sistem vb. eğitimi bu tatbikat sırasında muhaliflere gösteriliyor.
Bu ekibi iki silahlı F-16 uçağı, iki silahsız F-4 uçağı havadan koruyor. İşte bu F-4 uçaklarından biri Suriye sınırını üç kez ihlal ediyor. Üçüncü ihlal de Tartus'taki Rus üssünden ve gemiden fırlatılan füzeyle uçağımız düşürülüyor...
1945 den beri yüzbinlerce Filistinli, Mısırlı, Ürdünlü, Suriyeli, Iraklı, ve Lübnanlı müslümanın kanına giren İsrail, nihayet yedi türk vatandaşını da bu kervana katmanın zevkini yaşıyor. (tarihde yahudi devletine yaptığımız hizmetin bedeli olarak) Bu arada Ortadoğuda kan ve gözyaşı üzerine bir ‘krallık’ kurmayı hedefleyen Siyonist terör örgütünün ele başlarından biri olan İzak Şamir Nar-ı cehenneme vasıl oldu. İzak Şamir bir terör örgütünün şefi olarak Filistin’de ‘topraklarını’ satmaya yanaşmayan Müslümanları yıllarca öldüren ve öldürten kişidir.
Uzun zamandır müslüman halklar üzerinde terör yapan ve terör yöntemlerini çok iyi bilen İzak Şamir, Türkiye’deki bölücü terörist hareketlerin perde arkasındaki en önemli destekçilerinden de biriydi.
İzak Şamir, 3 Haziran 1983 tarihinde İsrail Dışişleri Bakanı sıfatı ile Brüksel’de düzenlediği toplantıda, “Türkiye’deki Kürtçülük faaliyetlerine İsrail’in bakışı nedir?” sorusuna aynen şu karşılığı veriyordu:
“Bu kendi topraklarında bağımsız olmak isteyen bir halkın sorunudur. Kürt topraklarını işgal altında tutan ülkeler hiçbir laf dinlemedikleri için söz konusu halk amaçlarına ulaşamıyor.”
Şamir, daha sonra Başbakan oldu. Bir Türk gazeteci tarafından Brüksel’deki açıklaması kendisine hatırlatıldığında, kahkaha atarak, şöyle diyecekti:
“İsterseniz, terörizme karşı sizinle stratejik işbirliği yapabiliriz.”
Peki Şamir’in Kürt sevdası, nereden kaynaklanıyordu dersiniz?
26 Şubat 1999 tarihinde Jarusalem Post gazetesinde “Orta İsrail: Kürt Herzl” başlığı ile çok çarpıcı bir senaryo kaleme alan Amotz Asael, şu analizi yapmıştı:
“Kürt isyanları onlara kendi Herzl’lerini kazandırmalı. Kürtler bir bölge üzerinde yoğunlaşmalıdır. Kuzey Irak bir devlet için en iyi yerdir. Kerkük petrolleri de bu iş için elverişlidir” diyordu.
Siyonistlerin en önemli hedefi, vadedilmiş topraklarda, yani sınırları Nil’den Fırat’a kadar uzanan bölgede bir ‘Büyük İsrail’ devleti kurmaktır.
Mevzu bahis ülkelere demokrasi getirmek felan değildir.
İkinci dünya savaşının ardından 1948 yılı 14 Mayıs da Filistin topraklarında ‘çekirdek’ İsrail devleti ilan edildikten hemen sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin 14. Başbakanı sıfatıyla Şemşettin Günaltay 14 Ocak 1949’da ilk anlaşmayı imzalayarak İsrail devletini resmen tanıdı.
Yakın geçmişte anap hükümeti döneminde Türkiye’nin yardımıyla, çekiç gücün barınması ve sonrası İncirlik üstünden Amarikan uçaklarının kalkması suretiyle Irak’ın işgali gerçekleşti. O zaman 5000 bin kürdü yine Türkiye’nin yardımıyla İsrail götürüp bu günler için eğitti. Bugün Mesut Barzani’nin başında bulunduğu kukla devletçik, Siyonistler tarafından eğitilen ve ‘Kürt’ olarak lanse edilen Yahudi kökenliler tarafından yönetiliyor. Basına yansıdığı üzere örgüt elemanları tarafından dinimizle alay edilmesinin altında bu gerçeğin yatması uzak bir ihtimal değildir.
Şimdi üçüncü aşamada, Suriye ve İran topraklarında ‘özerk’ Kürt devletçikleri kurulmak isteniyor denilsede bu hedef şaşırtmaktan başka bir şey değildir. Asıl, Türkiye namlunun ucundadır. BOP projesinin gereği adım adım gerçekleşiyor.
Bu olup bitenler karşısında Türkiyeyi nasıl ikna ediyorlar. Hangi vaadlerde bulunuyorlar bilmiyorum ama bütün bu olup bitenlerin büyük İsrail projesine hizmet ettiği kesindir. Kuzey Irak’tan İsrail tarafından eğitilmiş kürtlerin guruplar halinde Suriye’ye geçerek bazı şehirlerin kontrolünü ele almaları kürt devletinin sınırının ikinci ayağıdır.
Esadı yıkalım derken Türkiye kendi ayağının altını kazmaya başladığının ya farkında değil, ya da pişmanlık yasasından yararlandırmak üzere getirilen teröristlerin gövde gösterisi yaparak AKP iktidarını zor duruma soktukları gibi, Suriye meselesiyle bir daha AKP iktidarını köşeye sıkıştırmış bulunuyorlar. Evet, Türkiye bir çıkmazın içine sokulmuştur.
Dördüncü aşamada, Türkiye’nin üniter yapısı bozularak, Fırat’ın ötesi ‘federatif’ bir statüye kavuşturulacaktır.
Nihai aşama ise, ‘Birleşik Kürdistan’ adı altında birleştirilerek kukla yapıların, ‘Büyük İsrail’ imparatorluğunun bir ‘eyaleti’ haline getirilmesidir.
Siyonistlerin esas aldıkları temel, “Amaca ulaşmak için her yol mubahtır” ilkesidir. Bunun için Suriyeyi de yıktırırlar, Türkiye’yi de ateşin içine sokarlar.
Esad rejimine karşı tavır almak neyse de. "İnsan hakları çiğneniyor" gerekçesiyle türkiye’nin bu kadar aktif rol alması bu planı hızlandırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.
Eğer Türkiye, "kazanandan yana olayım" diye böyle bir politika benimsemişse, gelişmeler, kimsenin, hele Türkiye'nin, bu işten kazançlı çıkmayacağının habercisi durumundadır.
Bu gelişmelerle, insanın aklına ister istemez yıllar öncesi gazetelerde yayınlanan o harita geliyor. Irak'tan, Suriye'den ve Türkiye'den kopacak bir parça ile bağımsız Kürt devletinin kurulması ihtimali.
Zaten İsrail ve Amerika, öteden beri uşak Arap unsurlarının haricinde bölgede güvenebilecekleri bir Kürt devleti arzu etmişlerdi. Türkiye, aşırıya kaçan anti Esad politikasıyla tarihte olduğu gibi büyük Yahudi devleti planına hizmetkar olmaktan başka kazanmayabilir.