Bazı İnsanlar durduğu yere, bulunduğu konuma göre olaylara bakar ve olaylara bu şekilde baktığı zaman da, olayları görmek istediği gibi görür ve analiz eder. Oysa olması gereken insanın olaylara iman, akıl ve insaf terazisinde bakmasıdır.
Ancak Tv. lerdeIşid’e karşı başlatılan Musul operasyonu hakkında konuşan bazıları ve bazı siyasiler mezhep taassubu yaparak Şiileri/Alevileri hedef gösteren açıklamalar yapmaktadırlar. Ancak şunu unutmamak gerekir ki; "Hedef gösterenler aciz, hedef gösterilenler önemli şahsiyetlerdir." İnsanlık tarihi ne kadar eski ise hedef gösterme ve gösterilme de bir o kadar eskidir. Tarih boyunca hak tarafı batıla karşı mücadelesini şartlarına göre ilkeli olarak sürdürmüş. Ama batıl ve tarafı ise hakka ve ehline karşı mücadelesini karalama kampanyaları ile ilkesiz ve namertçe sürdürmüştür. İnsanlık tarihinde bu iki tabloyu fazlası ile görmek mümkündür.
Kimilerine göre Suriye’de savaşan dünün cihatçıları, kimilerine göre öfkeli bir grup gençleri (Işid) aynı zümrenin dilinde bu günün teröristleri, insanlık düşmanları… Şialar/Aleviler dünde, bu günde IŞİD'e melun dediler, onları telin edip lanetlediler ve yarın da lanetleyecekler. İnsan, kutsallar ve tarih düşmanı olanların adı ne olursa olsun lanetlenmeli ve telin edilmelidir. Ancak Işid dün birileri tarafından Suriye topraklarında desteklendi, yaralıları tedavi edildi, isimlerine cihatçı gruplar, bir grup öfkeli ...genç denildi. Biz ve insaflı insanlar bunları unutmadık ve tarihte unutmayacak. Bu zümre bugün IŞİD'e terörist diyor. Bunu fark etmelerine sevindik. Sevindik de, Işid'e karşı mücadele edelim derken mezhep ağzı ve mezhepler arası savaş dili kullanmak Işid'den daha tehlikelidir. Zira Işid gibilerinin sonları yok olmaktır ama mezhep ağzı ve savaş dili kullanmanın neticesi ABD emperyalizminin ve İsrail siyonizminin hedeflediği mezhep savaşları olur. Buda Büyük İsrail devletini doğurur.
Bugün başını ABD'nin çektiği on beşten fazla koalisyon güçleri bu yamyamlara karşı savaşıyor; Peki IŞİD'in devleti yok, silah sanayisi yok, yok yok yok...Bu gün Irak’ta insanlığa karşı savaşan bu yamyamlar daha ilk günden ellerinde bulundurdukları silahları, füzeleri olmayan silah sanayilerinde mi ürettiler acaba? Bu silahları kimler, hangi ülkeler bunlara verdiler acaba! Bu silahları verenler hangi hedefler doğrultusunda bu silahları bu gruplara verdiler acaba! Aslında bu soruların tamamının cevabı üç aşağı beş yukarı bellidir.Peki, bunlar beş yılı aşkındır Suriye ve Irak'ta savaşıyorlar. Hergün tükettikleri binlerce kurşunu, yüzlerce bombayı, ağır silahları nerden ve nasıl temin ediyorlar! Yoksa diyorum bunlara uzaylılar mı yardım ediyor.
Müslüman söylemi ve eylemine dikkat etmeli konuşup yazarken olaylara ve bilhassa savaşlara mezhep bağnazlığı ile değil akli selim ve ferasetle yaklaşmalıdır. “Can sizin, Cehennem Allah’ın!” Elbette tercih sizin!Bu yol, yol değil! Zamanıyken dönün! “Kendilerine zulmedenler”den olmaktan korkmuyor musunuz? "Muhammed, Allah'ın peygamberidir ve onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çetindirler, kendi aralarında merhametlidirler."(Fetih,29) ayetini unuttunuz mu!
Daha düne kadar bu yamyamların Suriye’de yaptıkları katliamlar adına şenlik ve sevinçle İstanbul’da zafer tatlıları dağıtıp, bugün ağız değiştirerek bu yamyamlara terörist diyenlere ne demeli! Bunlara mücahit adını verenlere ne demeli! Bunlar hakkında olumlu sözler sarf eden, yazan sözde İslamcı geçinen yazarlara ne demeli! Efendilerini kıble edinip, efendilerinin yönüne göre yön ve cihet belirleyenler halka yanlıştan, yalandan başka bir şey veremezler. Yarın yine efendilerinin ağzı değişse ve bunlara efendileri “ Müslüman mücahitler” deseler, emin olun bunlarında ağızları değişecektir.
Bu çirkin bir siyasettir. Zira siyasetin en çirkini farklı inançlarından dolayı toplumları öteki ilan etmek, kutuplaştırmak, zıtlaştırmak, kinleştirmek, düşmanlaştırmak üzerine yapılanıdır. Siyaset tellallık edebiyatı üzerine yapılmamalıdır. Zira bu durum hiç kimse de yaşama sevinci bırakmaz.
Irak’ta harici ve tekfirci zihniyetin yapmış oldukları cinayet ve taşkınlıkların, siyaset ağzı ile başkaları tarafından yapılıyormuş gibi anlatılması ve koca milletlere yutturulması yapılan cinayetlerden daha da vahimdir. Zira ehlisünnet kardeşleri ile yan yana, omuz omuza vatanlarını, halkını korumak için savunma yapan Haşd el-Şabi’yi (Irak Gönüllü Halk Güçleri Birliği) mezhebi söylemlerle dışlamak, sahadan çekilmelerini haykırmak Müslümanların ve adaletin kalbine saplanan bir hançerdir adeta. Bu minvalde ümmet ile beraber medya da ağır imtihanlar vermektedir. Ancak ne yazık ki medya çoğunluk olarak bu imtihanı kaybetmiş durumdadır. Zira medya da bu alanda nar-ı nur, nuru ise nar olarak göstermeye çalışmış ve çalışmaktadır. Yazık değil mi! Netice de bu işin bir de o tarafı yok mu? Elbette onlar açısından bu söylemler bir anlam ifade etmez. Çünkü o tarafın hesabını bilen ve düşünenlerin harici zihniyetin yaptıkları vahşetleri başkaları tarafından yapılıyormuş gibi anlatmaları mümkün olmazdı.
Irak’ın tamamında 500’ü aşkın Sünni âlimin içerisinde bulunduğu Irak Ehl-i Sünnet Alimleri Birliği’ne Başkanlık yapan Şeyh HalidAbdulvahab Molla daha birkaç gün önce yaptığı basın açıklamasında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyir’in“Haşd el-Şabi” olarak bilinen Irak Gönüllü Halk Güçleri Birliği’ni eleştiren sözleri üzerine şöyle dedi: “Suudi Hükümeti’nin kendisi Irak’ta terör unsurlarını her yönüyle destekledi ve bu şekilde Irak’ı kan gölüne çevirdi. Musul kuşatmasının, güneyden kuzeye Irak içinde bir kez daha birlik ve beraberliği tesis edeceğine inanıyorum. Musul’un özgürlüğü, IŞİD’in artık bu topraklar içerisinde kesinlikle etkisini yitirdiği ve yok oluşa gittiği manası gelmektedir. Musul, birçok din, kavim ve etnik yapının bir arada yaşadığı bir şehirdir ve Irak’ın özgürlüğü yolunda milat taşıdır.”Irak Gönüllü Halk Güçleri Birliği’nin (Haşd El-Şabi) aleyhinde açıklamalarda bulunan Suudi yetkililerin boş ve manasız konuştuğunu dile getiren Irak Ehl-i Sünnet Alimleri Birliği Başkanı Şeyh HalidAbdulvahap Molla“Irak içerisinde yaşanan tüm olumsuzlukların temeli Suudi rejimidir.” dedi ve ekledi “Kuzey’de kurulmak istenen sözde Sünni Devleti’nin mimarları; Irak’ı ve Sünni halkı IŞİD’in eline teslim etmedi mi? Haşd El-Şabi’nin genelinin Türkmen Şiilerden oluşması; mazlum Sünni Irak halkının durumunun daha kötü olacağı manasındaki yorumlar son derece yersizdir. Haşd El-Şabi, Irak Ordusu ve ülke emniyet birimlerinin koruyuculuğunu yapıyor ve bizler de buna şahidiz. Adil el-Cübeyir daha önce de bu sözlerini Felluce’ninIŞİD’in elinden kurtarılması sırasında söylemişti ama görüldüğü üzere Felluce terör unsurlarından Haşd El-Şabi ve diğer halk güçlerinin yardımıyla kurtarıldı.”
Bu açıklama aslında mezhepçi ağız ve savaş dili ile konuşan bazı siyasilere ve Tv. lerde boy gösterenler bir mesaj niteliğindedir. Irakta ehlisünnet ulemasının en etkili ve yetkili organının başı bu açıklamayı gerçekte Türkiye’deki bazı siyasilere ve İslamcılara söylüyor ve boş yere Irak için gelin güvey olmayın diyor. Bu tarz açıklamalar yapanlar aslında Müslümanların geleceklerini ve ülkemizi de tehlikeye sokmaktadırlar. “Haşd el-Şabi’nin” (Irak Gönüllü Halk Güçleri Birliği) Musul operasyonuna katılmamasını dile getirenler ve bu minvalde feveran edenler Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyir’inağzı ile konuştuklarını unutmamalıdırlar.
Basiretsizlik öyle bir boyuta varmış ki ne dediklerini kendileri de unutuyor; bir gün Türkmenleri kurtaracağız, koruyacağız diyorlar, bir gün sonra Sünnileri. Çünkü mezhep taasubuyla gözü kör olmuş olanlarTürkmenlerin çoğunluğunun Şii olduklarını, Haşdişabi içinde önemli bir bölümü bu yurtlarından sürgüne zorlanmış Türkmenler oluşturduğunu anlamakta zorluk çekiyorlar.
Şiaların katliam yaptıkları yalan ve iftiralarını savuranlara sormak lazım; Dünyanın adını bildiği katliamla maruf bir tek Şii örgüt var mı? Evet, dünyada İsrail siyonizmini dize getiren bir Şia örgüt vardır. O da liderliğini Seyid Hasan Nasrallah’ın yaptığı Hizbullahtır ve Hizbullah hiçbir zaman değil Müslümanlara, gayri Müslimlere bile katliam yapmamış ve bu güne kadar mazlum Filistin halkından yana bebek katili mel’un İsrail’in karşısında durmuş ve aslanlar gibi savaşmıştır.
Cevap verin; Taliban Şia mı?El-Kaide Şia mı?Nusra Şia mı? ÖSO Şia mı?Işid-Daiş Şia mı?Boko Haram Şia mı?Ahrâruş Şam Şia mı?Sultan Murad çeteleri Şia mı?Vahabi, tekfirciler Şia mı? Yemen’i bombaları ile yerle bir eden, İslam coğrafyasının ABD mangasıSuud hanedanı Şia mı? Katar Şia mı? İsrail, Abd, İngiltere, Fransa ve bunların taşeronları Şia mı?
Bugün görüyoruz ki, Suriye savaşı ile birlikte gündeme oturan mezhepçi söylem, son günlerde iyiden iyiye gündemi meşgul etmeye başladı. Musul operasyonunda en yetkili ağızdan tutun da, çeşitli medya kuruluşlarından da bu mezhepçi söylem işlenerek, resmen fitneye davetiye çıkartılmaktadır. Bazı medya kanallarında ve sözde bazı din adamları ve siyasiler tarafından anlatılanlara bakarsanız, bu taktiğin ne kadar başarılı uygulandığını görürsünüz. Bu yersiz yakıştırmalar ülkemizde necip bir toplum olan Alevi, Caferi toplumu hakkında uzunca yıllar yapılmıştır. Evham ve korku sahipleri figüranları aracılığı ile temiz kişilerin ve necip toplumların önce adını çıkarırlar. Sonra gözden düşürürler. Bunu da başardılar mı, onları yok sayarak gözden çıkarırlar.
İslam tarihi boyunca olduğu gibi, bugün de sözde bazı din âlimleri, siyasiler, yazarlarEmevilere avukatlık yaparcasına, Süfyanileri sevindirecek şekilde Şialar/Aleviler hakkında gerçeklerden yoksun, hakikatlerle asla bağdaşmayan söylemleri dile getirmişler yahut yazmışlardır. Böyle yaparak Şia/Alevi Müslümanların daha kötü tanınmalarına sebep olmak yahut bir yerleri sevindirmek istemişlerdir.
Bizler; Ehli Sünnet kardeşlerimizden olan âlimleri, aydınları, yazarları, sanatçıları, siyasileri, kanaat önderlerini konulara hassasiyet ile yaklaşmaya, yakılmak istenen "mezhep savaşları" fitnesine karşı insaf ile beraberce, yan yana, vahdet içerisinde karşı koymaya davet ediyoruz.
Selam ve dua ile…