Kerbela hakkında farklı boyutlarda, tarihi boyutta, yapılan zulümler hakkında... bugüne kadar binlerce kitap yazılmıştır. Ehlibeyt mektebi âlimleri yazmışlar, ehlisünnet âlimleri yazmışlar, Yahudi-Mesihi ve ateist ilim adamları yazmışlar. Bu binlerce kitabın özeti iki sayfadan ibarettir. Bu iki sayfanın birisi ak ve beyaz, diğeri ise kara ve kirli sayfadır. Her iki sayfanın da kahramanları ve komutanları vardır. Beyaz sayfanın da kahramanları ve komutanları vardır. Kara sayfanın da kahramanları ve komutanları vardır. Her iki sayfanın bizlere mesajları ve dersleri vardır. Bazıları sorabilir: Kara sayfanın bizlere ne gibi mesajları ve dersleri olabilir? Her iki sayfada bulunanlara baktığımızda, beyaz sayfada bulunanlar, dünyada hep hayırla anılmış ve yâd edilmişlerdir. Kara sayfada bulunanlar ise hep lanetle anılmışlardır. Beyaz sayfada bulunanlar Kerbela destanını yazmışlar ve kanları ile bu destanı ebedileştirmişlerdir. Kerbela'da tesis olunan okula gelelim. O okulun ismi aşk okulu, irfan okulu, gönül okulu, fedakârlık okulu... O okulda birçok ayrı dallarda sınıflar ve üstatlar vardı. Okulun müdürü de Hz. Hüseyin idi. Hatta o okulun hizmetkârları bile vardı.
Acaba beyaz sayfanın bizlere olan mesaj ve dersleri neler olabilir? Neden Hz. Hüseyin Kerbela'ya gitti? Bizler oturalım ölene kadar ağlayalım diye mi! Kesinlikle hayır. Tamam, ağlayalım ve ağlayacağız da... Bunu bizler inkâr etmiyoruz. Ama hedef ve gaye ağlamak olmamalıdır. Hedef, Hz. Hüseyin'in amaçlarını insanlığa iyi bir şekilde aktarmak, bilimsel açıdan Hz. Hüseyin'in ideal mesajlarını ortaya koyup insanlığı o ideal mesajlarla aydınlatmak olmalıdır.
Hz. Hüseyin'in Kerbela'dan bizlere verdiği birinci mesaj sünnetin ihyasıdır. Bir yerde 124 bin peygamberin uğrunda gönderildikleri ilahi gayeler ve hedefler, İslam peygamberi ile son bulan ve kemale eren ilahi kavramlar, peygamberden sonra toprağa gömülmek isteniyorsa, yani din öldürülmek isteniyorsa... Böyle bir konumda Hz. Hüseyin (a.s) buyuruyor ki: "Sünnetin tehlikede olduğunu gören her Müslüman, sünnetin tahrif edilmemesi ve öldürülmemesi için üzerine düşen görevleri yapmalı ve tarafsız kalmamalıdır. Sünnetin ihya olması için Müslümanlar vazifelerini yapmalıdırlar." Emeviler, Peygamberi ve İslam dinini gömmek istiyorlardı. Bunu yaparlarken dinsizlikle bunu yapmıyorlardı, aksine din adına bunları yapıyorlardı. Çünkü dinsizlik adına bunu yapamazlardı. Zira yaşadıkları toplum, zaman, zemin büyük bir ölçüde Müslüman'dı. İşte böyle bir ortamda dine ancak din içinde, din adıyla zarar verilebilirdi. İşte Emeviler bunu yapmaya çalıştılar. Emeviler'in hedefi gerçek Muhammedi İslamı yok etmek, vahyi devre dışı bırakmak ve dolayısıyla bütün kontrolü ve dünyevi çıkarları ellerinde bulundurmaktı. Hz. Hüseyin'de bunları görüyor ve biliyordu. Hz. Hüseyin'in Kerbela'dan bizlere verdiği birinci mesaj sünneti ihya etmekti. Bunun delili ise, kardeşi Muhammed Hanefiye'ye yazdığı vasiyetnamede yatar. Hz. Hüseyin (a.s) vasiyetinde şöyle buyuruyor: "… Hüseyin şahadet eder ki Allah birdir, tektir ve eşi benzeri yoktur… Ben zulmetmek, fitne fesat çıkarmak, para, altın, arazi toplamak ve birilerine hâkim olmak için hareket etmiyorum. Doğrusu ben ceddim Resulullah'ın ümmetinin ıslah olması için hareket ediyorum. Ben marufa emretmek ve münkerdennehyetmek için hareket ediyorum. Ben ceddim Resulullah ve babam Ali gibi yaşamak için hareket ediyorum."