Bilindiği gibi marufa emir ve münkerden nehiy İslam dininin iki önemli emri, iki önemli farzı ve iki önemli ibadetidir. Bu iki emir/ibadet o denli önemlidir ki Ehlibeyt mektebinde iman esaslarından iki tanesini teşkil etmektedir. İmam Hüseyin aleyhisselamın ölümsüz kıyamının nedenlerinden birisi de marufa emir ve münkerden nehiydi. " Hz. İmam Hüseyin (a.s) vasiyetinde, konu hakkında şöyle buyuruyor: "Ben marufa emretmek ve münkerden nefyetmek için hareket ediyorum."İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:"Marufa emredildiği ve münkerden de nehye dildiği zaman yollar abat ve emniyet içinde olur, toplum asayiş içinde yaşar.”
Namaz, oruç, hac vs. furu-u dindendir ve önem vermemiz gereken ibadetlerdendir. Bunlar gibi marufa emretmek ve münkerden nehyetmek de furu-u dindendir. Ama ne yazık ki namazı, orucu, haccı ve diğer ibadetleri yapmaya çalışanlar veya yapanlar, genelde marufa emretmek ve münkerden nehyetmek meselesinde duyarsız kalmışlardır.İmam Cafer Sadık (a.s) konu hakkında şöyle buyuruyor: "Marufa emretmek ve münkerden nehyetmek büyük farzdır. Bu farzın vesilesiyle diğer farzlar ayakta kalır." Yani namazın, orucun, haccın... ayakta kalması için bu farza ihtiyacı vardır.
Kurân-ı Kerim, inanan insanların sıfatları hakkında şöyle buyuruyor: "Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder ve kötülükten men ederler; hayırlı işlerde koştururlar. İşte bunlar, salih insanlardandır." (Âl-i İmran,114) Bir Müslüman Allah'a ve kıyamete inanıyorken marufa emretmeyip münkerden de nehyetmiyorsa, imanında noksanlık var demektir.
Rivayette şöyle bir olay anlatılır: Allah-u Teâlâ İsrail oğullarından bir kavme iki melek gönderdi ve o kavmi helak etmelerini emretti. O iki melek geldiğinde bu kavimden 40 bin kişinin ibadetle, 60 bin kişinin de fücur, fitne ve fesatla meşgul olduklarını gördüler. Meleklerden biri diğerine "Acaba biz bu ibadet edenleri de mi helak edeceğiz!" diye sordu. Diğer melek şöyle cevap verdi: "Rabb'imiz bizi bu görevle görevlendirdiği zaman burada 40 bin kişinin ibadet ehli, 60 bin kişinin de günah ehli olduğunu bilmiyor muydu? Hiç şüphesiz bunları biliyordu. Öyleyse ben görevimi yapacağım!" Diğer melek, "Hayır, ben Rabb'imden soracağım" dedi. Allah-u Teâlâ'dan sual ettiğinde yüce Allah şöyle buyurdu: "Evet, o ibadet edenleri de helâk edin. Çünkü ibadet edenlerin günahı, günahkârların günahlarına seyirci ve sessiz kalmalarıdır. Bundan dolayı onlar da bu günaha ortaktırlar!" Bu olayda da görüldüğü gibi, din sadece namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, umrelere, ziyaretlere gitmekten ibaret değildir. İslam dini çok yönlü olan bir dindir…
Burada Kuran'da, Hz. Fahri kâinat efendimizin ve Ehlibeyt imamlarının kelamlarında konunun önemine daha fazla vurgu yapmama gerek yok. Zira her mümin her zamanda, özelliklede Muharrem aylarında ve aşura günlerinde "lebbeyk ya Hüseyin" söyleyen müminler bu iki farzın önemini gayet net bilirler.
Marufa emir ve münkerden nehiy sadece yerel hayatta farz değildir. Yerel hayatta farz olduğu gibi sosyal medyada da/facebookda da farzdır. Güncel yaşantımızda yerel hayatta ve sosyal medyada bu iki farz Müslümanlar tarafından ihmal edildiği zaman kimlikler zedelenir, onur ve haysiyetler kırılır, emniyet bozulur...Sosyal medyanın gerçek, hakiki, samimi, yiğit, din, iman ve ahiret derdi olan müminleri bu iki önemli farzdan gaflet etmemelidirler. Gaflet edildiği, marufa emir münkerden nehiy yapılmadığı, sosyal medyada mektebin konuşan dillerine, yazan kalemlerine sahip çıkılmadığı takdirde doğru görüntü veren yamuklar, takvalı görünen münafıklar, ihlâslı görünen riyakârlar, imanlı görünen imansızlar, tatlı dil görüntüsü veren akrep dilliler, ıslah görüntüsü veren ifsatçılar, Hüseyni yolun yolcusu görüntüsünü verip süfyani yolun yolcularının yaptıklarını yapanlar, Kuran’ın tabirine göre “dilini dışarı sarkıtan”lar tarafından atılan iftiralar, yazılan yalanlar, suizanlar, kıskançlıklar, hainlikler, kibirler neticesinde konuşan diller susturulmaya çalışılır, yazan kalemler kırılmak istenir, kimlikler zadelenir, onur ve haysiyetler lekelenir, mahremiyet bozulur, güven sarsıılır, ilim sahipleri susar veya köşelerine çekilir, hastalıklı, cahil ve bulanık ruhlar yazmaya başlar, büyük büyük günahlar yapılır, kıskançlar, hainler, zararlı çalılar, zehirli akrepler, pusuda olan çakallar sosyal medyada cirit atarlar ve mektepten olmayanlar mektebi bunların sayfalarından öğrenmeye kalkışır ve bunların yazdıkları ve tutumları neticesinde mektepten ve mektep ehlinden nefret ederler. Onun için aziz, hakiki mümin, muttaki, samimi, din ve ahiret derdi olan kardeşlerim sosyal medyada marufa emir ve münkerden nehiy olan iki önemli farzdan gaflet etmeyelim. Aksi takdirde belirttiğim sıkıntılar dün olduğu gibi yarın da olacaktır ve neticede kaybeden mektep ve mensupları olacak ve susanların/duyarsız kalanların ve araştırmadan hüküm verenlerin ahiretleri de zarar görecektir.
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "En büyük cihat, zalim ve haksızın yüzüne karşı hakkı söylemektir." Ama ne yazık ki günümüzdeki Müslümanların geneli, bırakın büyük ve dikta zorbaları, sıradan bir haksızlığın karşısında bile hakkı söylemez hâle gelmişlerdir. Çünkü sorumsuzluğun ve sapmanın ilk adımı olan "bana ne!" bahanesi çoklarının kanına, ruhuna işlemiştir.
Not: Sözüm, çağrım din ve ahiret derdi olanlaradır, kimseler sağa sola yormasın.
Not: Derdi ilim, din ve ahiret olmayanlar, yazdıklarımdan ve paylaşımlarımdan rahatsız olanlar, sayfamızda hatamızı bulmak ve sağda solda küstahça eleştiri yapmak için adeta pusuda olanlar, şaşı bakıp açık arayanlar, taca atma hastalığına sahip olanlar arkadaşlık listemden ayrılsınlar ve sayfama girmesinler. Böylelikle rahatsızda olmazlar.
“Ancak her zaman samimi, olumlu, yapıcı, ilkeli, nitelikli ve seviyeli eleştirilere de açık olduğumuzu belirtmek isterim.”
Selam ve dua ile...