Nefis terbiyesi ve tezkiyesi olmadı mı, insan aklını nefsine mahkûm eder ve onun komutanı, yönlendireni nefis olur artık. Bu durum bütün herkes için, erkek, kadın, âlim, cahil, avam; herkes için geçerlidir. Bu durumda olan insanlar için en fazla ön plana çıkan rezil sıfat "benlik" sıfatıdır. Bugün muhafazakâr ve dindar görünümlü toplumlarda bile en fazla "benlik" sıfatının ön planda olduğunu söylemek mümkündür. Hocasında, hacısında, yaşlısında, gencinde, kadınında, erkeğinde, konuşmalarda, faaliyetlerde, yapılanlarda… kısacası birçok alanda rezil ve şeytani sıfat olan benlik ile karşı kalıyoruz ne yazık ki. Din ve inanç adına bir program yapıldığı zaman bile "benlik" devreye giriyor maalesef. Böyle de olunca din ve inanç adına yapılan program olması gereken etkiyi insanlar ve gençler üzerinde bırakmıyor, tam aksine insanların din adına bir şeyler yapma hevesleri söndürülmüş oluyor.
Bu hastalık bir salgın gibi her tarafta kol gezdiğinden bu konu hakkında kısa da olsa açıklama yapmayı gerekli görüyorum. Benlik insana neler yaptırır, insanı hangi bataklıkların içine sürükler! Benlik insanı ilahi değerlerden, ilkeli duruştan, erdemli tutumdan uzaklaştıran ve insani şeytanileştirerek şeytana kulluk yaptıran bir etkendir. Benlik mikrobu içinde olan bir insan başkalarına tepeden bakar, kendisini her konuda alternatifsiz görür ve kendisinden başka kimseyi kolay kolay beğenmez.
Bencil insan hakkı görür, işitir ama kabul etmez, hidayet ve saadet yolunda mesafe almaz, ilerlemez ve gözleri bağlı, kulakları sağırmış gibi aynı yerde dönüp durur. Etrafındaki insanların midesini bulandırmaktan, moralleri bozmaktan başka bir şey yapmaz bencil insan. Allah'ın dinine ihlâs ile hizmet edenler din adına etkinlikler yaptıkları zaman, "egoistler" toplumda kendilerini fark ettirmek için adeta boy gösterirler ve etkinlik bittikten sonra üç-beş ay toplumda kimse görmez böylelerini. Yaşantıları, komşuluk, dostluk, akrabalık ilişkileri, din alanında yaptıkları hizmetleri benlik hesabına göre olanlar, benlikle oturup, benlikle kalkanlar, aradıklarını "benliğin" karanlık bataklıklarında arayanlar, istedikleri kadar uğraş verseler de, çaba gösterseler de bir arpa boyu kadar yol alamazlar.
Benlik ruhu ile iş yapan insana en ağır görevler bile tevdi edilse, o işi yapmaktan asla geri kalmaz. Zira onun düşüncesinde iş ne kadar ağır olursa benlik o kadar ön plana çıkmış olacaktır. Ancak yapılan işler, işlerin en ağırı, en yorucusu olsa bile, benlik düşüncesi ile yapıldığı için Allah katında bir fazilet teşkil etmez ve kabul görmez.
Bencillik, rezil ve şeytanî bir sıfat olduğundan, ona kapılarını açanlar sonunda şeytanileşeceklerini bilmelidirler. Şeytanın secde etmeme ve ilahi emre muhalefet etme konusundaki bahaneleri, mazeretleri ve savunmaları bile benlik ile iç içeydi.
Benlik kimi zaman ilimden (şeytan), kimi zaman servetten (Karun), kimi zaman makam, mevki ve iktidardan (Firavun), kimi zaman zekâdan (Amr As), kimi zaman güzellikten (Züleyha), kimi zaman ise ağzın laf yapmasından, beceri ve yetenekten (Bel'am) kaynaklanır.
Bu nedenlerden kaynaklanan benliklerin her biri sahibinin helak olmasına yeter de artar bile. İnsanın şahsî dünyasını etkisi altına alan "benlik" toplumda kendisine benzer bir cemaat oluşturunca saldırgan, vahşi, yırtıcı bir canavar halini alır ve mütecaviz bir ifrit hâline gelir adeta. Kimyası bozulmuş ve azgınlaşmış böyle bir karakterin elinde en bereketli, hayırlı şeyler bile uğursuz ve bereketsiz olur ve insanların huzursuzluk sebebi olmaktan başka bir şeye sebep olmazlar.
Her konuda ve konumda insanın kendisini etrafa anlatma ruh haleti, insanda bir eksiklik ve aşağılık kompleksinin ifadesidir. Bu tür insanlar iyi bir ruh terbiyesiyle varlıklarını Allah'a feda edecekleri güne kadar da, bu durumları böylece sürer gider. Bunların her işi bir oyun, her ifadeleri "benlik", her hizmet ve tevazuları da ya bir riya, ya da kendilerini başkalarına anlatabilme yatırımıdır. Bu benlikten kurtulmanın en iyi yolu ise; "Allah'ı, ölümü ve ölümden sonraki hesap ve muhakemeyi hayat hesapları içine alarak yaşamalarına bağlıdır."
Selam ve Dua ile…