Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Peygamberlerin Özellikleri
Peygamberlik Makamı

 On İki İmam Şia’sı, masum imamların on iki tane olduğuna inanmaktadır:

1. Ali b. Ebu Talib, 2. Hasan b. Ali, 3. Hüseyin b. Ali, 4. Ali b. Hüseyin, 5. Muhammed b. Ali, 6. Cafer b. Muhammed, 7. Musa b. Cafer, 8. Ali b. Musa, 9. Muhammed b. Ali, 10. Ali b. Muhammed, 11. Hasan b. Ali, 12. Hz. Mehdi (Allah''ın selamı onların üzerine olsun).

Ehl-i Sünnet kitaplarında Allah Resulü'nden (s.a.a) on iki imam ve on iki emir olarak nakledilen rivayetlerin varlığıdır. Biz burada onlardan bazılarına değineceğiz:

1- Sahih-i Buhari'de Cabir b. Semure'den şöyle rivayet edilir: Allah Resulü''nün (s.a.a) "Emir sahipleri 12 kişidir" buyurduğunu duydum. Ardından, bir şey daha söyledi, ama onu duyamadım. Babamdan "Ne dedi?" diye sorduğumda, "Allah Resulü şöyle buyurdu" dedi: "Onların tamamı Kureyş’tendir."۱

2- Sahih-i Müslim''de, Cabir b. Semure'den şöyle rivayet edilir: Babam ile birlikte Hz. Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna girdik. Hazretin (s.a.a), "Onların arasında on iki halife oluncaya kadar bu iş son bulmayacaktır" buyurduğunu duydum.

Sonra bir şey daha söyledi, ama ben anlayamadım. Babama "Ne buyurdu?" diye sordum; dedi ki: "Hepsi de Kureyş'tendir" buyurdu.

3- Sahih-i Müslim''de, Cabir bin Semure'den şöyle rivayet edilir: Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum. "12 kişi yönetimde bulunduğu sürece insanların işi yolunda olacaktır..."

Sonra Allah Resulü (s.a.a) anlayamadığım bir şey daha söyledi. Babamdan "Allah Resulü (s.a.a) ne buyurdu?" diye sordum; dedi ki: "Hepsi de Kureyş'tendir" buyurdu.

4- Sahih-i İbn Habban'da şöyle geçer: Allah Resulü''nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Benden sonra tümü Kureyş'ten olan on iki halife olacaktır."

5- Cami-i Tirmizî'de şöyle kaydedilmiştir: "Benden sonra on iki yönetici olacaktır." Daha sonra bir şey daha söyledi, ama ben anlayamadım. Arkamdaki kişiden Hazretin ne dediğini sordum. Dedi ki: "''Hepsi Kureyş'tendir'' buyurdu."۵

6- Müsned-i Ahmed b. Hanbel: "Benden sonra tümü Kureyş'ten olan on iki halife olacaktır."

7- Müsned-i Ahmed b. Hanbel: "Benden sonra on iki yönetici olacaktır." Daha sonra ne dediğini anlayamadım. Oradakilerden sorunca dediler ki: "Hepsi Kureyş'tendir" buyurdu.۷

8- Müsned-i Ahmed b. Hanbel: "Benden sonra on iki emir olacaktır." Daha sonra anlayamadığım bir şey söyledi. Arkamdaki veya yanımdaki bir kişiye ne dediğini sorunca dedi ki: "''Hepsi Kureyş'tendir'' buyurdu."

9- Müsned-i Ahmed b. Hanbel: "Benden sonra on iki yönetici olacaktır." Daha sonra anlayamadığım bir şey söyledi. Bunun üzerine bazılarına veya arkamdakilere ne dediğini sorunca, dediler ki: "''Hepsi Kureyş'tendir'' buyurdu."

10- Müsned-i Ebi Cu''d: "Benden sonra on iki yönetici olacaktır." Ancak Hasin diyor ki: Daha sonra anlayamadığım bir şey söyledi. Bazıları rivayetlere göre babamdan ve diğer bazılarına göre de oradakilerden -ne dediğini sorunca- dediler ki: "Hepsi Kureyş'tendir" buyurdu."

11- Müsned-i Ebi Ye''la'da şu şekilde geçer: "Kıyamete dek ve tümü Kureyş'ten olan on iki halife size gelinceye kadar bu din ayakta duracaktır."

12- Müsned-i Ahmed b. Hanbel'de şöyle geçer: Allah Resulü (s.a.a) Arafat''ta bize şöyle hitap etti: "On iki kişi hüküm sürünceye kadar bu din üstün, sapasağlam ve karşı çıkanı yenilgiye uğratan olarak devam edecektir. Hepsi.." Sonrasını anlayamadım. Babama, "Hepsi" dedikten sonra ne buyurdu diye sordum. Babam dedi ki: "Hepsi Kureyş'tendir'' buyurdu. ۱۲

13- Müstedreku''l-Hâkim'de Mesruk'tan naklen şöyle rivayet etmektedir:

İbn Mes'ut'tan Kur''an öğrendiğimiz bir akşam adamın biri söze karışarak "Ey Ebu Abdurrahman!" dedi, "Resulullah''tan, bu ümmetin başına geçecek halifelerinin kaç kişi olduğunu sordunuz mu?" İbn Mesud şöyle cevap verdi: Irak''a geldiğimden beri kimse bu soruyu sormadı benden. Evet, Allah Resulü'nden (s.a.a) bunu sorduk; ''İsrailoğullarının nakıpları sayısınca 12 kişidir'' buyurdu."

Bu konudaki rivayetler burada ismi geçen kitaplarla sınırlı değillerdir; hatta ismi geçen bazı kitaplarda bile naklettiklerimizden fazla rivayet geçmektedir. Biz kısaca geçmek istediğimiz için bu kadarıyla yetindik.

On iki imam hakkında Resul-i Ekrem''den (s.a.a) nakledilen hadisleri sahabenin ileri gelenleri rivayet etmişlerdir.

Örneğin: Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes''ud, Selman-i Farsi, Ebi Said Hudrî, Ebuzer Gaffarî, Cabir b. Semure, Cabir b. Abdullah, Enes b. Malik, Zeyd b. Sebit, Zeyd b. Erkam, Ebi Emame, Vâsile b. Eska'', Eba Eyyup Ensarî, Ammar b. Yasir, Huzeyfe b. Useyd, İmran b. Hasin, Sa''d b. Malik, Huzeyfe b. Yeman, Ebi Katade Ensarî ve kısaca geçmek istediğimiz için isimlerini zikretmediğimiz diğerleri.

Bu rivayette şu gibi meziyetler vardır:

1- Halifelerin sayısını on iki ile sınırlamak.

2- Bu on iki kişinin hilafetinin kıyamete kadar sürmesi.

3- Dinin izzet ve korunmasının onlara bağlı oluşu.

4- Dinin ilim ve amel açısından onların vasıtasıyla ayakta durması; çünkü din bilimsel açıdan din öğreti ve hakikatlerini açıklayan ve pratikte hakkın ve dinin adilane kurallarını uygulayan halifeler vesilesiyle ayakta durur ve bu ikisinin, Ehl-i Beyt ekolünün on iki imamda var olduğuna inandığı şartlar dışında gerçekleşmesi imkânsızdır.

5- İlahî atamayı gösteren İsrail oğullarının nakiplerine benzetilmesi. Nitekim bu konu "Ve içlerinden on iki başkan göndermiştik" ayetinden de anlaşılmaktadır.

6- Hepsinin Kureyş''ten olması.

Acaba bu özelliğe sahip olan halifeler hak İsna Aşeriye inancı ve on iki imam gidişatı dışında bir ekole tatbik ediyor mu?

Acaba Yezid ve onun gibi kişilerin hilafetinde İslam'ın izzeti, ümmet ve hükümet işinin akışı İsrail oğullarının nakipleri gibi gerçekleşmiş midir?!

Bazı Ehl-i Sünnet araştırmacıları da bu hadislerin, sayıları on ikiden az olduğu için Allah Resulü''nden (s.a.a) sonraki halifelere tatbik etmediklerini; aynı şekilde, çok sayıda zulüm işledikleri ve sayıları on ikiden fazla olduğu için Emevî yöneticileriyle de bağdaşmadıklarını ve yine sayıları on ikiden fazla olduğunu ve "De ki: "Ben buna karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka bir ücret istemiyorum." ayetini gözetmedikleri için Abbasî yöneticilerine de tatbik etmediklerini; bunların, Allah Resulü''nün (s.a.a) soyundan gelen on iki Ehl-i Beyt İmamlarından başka hiç kimse ile bağdaşmadığını, onların zamanlarının en bilgilisi, en yücesi, en takvalısı, en çekineni ve en üstünü olduklarını, soy bakımından onların en üstünü, Allah yanında en saygını olduklarını kendileri de itiraf etmişlerdir; ulema ve araştırmacılar, Ehlisünnet'in mukaşefe ve tevfik ehli onları bu makamla tanımışlardır.۱۷

Sudey kendi tefsirinde şöyle nakletmektedir: "Sara Hacer'in olmasından rahatsızlık duyduğu için Allah Teala İbrahim''e şöyle hitap etti: İsmail ile annesini Mekke''ye götürerek oraya yerleştir; ben senin soyunu yayacağım ve onları beni inkar edenlere karşı ağır kılacağım ve onun soyundan on iki yüce kişi kılacağım.۱۸

Bu da Tevrat''ın sıfr-ı tekvin''inin on yedinci babında geçen şu ayetlerle uyum içerisindedir: "Tanrı İbrahim''e şöyle dedi: Ben İsmail konusunda sana icabet ettim, onu bereketli kıldım ve onu çok fazla edeceğim, ondan on iki önder çıkaracak ve büyük bir ümmet oluşturacağım."

On iki imamın imameti, sahih rivayetler ve mütevatir nass gereğince senedini tartışmaya gerek olmayan Şia kanallarıyla masum Ehl-i Beyt önderleri tarafından tespit edilmiştir. Bu önsözde muhaddislerin ileri gelenlerinin bazıları muteber olan çeşitli senetlerle rivayet ettikleri Lehv hadisi ile yetiniyoruz. Biz bu konuda sadece ikisini zikrediyoruz:

1- Şeyh Saduk''un (r.a) Cabir b. Abdullah-i Ensari kanalıyla İmam Muhammed Bâkır''dan (a.s) naklettiği bir rivayet şöyledir: Hz. Fatıma''nın (s.a) huzuruna girdim. O sırada karşısında, üzerinde vasilerin isimleri bulunan bir lehv vardı. Onları sayınca sayılarının on iki olduğunu gördüm. Onların sonuncusu Kâim, üç tanesinin ismi Muhammed ve dört tanesi ise Ali idi.

2- Gaybî haberleri içeren bu hadisin metni, onun masumlardan birine ait olduğunu göstermektedir. Bu hadisi Şeyh Mufid, Şeyh Kuleynî, Şeyh Saduk, Şeyh Tusî (Allah makamlarını yükseltsin) gibi Ehl-i Beyt mektebinin muhaddislerinin ileri gelenleri Abdurrahman b. Salim kanalıyla Ebu Basir''den ve o da İmam Cafer Sadık''tan (a.s) nakletmişlerdir. Bu hadisin anlamı yaklaşık olarak şöyledir:

Babam, Cabir b. Abdullah-i Ensarî'ye şöyle buyurdu: "Seninle bir işim var; görüşüp onu sormam için ne zaman müsait olursun?"

Cabir, "Siz ne zaman isterseniz" karşılığını verdi.

Bunun üzerine babam bazı günler Cabir ile baş başa kalarak ona şöyle buyurdu: "Ey Cabir! Bana Allah Resulü''nün (s.a.a) kızı annem Fatıma'nın (s.a) elinde gördüğün ve annemin üzerindeki yazılanları sana bildirdiği lehvden haber ver."

Cabir dedi ki: "Allah şahit olsun ki Allah Resulü (s.a.a) hayatta iken annen Fatıma'nın (s.a) yanına gidip Hüseyin''in doğumundan dolayı onu tebrik ettim. O sırada onun ellerinde zümrütten olduğunu sandığım yeşil renk bir lehv gördüm. Onun üzerinde güneş rengine benzer beyaz bir yazı vardı. Bu nedenle ona, ''Anam babam sana feda olsun, ey Allah Resulü''nün kızı! Bu lehv de nedir?'' diye sordum. O da bana şöyle buyurdu:

''Bu lehvi Allah Teala, Resulü''ne (s.a.a) hediye etmiştir. Bu lehvde babamın, kocamın, iki oğlumun ve evlatlarımdan olan vasilerin ismi yazılmıştır. Babam müjde olsun diye onu bana verdi.''

Annen Fatıma (s.a) o lehvi bana verdi; ben onu okudum ve üzerinden bir nüsha çıkardım."

Babam, "Ey Cabir! O nüshayı bana gösterir misin? Buyurdu.

Cabir, "Evet" dedi. Sonra babam Cabir ile birlikte onun evine gitti. Cabir ince deriden bir sayfa çıkardı. Babam, "Ey Cabir! Sen elindeki yazına bak, ben onu sana okuyayım" buyurdu.

Cabir elindeki nüshaya baktı ve babam onu ezbere okudu. Onlardan birbirini tutmayan tek bir harf bile yoktu. Cabir dedi ki: "Allah şahit olsun ki lehvde şöyle yazılmış olduğunu gördüm:

Rahman ve Rahim Allah''ın adıyla. Bu Aziz ve hikmet sahibi Allah''ın, peygamberi, nuru, kulu, elçisi, kullarıyla arasındaki aracı ve yol gösterici Muhammed''e gönderdiği mektuptur; Ruhu''l-Emin onu âlemlerin Rabbi''nin katından indirmiştir. Ey Muhammed! Benim isimlerimi yücelt, benim nimetlerime şükret ve benim nimetlerimi (batınî lütuflarımı) inkâr etme.

Ben Allah'ım; benden başka ilah yoktur. Benim lütfüm dışında bir şeye ümit besleyen veya benim adaletimden başkasından korkan kimseyi âlemdekilerden hiç birini azarlandırmadığım bir azapla azarlandırırım. O halde sadece bana ibadet et ve bana tevekkül et.Ben bir nebi gönderdiğim zaman, o nebinin günleri dolar ve görev süresi tamamlanırsa, mutlaka onun yerine bir vasi tayin ederim. Ben seni bütün peygamberlerden üstün kıldım.

Senin vasini de bütün vasilerden üstün kıldım. Sana iki yavruyu, iki torunun Hasan ve Hüseyin''i bahşettim. Hasan''ı, babasının görevi süresi tamamlandıktan sonra, ilmimin kaynağı kıldım.

 Hüseyin''i de vahyimin bekçisi yaptım. Ona şahadeti lütfettim ve ona sonunda mutluluk bahşettim. O, şehitlerin en üstünü ve yüksek şahadet derecesine ulaşanıdır. Onunla birlikte sözlerimi tam ve onun yanında kanıtımı eksiksiz kıldım. Onun soyunu ödül vermemin ve cezalandırmamın sebebi olarak öngördüm. Bunların ilki, abitlerin ilki, geçmiş velilerimin süsü Ali'dir. Onun oğlu, dedesi gibi övülen Muhammed'dir.

O benim ilmimi yarıp ortaya çıkaracak olan ve hikmetimin madenidir. Cafer hakkına şüphe edenler helak olacaklardır. Onu reddedenler, benim hak sözümü reddedenler gibidir. Ben Cafer''in makamını onur verici bir makam kılacağım. Onun, taraftarları, yardımcıları ve dostları itibariyle memnun olmasını sağlarım.

Ondan sonra Musa'nın devri başlıyor. Bu devir göz gözü görmez, baş döndürücü fitnelerin yayıldığı bir dönemdir. Çünkü benim farzımın ipi kopmaz, benim hüccetim gizli kalmaz. Benim velilerim benden gelen ilhamla dolu kâseye kanarlar.

 Bunlardan birini inkâr eden kimse, hiç kuşkusuz benim nimetimi inkâr etmiş olur. Benim kitabımın bir tek ayetini değiştiren kimse, hiç kuşkusuz bana iftira etmiş olur. Kulum, sevdiğim, seçkinim, Musa'nın devrinden sonra dostum ve yardımcım Ali''ye karşı yalan söylenenlerin, onu inkâr edenlerin vay haline. Peygamberlik misyonunun ağır sorumluluklarını onun omuzlarına bindirecek, bu görevlerin yerine getirilmesiyle onu imtihan edeceğim. Onu habis ve müstekbir bir adam öldürecektir.

Salih bir kulun kurduğu şehirde (Tus), yarattıklarımın en kötüsü olan bir adamın (Harun Reşid) yanına defnedilecektir. Benden sadır olan hak sözdür ki, onu oğlu, halifesi, ilminin varisi Muhammed ile sevindireceğim. O, benim ilmimin madeni, sırlarımın kutusu, kullarıma karşı benim hüccetimdir.

 Ona iman eden hiçbir kulum yoktur ki, cenneti onun barınağı haline getirmeyeyim. Onu, ailesinden, cehennemi hak eden yetmiş kişiye şefaatçi ederim. Sonunda benim dostum, yardımcım, kullarımın üzerindeki şahidim, vahyimin emini olan oğlu Ail'ye mutlu bir akibet bahşedeceğim. Onu sulbünden benim yoluma davet eden ve ilminin mahzeni olan Hasan''ı çıkaracağım.

Bunu onun oğlu "Mim Hâ Mim Dal" ile kemale erdirdim. O, alemler için bir rahmettir. O, Musa''nın kemaline, İsa'nın heybetine, Eyyub''un sabrına sahiptir. Onun döneminde velilerim ve dostlarım ezilir ve başları, tıpkı Türklerin ve Deylemlerin kesik başları hediye edildiği gibi hediye olarak gönderilir. Öldürülür ve yakılırlar. Gizlenmek zorunda kalırlar.

Korkarlar, titrerler. Toprak onların kanıyla boyanır. Kadınlarının inleyip sızlamaları eksik olmaz. Onlar benim gerçek dostlarımdır. Her kör edici ve baş döndürücü fitneyi onlarla savarım. Onlar sayesinde sarsıntıları, felaketleri ve dehşet zincirlerini savarım. Rablerinden esenlik ve rahmet onların üzerinedir. Onlar doğru yola iletilmişlerin tâ kendileridir."۲۰

Hadis bittikten sonra Ebu Basir, Abdurrahman b. Salim''e şöyle dedi: Hayatın boyunca bundan başka bir hadis duymasan, bu hadis bile sana yeter; bunu ehil olmayanlardan sakla.

Masum Ehl-i Beyt İmamlarının imametlerinin delili bu özet kitabımıza sığmayacak kadar çoktur; ancak yüce imamet makamını tanımak amacıyla konumuzu, Şeyhu''l-Muhaddisin Muhammed b. Yakub Kuleynî'ninMuhammed b. Yahya'dan ve onun da Ahmed b. Muhammed b. İsa'dan ve onun da Hasan b. Mahbub'dan ve onun İshak b. Galib'den ve onun da İmam Cafer Sadık''tan (a.s) naklettiği bir rivayetle noktalıyoruz.

İmam, bunu, Ehl-i Beyt İmamlarının sıfat ve durumlarını açıkladığı bir hutbede buyurmuştur. İmam''ın (a.s) sözlerinde anlatılmayacak kadar ince noktalar olduğundan biz onun bir bölümünü zikrediyoruz:

İshak b. Galip, İmam Cafer Sadık'ın (a.s), imamların hallerini ve sıfatlarını anlattığı bir konuşmasında şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah azze ve celle, peygamberimizin Ehl-i Beyt'i olan hidayet imamlarının aracılığıyla dinini apaçık etmiş, yolunu aydınlatmıştır. Onlar aracılığı ile ilminin gizli kaynaklarını açmıştır.

 O halde Muhammed'in (s.a.a) ümmetinden olan ve imamının farz olan haklarını tam anlamıyla tanıyan bir kimse, imanının tadına varır ve Müslümanlığının tazeliğinin faziletini bilir. Çünkü yüce Allah imamı, yarattıkları için bir bayrak, bir öncü ve rızıklanan canlılar için bir hüccet kılmıştır. Allah ona vakar tacını giydirmiş, onu Cabbar sıfatının nuruyla bürümüştür. Bir göğe bağlıdır; bu yüzden gökten gelen feyizlerle bağlantısı kesilmez. Allah katındaki nimetlere ancak o sebepleri vasıtasıyla ulaşılabilir ve Allah, kullarının amellerini ancak imamı tanımaları şartıyla kabul eder.

İmam, karışık ve karanlık sorunları, girift meseleleri ve belirgin olmayan fitneleri bilir. Allah Tebarek ve Teala kulları için imamları Hüseyin'in (a.s) soyundan seçer ve her imamın ardından birini bu iş için görevlendirir. Allah onları seçer ve onları kullarının işleri için beğenir.

 Allah kulları adına onlardan razı olmuş ve kullarına beğendirmiştir. İmamlardan biri görevini tamamlayıp bu dünyadan göçünce, onun ardından açık ve seçik bir önder, yol gösterici bir alamet, nur saçan bir işaret, kaim ve bilgin bir hüccet olarak kulları için başka bir imam görevlendirir.

Bunlar, Allah tarafından görevlendirilen imamlardır. İnsanları hakka yönlendirirler, adaleti egemen kılarlar. Bunlar Allah'ın hüccetleri, davetçileri ve kullarını yöneten çobanlarıdır. Allah kulları onların hidayeti ile dindar olurlar. Onların nuruyla memleketler mamur olur. Köhnemiş servetler, onların bereketiyle gelişir.

Allah onları canlılar için hayat kaynağı, karanlıkları yaran çıralar, konuşma kapılarını açan anahtarlar ve İslam dini için dayanaklar kılmıştır. Onlar hakkında Allah'ın değişmez takdiri böyle cari olmuştur.

Dolayısıyla imam seçilmiş, razı olunmuş, yol gösteren kurtarıcı, beklenen ve umut bağlanan Kaimdir. Allah, bunun için onu seçmiş, onu zer âleminde yaratınca kendi denetiminde eğitmiş, hiçbir canlıyı yaratmadan önce onu bir gölge gibi arşının sağında yaratmıştır, katındaki gayb ilminin hikmetini ona bahşetmiştir. Onu, ilmi için seçmiş ve tertemiz olduğu için onu seçkin kılmıştır.

Adem'den (a.s) geriye kalan, Nuh soyundan seçilen, İbrahim (a.s) soyunun güzidesi, İsmail''in (a.s) sülalesinden gelen, Muhammed''in (s.a.a) neslinin seçkini odur.

Hep Allah''ın gözetimi altındadır. Allah onu korur, perdesiyle örter. İblisin ve ordularının tuzakları, ondan uzaklaştırılmıştır. Gece karanlığının içinde barındırdığı kötülükler, her fasıkın düğümlere üflediği efsunlar ondan def edilmiştir. Peş peşe baş gösteren kötülükler ondan yüz çevirmiş, felaketlerin üşüşmesinden uzak tutulmuştur. Afetlerin ona ilişmesine engel ulunmuş, sürçmelerden korunmuştur. Her türlü hayâsızlıktan uzak tutulmuştur.

Gençliğinde hilm ve iyilikle bilinir, yaşlılığında iffet, ilim ve faziletle belirginleşir. Babası hayattayken, onun emrine dayanır, konuşmaz. Babasının görev süresi dulunca, Allah'ın takdiri (dilemesi) gerçekleşince, ilahi irade onun hakkında kendi sevgisine doğru tecelli edince, babasının süresi dolmasıyla dünyadan göçünce, ondan sonra Allah'ın işi ona yönelir, din işini onun üzerine bırakır ve onu kulları üzerindeki hücceti yapar.

Arzındaki kayyımı kılar. Onu ruhuyla destekler, ona ilmini verir, hak ile batılı kesin olarak ayıran açıklamayı ona bildirir, sırrını ona emanet eder, büyük emri için onu seçer, kesin ayırıcı ilmini ona bildirir, onu kulları için işaret ve bayrak eder, âlemdeki varlıklar için onu bir hüccet olarak tayin eder. O'nu, dinine mensup olanlar için bir ışık, kullarının başında bir kayyım olarak görevlendirir. Allah, onlar için imam olarak ondan razı olur…"

Bu hadisin her bir cümlesinin geniş bir açıklaması var; fakat biz bazı noktalara aydınlık kazandırmak için sadece birkaç cümleyi açıklamakla yetineceğiz:

A-        İmam (a.s) birinci cümlede hutbenin konusunu hidayet imamları kılmıştır; çünkü ümmet için imamın varlığının zarureti inkâr edilemez: "Her milleti, imâmıyla çağırdığımız gün. Ümmetin imamının da hidayet imamı olması gerekiyor; nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten imamlar kıldık. "Sen, ancak bir uyarıcısın, her toplumun bir yol göstericisi vardır." Hidayet imamını tanımak, hidayeti tanımaya bağlıdır; hidayeti tanımak araştırma ve incelmeyi ve bu konu hakkında nazil olan ve sayıları iki yüz doksana ulaşan ayetler üzerinde düşünmeyi gerektirmektedir.

Onların tümünü bu kısa kitapçığımızda açıklamamız imkânsızdır; çünkü hidayet yaratılışın kemalidir: "Rabbimiz, her şeye yaratılışını (varlığını ve biçimini) verip sonra onu doğru yola ileten (yaratılış gâyesine uygun yola yönelten)dir." "Rabbinin yüce adını tesbih et (O''nun eksikliklerden uzak olduğunu an). ki (her şeyi) yarattı, düzenledi. Ve O ki her şeyin miktarını, biçimini belirleyip hedefini gösterdi." Ve her varlığın hidayeti, onun yaratılışı ile uyum içerisindedir; insan en güzel biçimde yaratıldığı için onun hidayeti de imkân âleminin en yüksek kemali ve yaratılmışların en üstününe verilen en büyük nimettir: "Ve sana olan ni''metini tamamlasın ve seni doğru bir yola iletsin." İmam, hidayet önderi olarak imamet makamının yüceliğini açıklamış ve görüş sahipleri için imamın özelliklerini bildirip böyle bir mazlumun nasıl bir lazımı olduğunu beyan etmiş ve mevzuu kısaca açıkladıktan sonra dinde imamın varlığının rolünden başlayarak ayrıntılı açıklama yapmış, Allah Teala'nın, kanununun açıklamasını, sürekli hata ve ihtilafla kaşı karşıya olan insanların görüşlerine bırakmadığını, çünkü bu iki afetin varlığıyla dinin yasamasındaki amacın boşa çıkacağını ve ümmetin dalalet karanlığına tutulacağını, aksine, Allah Teala'nın insanların usul ve füruda karşılaştıkları müphem noktaları hidayet önderleri aracılığı ile açıkladığını bildirmiştir: "Allah Teala Peygamberimizin Ehl-i Beyt''inden olan hidayet önderleri vesilesi ile dinini açıklamıştır."

B-        İnsan fıtratı gereğince yaratıcısını aramaktadır ve bu fıtrat, Allah'ın dininden ibaret olan O'nun yoluna ulaşmak ve o yolda direnmek dışında amacına ulaşamaz: "De ki: "İşte benim yolum budur: Allah''a basiretle da''vet ederim. Ben ve bana uyanları." Hatalar, hevesler, insan ve cinlerden olan bu yolun haramilerinden ibaret olan Allah'ın yolundan sapma etkenleri her zamanda vardır: "(Başka) yollara uymayın ki, sizi O'nun yolundan ayırmasın! "Allah''ın âyetlerini az bir paraya sattılar da O'nun yoluna engel oldular. Onların yaptıkları, gerçekten ne kötüdür!" O halde, kılavuzluğu ile insanı Allah''a ulaşmaktan ibaret olan bu fıtratın yaratılması ve Allah''a ulaşmanın yolu olan dinin sırat-ı müstakiminin yaşanmasındaki amacı gerçekleştirmesi için bir imam ve önderin varlığına gerek vardır: "Yolunu aydınlatmıştır."

İnsanda aklın yaratılmasındaki amaç, ilim ve marifet hakikatine ulaşmaktır. İnsanın zatının akıl ve idrakin yaratıcısından özü itibarı ile isteği, Allah'ın, her şeyi olduğu gibi ona göstermesidir. O, nereden geldiğini, nerede olduğunu ve nereye gittiğini, kendisinin ve dünyanın başlangıcının ne olduğunu bilmek istiyor.

C-        İnsanın idrakinin bu susuzluğu Allah'ın ilminin hayat suyuna ulaşması dışında giderilmez. Aksi durumda, şaşkınlıktan ibaret olan hikmetin akıbeti, bilmediğini bilmektir. Bu nedenle ilahî bilimlerin pınarlarına ulaşan ilahî bir insanın varlığına gerek vardır; öyle bir insan ki onun eliyle hakikate susamışlar suya kanacak, böylece akıl ve idrakin yaratılışındaki amaç hâsıl olacak. Nitekim İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın bütün beldelerde kuluna hüccet var ettiğini ve daha sonra ihtiyaç duyduğu bütün şeyleri ondan gizlediğini sanan bir kimse Allah''a iftira etmiş olur."۳۴

Evet, Allah Teala'nın bir kimseyi bir kul için hüccet kıldığı, o hüccetten ihtiyaç duyduğu şeyi sakladığı ve onun ilmini ona vermediği düşüncesi sonsuz ilim, güç ve hikmeti tanımamaktan kaynaklanan bir iftiradır; işte bu nedenle buyurmuştur ki: "Onların vesilesi ile ilminin gizli kaynaklarını açmıştır."

D-        "Ve ona vakar tacını giydirdi." İmamın başındaki vakar tacı ilim ve kudrettir. "O halde imamın nişanesi nedir? Buyurdu ki: İlim ve davete icabettedir." Çünkü insanın ıstırap ve hafifliğinin kaynağı cahillik ve acizliktir. İmam, Allah'ın Kitabının öğretmeni olduğu, Sekaleyn hadisinin apaçık buyruğu gereğince onunla Allah'ın Kitabı arasında bir ayrılık olmadığı ve Kitap da "Sana bu Kitabı, her şeyi açıklayan olarak indirdik" buyruğunun gereğince her şeyin açıklayıcısı olduğu için, Allah''ın Kitabında olan bütün ilimleri kuşatmaması mümkün değildir ve bu da şu muteber bir hadisten anlaşılmaktadır: "İbn Bukeyr şöyle diyor: İmam Cafer Sadık''ın (a.s) yanında olduğum bir sırada Süleyman''ı, ona verilen ilim ve saltanatı anarak bana şöyle buyurdu: "Davud oğlu Süleyman''a verilenler onun yanında ism-i azam'dan bir harfin bulunması nedeni ileydi. Ama sizin arkadaşınız öyle bir kimsedir ki Allah Telala onun hakkında şöyle buyurmuştur: "De ki: "Benimle sizin aranızda Allah''ın ve yanında Kitap bilgisi bulunanların şâhid olması yeter" ve Allah''a andolsun, Ali''nin yanında kitap ilmi vardı." Bunun üzerine dedim ki: Allah''a andolsun doğru buyurdunuz, fedanız olayım."İmam, Allah''ın emri ile irtibatta olması nedeniyle duası kabul olunan kimsedir; bu ilim ve güç ile vakar tacını giymiştir.

E-         "Onu Cabbar sıfatının nuruyla bürümüştür." "Nur" "Cabbar" kelimesine izafet olmuştur ve Allah'ın isimlerinden her birine izafet olan bir şey o ismin özelliklerini alır. Ve Allah Teala kutlu Cabbar ismi ile her türlü kırığı telefi eder, iyileştirir: "Ey kırılmış kemiği iyileştiren."۳۸ İmam (a.s), İslam ve Müslümanların bedenine inen kırıkların o nur ile telafi edilmesi için Cabbar''ın nuru ile kuşatılmıştır.

F-         "Bunlar, Allah tarafından görevlendirilen imamlardır. İnsanları hakka yönlendirirler, adaleti egemen kılarlar." İmam, Allah'ın seçimiyle seçilen ve O'nun beğenmesi ile beğenilen ve O'nun seçimi ile imamet ve önderliğe seçilen kimsedir. İşte bu nedenle bir imam dünyadan göçünce, Allah, insanın yaratılması ve peygamberlerin gönderilmesindeki amacın gerçekleşmesi için onun yerine apaçık bir bayrak, nur saçan bir yol gösterici, yönetici bir önder ve bilgili bir hüccet olan başka bir imam seçer.

 Bu amaç iki kelimede özetlenir; o da, nazarî ve amelî hikmetin usaresi ve insanın aklî ve iradî kemalinin zirvesi olan hakka hidayet etmek ve adaleti uygulamaktır. Bu iki şey, her şeyi olduğu gibi bilen bir aklın ve her işi yakışır bir şekilde yapan bir irade dışında gerçekleşmesi imkânsızdır; bunu da ancak ilim ve amelde masumiyet makamına sahip olan kişi yapabilir. İşte bu nedenle şöyle buyurmuştur: "Bunlar, Allah tarafından görevlendirilen imamlardır. İnsanları hakka yönlendirirler, adaleti egemen kılarlar."

G-        "Allah, bunun için onu seçmiş, onu zer aleminde yaratınca kendi denetiminde eğitmiştir." Allah zer âleminde imamın varlığının cevherini arşının sağ tarafında yaratmış ve onu kendi denetiminde yetiştirmiş, kimsenin ulaşamadığı kendi yanındaki gayb ilminden (Gizli ilmini ancak râzı olduğu elçiye gösterir.)ona hikmet vermiştir.

 Soy bakımından Nuh''un en üstün soyu, İbrahim''in ehlibeytinin, İsmail''in ve Muhammed''in soyunun seçilmişi odur. Onun vücudu bütün kusurlardan arınmış, ruhu bütün sürçmelerden masum ve bütün günahlardan masundur.

İblis, "(İblis) Dedi: "Senin izzet ve şerefine andolsun ki, onların tümünü azdıracağım. Yalnız onlardan ihlâslı kılınan kulların hariç" söylemiş ve "Benim hâlis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur" gücü ile O''nun kutsal zatından kovulmuştur.

"Ondan sonra Allah'ın işi ona yönelir." Bir imamdan sonra sonraki imama ulaşan Allah''ın emri İmam Cafer Sadık''ın (a.s) buyruğunda geçen şu emirdir: "Allah tektir, birliği ile birdir, emrinde tektir. Sonra bir yaratık yarattı ve onlara bu emri takdir etti. Ey İbn Ebu Ya''fur, işte onlar biziz. Biz Allah''ın kulları arasındaki hüccetleri, O'nun ilminin mahzenleri ve onu ayakta tutanlarız."۴۲

H- "Onu ruhuyla destekler." Allah kendi ruhu ile desteklediği ruh, Ebu Basir'in naklettiği şu hadiste geçen ruhtur: İmam Cafer Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: ""Sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir." -Ruh- Cebrail ve Mikail''den büyük bir varlıktır; Muhammed (s.a.a) dışında gelip geçen hiç kimse ile birlikte olmamıştır; o, Ehl-i Beyt İmamları ile birliktedir ve onlara direnmeleri yönünde yardım eder…"

"Ona ilmini verir." Ve ona kendi ilmini verdi. İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s) rivayet edilen apaçık nass gereğince Allah'ın iki ilmi vardır. Biri O'ndan başkasının bilmediği ilim ve diğeri ise meleklere ve peygamberlere öğrettiği ilim. Meleklere ve peygamberlere öğrettiği ilmi imam bilir.

"Sırrını ona emanet eder." Sırrını ona bıraktı. Ebu Basir''in rivayet ettiği hadiste şöyle geçer: "Allah sırrını Cebrail''e bıraktı, Cebrail Muhammed''e (s.a.a) ve Muhammed de Allah'ın istediği kimseye bıraktı."۴۶

H-        "Allah, onlar için imam olarak ondan razı olur." Şüphesiz ümmetin imama ihtiyacı vardır ve ümmetin imamı da Allah'ın razı olduğu bir kimse olmalıdır. Allah Teala ilim ile cehalet arasında ilmi tercih ediyor: "De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu hiç?" Selametlikle afet arasında selametliği beğeniyor: "Allah, onunla rızâsına uyanları selametlik yollarına iletir."۴۸ Hikmetle aptallık arasında hikmeti seçiyor:"Hikmeti dilediğine verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir." Adalet ve fasıklık arasında adaleti tercih ediyor: "Allah adâleti, ihsanı, akrabâya vermeyi emreder." Hak ve batıl arasında hakkı beğeniyor: "De ki: "Hak geldi, bâtıl gitti; zaten bâtıl yok olmağa mahkûmdur." Doğru ile yanlış arasında doğruyu seçiyor: "Ancak Rahmân''ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler."Ayrıca imameti ilim, adalet, selamet, hikmet, doğruluk, hak ve hidayet imameti olan bir kişiyi imam seçiyor.

Ayrıca en güzeli seçmek Allah katında sevimlidir: "Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar" ve Allah en güzelini seçmeyi emrediyor: "Kavmine de emret, bunların en güzelini tutsunlar (bu en güzel buyruklar gereğince amel etsinler.)" Güzel sözü emrediyor: "Kullarıma söyle: En güzel sözü söylesinler."۵۵ Mücadele ederken en güzel mücadele yapmayı emrediyor: "Ve onlarla en güzel biçimde mücâdele et." Savarken, en güzel şekilde savmayı emrediyor: "Kötülüğü en güzel şeyle sav." Kendisi en güzeli ile mükâfatlandırıyor: "Onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz." Ve en güzel sözü nazil ediyor: "Allah, sözün en güzelini indirdi." Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda, Allah Teala'nın ümmete imamet için ne mükemmel, ne faziletli, en bilgili, en adaletli ve bütün güzel sıfatlara sahip olan en güzelinden başkasını beğenmesi mümkün müdür?!

Ve en güzeline uymak en güzeline uyulmayı gerektirirken, en güzel olmayanın imamet ve uyulmasına nasıl razı olabilir?!

"İyi bilen bir toplum için Allah''tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?"۶۰ Ve bu nedenle şöyle buyurmuştur: "Hak ile batılı kesin olarak ayıran açıklamayı ona haber verir, sırrını ona emanet eder, büyük emri için onu seçer, kesin ayırıcı ilmini ona bildirir, onu kulları için işaret ve bayrak eder, âlemdeki varlıklar için onu bir hüccet olarak tayin eder. O''nu, dinine mensup olanlar için bir ışık, kullarının başında bir kayyım olarak görevlendirir. Allah, onlar için imam olarak ondan razı olur…"

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
26-06-2012 10:58 - 935 Okunma
Peygamberlik Makamı yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
Peygamberlerin Özellikleri 26-06-2012 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
04-05-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım