Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Oruç Hükümleri
Ramazan ve Oruç

Oruç; abdest de geçtiği gibi Âlemleri Rabbi’nin emrini yerine getirmek için insanın, sabah ezanından akşam ezanına kadar ileride açıklayacağımız orucu bozan şeylerden ihlâs ile sakınmasıdır. Bu mesele ve sonraki meselelerde akşamdan maksat, farz ihtiyat gereği güneşin batmasından sonra doğudan çıkan kızıllığın insanın başının üstünden geçmesidir.

- İnsanın orucun niyetini kalbinden geçirmesi veya dil ile örneğin, "Yarın oruç tutacağım" demesi şart değildir; âlemlerin Rabbinin emrine itaat etmek için, ihlâs ile sabah ezanından akşam ezanına kadar oruca aykırı olan işlerden kaçınması yeterlidir. Bu müddet içinde oruçlu bulunduğuna emin olabilmesi için de, sabah ezanının bir miktar öncesinden akşam ezanının bir miktar sonrasına kadar orucu bozan şeylerden sakınması gerekir.

İnsan, ramazan ayının her gecesinde yarınki günün orucuna niyet edebilir. Fakat bununla birlikte, ramazanın ilk gecesinde ayın bütün günlerinin orucuna niyet edebilir ve her akşam niyet tazelemek gerekmez ve o niyete baki kalması yeterlidir.

Mübarek Ramazan orucunun birinci akşamdaki niyeti, akşamın başlangıcından sabah ezanına kadardır. Birinci akşamın haricinde, akşamdan önce de niyet edebilir. Örneğin; bir önceki günün ikindi vakti, yarın Allah’ın emrini yerine getirmek için oruç tutacağım diye niyet ederse ve bu niyete üzere baki kalırsa sabah ezanından sonraya kadar uyusa da, geçerlidir

Müstehap oruç için niyetin vakti, gecenin başlangıcından güneşin batışına, niyet edebilecek miktardaki bir vaktin kalmasına kadardır. Dolayısıyla bir kimse, bu zamana kadar orucu bozacak bir iş yapmaz ve müstehap oruca niyet ederse, orucu sahih olur. Ama güneş batarsa orucun sahih oluşu sakıncalıdır.

Ramazan ayında veya belli bir günü oruç tutmayı nezir etmek gibi zamanı belli farz bir oruç için, sabah ezanından önce niyet etmeksizin uyuyan kimse, eğer öğlenden önce uyanıp niyet etmiş olursa, orucunun sahih oluşu şüphelidir. Ama zamanı belli olmayan farz bir oruç ise orucu sahihtir. Fakat öğle ezanından sonra uyanırsa, zamanı belli olmayan oruç bile olsa vacip oruç niyeti edemez. Ama ramazan orucunun kazası için öğleden sonra ikindiye kadar caiz olmayışı ihtiyattır.

Ramazan orucundan başka bir oruç tutmak isteyen kimse, bunu niyetinde belirtmelidir. Meselâ, "kaza orucu" veya "adak orucu veya “keffare orucu” tutuyorum" şeklinde niyet etmelidir. Fakat ramazanda, "Ramazan ayının orucunu tutuyorum” diye niyet etmesi gerekmez. Hatta ramazan ayı olduğunu bilmeyen veya unutan birisi, başka bir oruca niyet etmiş olsa dahi, tutmuş olduğu oruç ramazan orucu yerine geçer.

Bir kimse, ramazan ayı olduğunu bildiği hâlde başka bir oruca niyet ederse, tuttuğu oruç ramazan orucuna sayılmadığı gibi farz ihtiyata göre niyet ettiği oruca da sayılmaz.

Bir kimse, ramazan ayının meselâ, ilk günü niyetiyle oruç tutup sonradan o günün ramazanın ikinci veya üçüncü günü olduğunu anlarsa, orucu sahihtir.

Sabah ezanından önce oruca niyet ettikten sonra bayılır ve o günün içerisinde ayılırsa farz ihtiyat gereği o günün orucunu tamamlamalı ve o günü kaza etmelidir.

Sabah ezanından önce niyetini eden ve daha sonra sarhoş olup, gündüz kendine gelen kimse, farz ihtiyat gereği hem o günün orucunu tamamlamalı, hem de kazasını yerine getirmelidir.

Bir kimse, sabah ezanından önce niyet edip, bütün gün boyunca uyur ve akşam ezanından sonra uyanırsa, orucu sahihtir.

Ramazan ayı olduğunu bilmeyen veya unutan bir kimse, öğleden önce veya öğleden sonra ramazan ayı olduğunu anlar ve orucu bozan bir şey yapmış olursa orucu batıldır. Fakat akşama kadar orucu bozan şeyleri yapmamalı ve ramazan ayından sonra da o günün kazasını tutmalıdır. Öğleden önce ramazan ayı olduğunu anlar ve orucu bozan bir şey yapmamışsa farz ihtiyat gereği aynı şekilde yapmalıdır.

Bir çocuk, ramazan ayında sabah ezanından önce bulûğ çağına ererse,(o günden itibaren) oruç tutmalıdır. Ama sabah ezanından sonra baliğ olan çocuğa, o günün orucu farz olmaz. Ancak öğlenden önce buluğ çağına erer ve oruca niyet ederse, müstehap ihtiyat gereği o günün orucunu tamamlamalıdır, eğer niyet etmemişse ve orucu bozan bir şey de yapmamışsa yine niyet edip oruç tutmalıdır.

 

Dokuz şey orucu bozar: Elbette bunlardan bazılarının batıl etmesi ihtiyattır.

1) Yemek ve içmek.

2) Cima (Cinsel ilişkide bulunmak).

3) İstimna (Mastürbasyon) İstimna, erkeğin cinsel ilişki olmadan kendisi veya başkası aracılığı ile meni gelecek bir işi yapmasına denir.

4) Allah''a, Hz. Muhammed''e (s.a.a) ve Hz. Resulullah''ın halifeleri olan on iki Ehlibeyt İmamlarına (a.s) yalan isnatta bulunmak.

5) Vacip ihtiyat gereği boğaza yoğun (katı) toz kaçırmak.

6) Başın tamamını suya daldırmak.

7) Sabah ezanına kadar cünüp, hayız ve nifas hâllerinde kalmak

8) Sıvı şeylerle tenkıye yapmak.

9) Kusmak.

Bunlarla ilgili hükümler, ilerdeki meselelerde izah edilecektir.

1) YEMEK VE İÇMEK

-Yenilip içilmesi normal olmayan bir şeyi ister az olsun ister çok olsun kasten yer veya içerse, orucu batıl olur. Hatta ağzından bir miktar ıslaklığı dışarı çıkardıktan sonra tekrar ağzına alarak ıslaklığı yutarsa, orucu bozulur. Fakat ıslaklık, ağız dışından içeri alınmış denmeyecek şekilde olur ve ağzın suyuna karışarak kaybolursa, bundan ötürü oruç bozulmaz.

İnsan, yemek yerken fecrin doğduğunu anlarsa, ağzındaki lokmayı dışarı çıkarmalıdır. Eğer bir kişi böyle bir durumda ağzındaki lokmayı dışarı çıkarmaz ve bilerek onu yutarsa, orucu batıl olur ve sonradan açıklayacağımız şekilde üzerine kefaret de vacip olur.

Oruç hâlindeyken yanlışlıkla bir şey yiyip içen kimsenin orucu batıl olmaz.

- Vücudu uyuşturan veya (tedavi amacıyla) ilâç yerine kullanılan iğnelerin oruç için herhangi bir sakıncası yoktur ama müstehap ihtiyat gereği oruçlu kimsenin, vücuda su ve gıda verip fayda sağlayan iğneleri yaptırmaktan sakınması gerekir.

Oruçlu kimse, dişlerinin arasında kalmış olan yemek kırıntısını oruçlu olduğunu bilerek kasten yutarsa, orucu batıl olur.

Oruç tutmak isteyen kimsenin, sabah ezanından önce dişlerinin arasını temizlemesi gerekmez. Dişlerinin arasında kalan yemek kırıntılarının gündüz boğazına kaçacağını bilen kimse, eğer temizlemez ve o kırıntılardan boğazına bir şey kaçırırsa, orucu batıl olur.

Tükürüğü yutmak, ekşi ve benzeri şeyleri düşünmek suretiyle ağızda toplanmış olsa bile, orucu batıl etmez.

Ağız boşluğuna inmediği sürece balgamı yutmanın sakıncası yoktur. Ama ağız boşluğuna inerse, farz ihtiyat gereği yutulmamalıdır.

Oruçlu bir kimse, aşırı susuzluktan dolayı ölmekten, herhangi bir zarara uğramaktan veya genelde tahammül edilemeyen bir zorluğa düşmekten korkarsa, bu durumlardan kurtulacak miktarda su içebilir; hatta ölümden korkması durumunda su içmesi farzdır. Fakat bu durumda orucu batıl olur. Ramazan ayı içerisinde olursa, günün geride kalan kısmında orucu bozan şeylerden de sakınmalıdır.

Bebekler ya da kuşlar için yiyecek maddeleri çiğnemek veya yemeğin tadına bakmak gibi genelde boğaza ulaşmayan bir işi yapmak, tesadüfen elde olmaksızın boğaza bir şey kaçsa bile, orucu bozmaz. Ama eğer insan önceden boğazına bir şeyler kaçacağını bilirse, orucu bozulur ve kazasını tutmalıdır. Boğazına kaçması durumunda keffaret de lâzım gelir.

İnsanın zaaf ve dayanıksızlık sebebiyle orucu bozması caiz değildir. Fakat zaafı genelde tahammül edilmeyecek derecede olursa, orucu bozmasının sakıncası yoktur.

2) CİNSEL İLİŞKİDE BULUNMAK

Cinsel ilişkide bulunmak, meni gelmese ve erkeklik organı yalnızca sünnet mahalli kadar dâhil olsa bile, orucu bozar. Bu hüküm kadın dışında ilişkide, meni gelmeme halinde ihtiyata dayalıdır.

Eğer sünnet mahalli miktarından daha az bir kısmı dâhil olur ve meni de gelmezse, oruç bozulmaz.

Bilerek cima yapan ve sünnet mahalli kadarını dâhil etmek isteyen yalnız dâhil olup olmadığından şüphe edenin orucu batıldır ve kaza etmelidir. Vacip ihtiyat gereği günün geri kalan bölümünde orucu bozan şeylerden sakınması gerekir ama kefaret gerekmez.

Ramazan ayında oruçlu olduğunu unutarak cinsel ilişkide bulunan veya cinsel ilişki hususunda hiçbir ihtiyar ve iradesi olmayan kimsenin orucu bozulmaz. Ancak ilişki hâlinde oruçlu olduğunu hatırlar veya artık zorlama söz konusu olmazsa, ilişki hâlinden hemen uzaklaşmalıdır. Aksi takdirde oruç batıl olur.

3) İSTİMNA (MASTÜRBASYON)

Eğer oruçlu bir kimse, istimna yaparsa yani cinsel ilişki dışında kendisinden meni getirecek bir iş yaparsa, orucu batıl olur.

Elinde olmaksızın oruçlu kimseden meni gelirse, orucu bozulmaz.

Oruçlu bir kimse, gündüz uyuduğu takdirde ihtilâm olacağını, yani uykuda kendisinden meni geleceğini bilse bile uyuması caizdir Böyle bir kimse uyur ve muhtelim olursa orucu batıl olmaz ve müstehap ihtiyat gereği uyumamalıdır; özellikle uyumadığı zaman zahmete düşmeyecekse.

Oruçlu kimse, meni gelirken uykudan uyanırsa, meninin dışarı çıkmasını önlemesi gerekmez.

Oruçlu bir kimse, ihtilâm olduktan sonra, idrar ve istibra yaptığı takdirde mecrada kalan meninin dışarı çıkacağını bilse bile, idrar ve istibra yapabilir.

İhtilâm olan oruçlu bir kimse, mecrada meninin kaldığını ve gusül etmeden önce idrar yapmadığı takdirde guslettikten sonra meninin dışarı çıkacağını bilirse, farz ihtiyat gereği gusülden önce idrar yapmalıdır.

- Orucun batıl olacağını bilerek kasten kendisinden meni getirenin orucu batıl olur. Meni getirmek kastıyla bir iş yapan örneğin, hanımıyla şakalaşan birinden meni gelmezse bile orucu batıldır ve kaza etmelidir ve vacip ihtiyat gereği günün geri kalan bölümünde orucu bozan şeylerden de sakınmalıdır.

Meni getirmek kastı olmaksızın, örneğin eşiyle oynayıp şakalaşan oruçlu bir kimse, meni gelmeyeceğine emin ise, tesadüf eseri meni çıksa da, orucu sahihtir. Emin değilse, meni gelmesi halinde orucu batıl olur.

4) ALLAH’A VE PEYGAMBERE (S.A.A) YALAN İSNATTA BULUNMAK

Oruçlu kimse, sözle, yazıyla, işaretle veya diğer herhangi bir şeyle Allah''a, Hz. Peygamber''e (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarına bilerek yalan isnatta bulunursa, ondan sonra hemen, "Yalan söyledim." dese veya tövbe etse bile, orucu batıl olur. Yine farz ihtiyat gereği diğer peygamberler ve onların vâsilerine de yalan nispetinde bulunursa orucu batıl olur. Ama bu nispet Allah’a dönerse oruç batıl olur. (Yani batıl oluşu ihtiyat değil fetva gereğidir)Yine Hz. Fatima’ya (a.s) yalan nispetinde bulunursa hüküm aynıdır, ama bu nispet Allah’a, Resul-ü Ekrem’e (s.a.a) ve Ehlibeyt imamlarına dönerse oruç batıl olur.

Bir kimse, doğru veya yalan olduğunu bilmediği ve muteber oluşuna delili olmayan bir hadisi nakletmek isterse, farz ihtiyat gereği o hadisi duyduğu kimseye veya okuduğu kitaba dayandırarak nakletmelidir.

Doğruluğuna inandığı bir sözü, Allah''tan veya Resul-ü Ekrem’den (s.a.a) veya Ehlibeyt imamlarından naklettikten sonra yalan olduğunu anlayan bir kimsenin orucu bozulmaz.

Allah''a ve Peygamber (s.a.a) e ve Ehlibeyt imamlarına yalan isnat etmenin orucu bozduğunu bilen bir kimse, yalan olduğuna inandığı bir şeyi onlara isnat ettikten sonra, söylediği şeyin doğru olduğunu anlarsa, orucu batıl olur ve farz ihtiyat gereği günün geri kalan kısmını imsak etmelidir.

Başkasının uydurduğu bir yalanı bilerek Allah''a, Resul-ü Ekrem''e (s.a.a) veya Masum İmamlara (a.s) isnat edenin orucu batıl olur. Ancak, o yalanı uyduran şahsın dilinden aktarırsa orucu batıl olmaz.

Oruçlu bir kimseye, "Resulullah (s.a.a) veya Ehlibeyt imamlarından biri böyle bir şey buyurmuş mudur?" diye sorduklarında, "hayır" demesi gereken yerde kasten, "evet" veya "evet" demesi gereken yerde kasten, "hayır" derse, orucu batıl olur.

Bir kimse, Allah-u Teâlâ’nın veya Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) veya Ehlibeyt imamlarının doğru olan bir sözünü naklettikten sonra, "Yalan söyledim." der veya gece onlara bir yalan isnat edip, oruçlu olduğu yarınki günde, "Dün gece söylediğim doğrudur" derse orucu batıl olur.

5) BOĞAZA YOĞUN TOZ KAÇIRMAK

İster un gibi yenmesi helâl olan bir şeyin tozu olsun, ister toprak gibi yenmesi haram olan bir şeyin tozu olsun, boğaza toz kaçırmak, ihtiyat gereği orucu batıl eder.

Rüzgâr vesilesiyle toz oluşur ve insan farkında olduğu halde dikkat etmez ve boğazına ulaşırsa, ihtiyat gereği orucu batıl olur.

Oruçlu kimse, ihtiyat gereği yoğun buhar, sigara, tütün ve benzeri şeylerin dumanını da boğazına kaçırmamalıdır.

Dikkatsizlik sonucu toz, duman, katı buhar ve benzeri bir şey boğaza kaçırıldığı takdirde, eğer boğaza ulaşmayacağı kesin olarak biliyor idiyse, orucu sahihtir. Ama ulaşmayacağını zannederek dikkatsizlik yapmışsa, o günün orucunu müstehap ihtiyat gereği kaza etmesi daha iyidir.

Oruçlu olduğunu unuttuğundan dolayı dikkat etmezse veya elinde olmaksızın toz ve benzeri bir şey boğazına kaçarsa, orucu batıl olmaz.

6) KAFANIN TAMAMINI SUYA DALDIRMAK

- Kafasının tamamını bilerek suya sokan oruçlu kimsenin, vücudunun geri kalan kısmı suyun dışında kalsa bile, orucu batıl olur. Fakat vücudunun tümü suya girmiş olur ama kafasının bir kısmı dışarıda kalırsa, orucu bozulmaz.

Birinci defada kafasının yarısını, ikinci defada ise diğer yarısını suya daldıran oruçlu kimsenin orucu batıl olmaz.

Bir kimse, kafasının tamamen suya girip girmediğinden şüphe ederse, orucu sahihtir. Ancak kafasının tamamını suya sokma kastıyla suya sokarsa ve tamamının suya girip girmemesinde şüphe ederse orucu batıldır yalnız keffare gerekmez.

Eğer kafanın tamamı suya daldırılır ve saçların bir kısmı dışarıda bırakılırsa, oruç bozulur.

Su dışında, süt ve muzaf su gibi sıvılara kafayı daldırmak orucu bozmaz ve farz ihtiyat gereği kafasını gülsuyuna daldırmamalıdır.

Eğer oruçlu kimse, kendi elinde olmaksızın suya düşer ve başının tamamı suya dalarsa veya oruçlu olduğunu unuttuğu hâlde başını suya sokarsa, orucu batıl olmaz.

Suya atladığı zaman genelde kafasının suya girmeyeceğini bilen bir kimse, suya atlar ve kafası da tamamen suya dalarsa, orucu bozulmaz.

Oruçlu olduğunu unutan veya zorla kafası suya sokulan kimse, eğer suyun altında iken oruçlu olduğunu hatırlar veya zorlayan kimse artık elini çekerse, başını hemen dışarı çıkarmalıdır; aksi hâlde orucu batıl olur.

Oruçlu olduğunu unutarak gusül niyetiyle başını suya daldırıp gusül eden kimsenin orucu bozulmadığı gibi, guslü de sahihtir.

Oruçlu olduğunu bildiği hâlde kasten gusül etmek için başını tamamen suya sokunca, bakılır: Eğer tuttuğu oruç Ramazan orucu ise hem orucu ve hem de guslü batıldır. Eğer tuttuğu oruç kendisi için ramazan orucu kazası ise ve öğlenden sonra böyle yaparsa ihtiyat gereği hüküm aynı olur. Ama tuttuğu oruç müstehap oruç olursa veya nezir orucu gibi muayyen ve vacip bir oruç olursa veyahut keffare orucu gibi vakti muayyen olmayan bir oruç olursa, guslü sahihtir ama orucu batıldır.

Kurtarılması farz olsa bile boğulmakta olan bir kimseyi kurtarmak için başını suya sokan oruçlunun orucu bozulur.

7) CÜNÜP, HAYIZ VE NİFAS HALLERİNDE SABAHLAMAK

Cünüp olan kimse, (ramazan ayında) sabah ezanına kadar kasten gusül etmez veya vazifesi teyemmüm etmek olan kimse kasten teyemmüm etmezse, orucu batıl olur ve Ramazan ayının orucunu kaza etmesinin hükmü gelecektir.

Ramazan ayının ve kazasının dışında eğer bir kimse, müstehap bir oruç veya zamanı belirli olan farz bir oruç tutmak ister ve cünüp olduğu halde bilerek sabah ezanına kadar da gusül veya teyemmüm etmezse, orucu sahihtir ama müstehap ihtiyata göre vacip oruçta kasten sabah ezanına kadar cünüp olarak kalmamalıdır.

Ramazan ayı gecesinde cünüp olan kimse, bilerek gusletmez ve vakit daralırsa, farz ihtiyat gereği teyemmüm alarak orucunu tutmalı ve kazasını da yapmalıdır.

- Eğer cünüp olan kimse, ramazan ayında gusletmeyi unutur ve bir gün sonra hatırlarsa, o günün orucunu kaza etmelidir. Ama eğer birkaç gün sonra hatırlarsa, cünüp hâlinde tuttuğunu kesin olarak bildiği günlerin orucunu kaza etmelidir. Meselâ cünüplü iken üç gün mü, yoksa dört gün mü oruç tuttuğunu bilmezse, üç günün orucunu kaza etmesi gerekir.

Ramazan ayı gecesinde gusül veya teyemmümden hiçbiri için vakti olmayan kimse kendisini cünüp ederse, orucu batıl olduğu gibi üzerine kaza ve keffaret de farz olur. Fakat görevi gusletmek olan teyemmüm edecek kadar vakti olduğu halde kendisini cünüp ederse, farz ihtiyat gereği teyemmüm etmekle orucu tutup kazasını da yapmalıdır.

- Vaktin olup olmadığını anlamak için araştırma yapar ve gusül alacak zaman kadar vaktin olduğunu zanneder ve cünüp olursa, sonradan vaktin dar olduğunu anlarsa, teyemmüm etmelidir ve orucu sahihtir. Araştırma yapmadan, gusül etmek için vaktin geniş olduğunu zanneden kimse, kendisini cünüp ettikten sonra vaktin dar olduğunu anlarsa, teyemmüm ederek oruç tutmalıdır ve o günün orucunu farz ihtiyat gereği kaza etmelidir.

Ramazan ayı gecesinde cünüp olan kimse, uyuduğu zaman sabah ezanına kadar uyanamayacağını bilirse, gusletmeden uyumamalıdır. Eğer gusletmeden uyur ve sabaha kadar da uyanmazsa, o günün orucu batıl olur. Ayrıca hem kaza, hem de keffaret farz olur.

- Cünüp olan bir kimse, ramazan ayı gecesinde uyuduktan sonra uyanır ve tekrar uyuduğunda sabah ezanından önce gusletmek için uyanmayacağından emin olmazsa, müstehap ihtiyat gereği gusülden önce uyumamalıdır.

Ramazan ayı gecesinde cünüp olan ve uyuduğu takdirde sabah ezanından önce uyanacağına emin olan bir kimse, uyandıktan sonra gusletmeyi kararlaştırıp bu kararla uyur ve sabah ezanına kadar da uyanamazsa, orucu sahihtir.

Ramazan ayı gecesinde cünüp olan ve uyuduğu takdirde ezandan önce uyanacağını bilen veya ihtimal veren kimse, uyandığında gusletmesinin gerektiğini unutur bir hâlde uyur ve sabah ezanına kadar da uyanmazsa, ihtiyat gereği o günü kaza etmelidir.

Ramazan ayı gecesinde cünüp olan ve uyuduğunda sabah ezanından önce uyanacağını bilen veya ihtimal veren bir kimse, uyandıktan sonra gusletmek istemediği halde uyur ve (sabah ezanına kadar da) uyanmazsa veya uyandıktan sonra gusül alıp almama konusunda tereddütte olan kimse uyuduktan sonra uyanmazsa orucu batıl olur ve kaza ile kefaret de ona vacip olur.

- Ramazan ayı gecesinde cünüplü iken uyuyup sonra uyanan kimse, ikinci kez uyuduğunda sabah ezanından önce uyanacağını bilir veya ihtimal verirse, eğer gusletmek kararıyla tekrar uyur ve sabah ezanına kadar uyanmazsa, o günün orucunu kaza etmelidir. İkinci kez uykudan uyanıp, üçüncü kez uyuyan kimsede de bu hüküm aynen geçerlidir ve ihtiyat gereği kefaret vermesi müstehaptır.

İnsanın ihtilâm olduğu uyku birinci uyku sayılmaz; ihtilâm olduktan sonra uyanıp ikinci kez uyursa, işte o, ilk uyku olarak hesap edilir.

Ramazan günü içinde ihtilâm olan kimsenin hemen gusletmesi farz değildir.

Ramazan ayında sabah ezanından sonra uyanıp, ihtilâm olduğunu gören kimse, ezandan önce ihtilâm olduğunu bilse dahi orucu sahihtir.

Ramazan ayının orucunu kaza etmek isteyen bir kimse, sabah ezanına kadar kasten olmasa bile cünüplü iken sabahlarsa, (oruç tuttuğu takdirde) orucu batıl olur.

Ramazan orucunun kazasını tutmak isteyen bir kimse, sabah ezanından sonra uyanıp ihtilâm olduğunu görürse ve ezandan önce cünüp olduğunu anlarsa, ihtiyat gereği orucu batıldır. Eğer kaza orucunun vakti dar olursa, meselâ, ramazan ayından beş gün kazaya kalan orucu olur, öte taraftan gelecek ramazan ayına da beş gün kalmış olursa, vacip ihtiyat gereği o gün oruç tutmalı ve ramazandan sonra yine (onun yerine) bir gün oruç tutmalıdır.

Ramazan orucunun kazası dışında kefaret orucu gibi vakti muayyen olmayan vacip oruçlarda, kasten sabah ezanına kadar cünüp kalırsa orucu sahihtir ve o günün dışında başka bir gün oruç tutması müstehap ihtiyattır.

Ramazan ayında sabah ezanından önce hayız veya nifas kanı kesilen ama bilerek gusletmeyen veya vazifesi teyemmüm olduğu hâlde bilerek teyemmüm etmeyen kadının tuttuğu oruç batıldır, ama ramazan orucu olmayan başka bir oruç batıl olmaz, ancak gusletmesi müstehap ihtiyattır.

Ramazan ayında sabah ezanından önce hayız veya nifas kanı kesilen bir kadın, gusül için vakit yoksa teyemmüm etmelidir ve vacip ihtiyat gereği sabah ezanına kadar uyanık kalmalıdır. Vazifesi teyemmüm olan cünüp kimse için de hükmü aynıdır.

Ramazan ayında sabah ezanına yakın bir zamanda hayız veya nifas kanı kesilen kadının gusül ve teyemmümden hiçbirisi için vakti olmazsa, orucu sahihtir.

Eğer kadın sabah ezanından sonra hayız veya nifas kanından temizlenir ya da günün ortasında hayız veya nifas kanı görürse, akşama yakın bir zamanda olsa bile orucu batıl olur.

Hayız veya nifas guslünü unutup, bir veya birkaç gün sonra hatırlayan kadının tuttuğu oruçlar sahihtir. Ama müstehap ihtiyata göre onların kazasını tutmalıdır.

Ramazan ayında sabah ezanından önce hayız veya nifas kanı kesilen bir kadın, ihmalkârlık sonucu sabah ezanına kadar guslü terk ederse orucu batıl olur. Fakat gusletmemesi ihmalkârlıktan kaynaklanmaz da örneğin, hamamın kadınlar için belirlenen saatini bekleme zorunda kaldığından kaynaklanırsa, böyle bir durumda üç defa uyuyup, ezana kadar gusletmese bile teyemmüm etmekle orucu sahih olur. Ama teyemmüm de yapması mümkün olmazsa teyemmümsüz olarak da orucu sahihtir.

Çok istihaze gören bir kadın, ayrıntıları istihaze hükümlerinde açıklanan hükümlere göre gusüllerini yapsa orucu sahihtir. Orta istihaze de gusül etmese de orucu sahihtir.

Kendi bedeninin herhangi bir yerini ölünün bedeninin herhangi bir yerine dokunduran kimsenin üzerine "ölüye dokunma guslü" farz olsa dahi gusletmeden oruç tutabilir. Hatta oruçlu olduğu hâlde bile meyyite dokunmakla orucu batıl olmaz.

8) TENKİYE YAPMAK

Akıcı şeyle tenkıye yapmak, çaresizlikten ve tedavi için olsa dahi orucu batıl eder.

9) KUSMAK

- Oruçlu kimsenin bilerek kusması -hastalık veya benzeri bir sebepten dolayı olsa dahi- orucu batıl eder. Fakat yanılarak veya elinde olmaksızın kusmanın oruç için herhangi bir sakıncası yoktur.

Ramazan ayı gecesinde belirli bir şeyi yediği takdirde, gündüz elinde olmaksızın kusacağını bilen kimsenin orucu batıl olmaz.(eğer orucu tuttuktan sonra kusarsa) müstehap ihtiyat gereği o günün orucunu kaza etmelidir.

Kusmasını önleyebilen oruçlu kimse için zarar ve meşakkat söz konusu olmazsa, kusmasını önlemelidir.

Oruçlu kimsenin boğazına sinek kaçarsa, kusmadan onu çıkarmak mümkün olursa, onu çıkarmalıdır ve orucu da sahihtir. Ama çıkarmak mümkün olmaz ise yutulmasına onu yedi denecek haldeyse kusmaya neden olsa da onu çıkarmalıdır ve orucu batıldır. Ancak onu yedi denmeyecek haldeyse dışarı çıkarmamalıdır ve orucu da sahihtir.

Bir kimse yanılarak bir şeyi yutar ve midesine ulaşmadan oruçlu olduğunu hatırlarsa, dışarı çıkarması gerekmez ve orucu sahihtir.

Geğirdiği zaman boğazından bir şey geleceğini kesin olarak bilen kimse, vacip ihtiyat gereği kasten geğirmemelidir. Fakat bir şeyin geleceğini kesin olarak bilmezse, geğirmenin sakıncası yoktur.

Geğirti sonucu oruçlu kimsenin kendiliğinden ağzına bir şey gelirse, onu dışarı atmalıdır. Ancak elinde olmaksızın mideye inerse, orucu sahihtir.

ORUCU BOZAN ŞEYLERİN HÜKMÜ

Oruca aykırı olan işlerden birini bilerek ve bir zorlama olmadan yapmak orucu bozar; ama bu iş bilerek yapılmazsa, oruç bozulmaz. Fakat cünüp olan bir kimse uyur ve 1636. hükümde açıklandığı üzere sabah ezanına kadar da gusletmezse, orucu batıldır.

Orucu batıl eden işlerden birini yanılarak yaptıktan sonra, orucun bozulduğunu zannederek oruca aykırı olan bir işi bilerek tekrar yapan kimsenin orucu batıl olur.

Boğazına zorla bir şey dökülen oruçlunun orucu bozulmaz. Fakat "Yemek yemediğin takdirde malına veya canına zarar vereceğiz." diyerek oruçlu kimseyi oruca aykırı olan işlerden birini yapması için tehdit edip, orucunu bozmaya zorladıklarında, oruçlu, zararı önlemek için (kendi eliyle) bir şey yerse, orucu batıl olur.

Oruçlu kimsenin, boğazına zorla bir şey dökeceklerini veya orucunu bozmaya mecbur edeceklerini bildiği bir yere gitmesi caiz değildir. Eğer gider ve boğazına bir şey dökerlerse veya orucunu bozmaya mecbur ederler, o da kendi eliyle bir şey yiyerek orucunu bozarsa, orucu batıl olur. Hatta gitmeyi amaçlarsa ve gitmezse bile orucu batıl olur.

Oruçluya Mekruh Olan Şeyler

 

 Oruçluya bazı şeyler mekruhtur. Onlardan bir kısmı şöyledir:

1) Göze ilâç damlatmak. Tadı veya kokusu boğaza gidecek şekilde sürme çekmek.

2) Kan aldırmak ve hamama girmek gibi oruçluyu zaafa uğratan bir iş yapmak.

3) Enfiye çekmek. Eğer boğaza ulaşacağı bilinmezse, ama boğaza ulaşacağı bilinirse, caiz değildir.

4) Güzel kokulu bitkileri koklamak.

5) Kadının suyun içinde oturması.

6) Fitil kullanmak.

7) Üzerindeki elbiseyi ıslatmak.

8) Diş çektirmek ve ağzın kanamasına sebep olan herhangi bir iş yapmak.

9) Islak olan bir misvakı kullanmak.

10) Sebepsiz yere su veya akıcı bir şeyi ağza almak. Ayrıca insanın, meni getirme kastı olmaksızın kendi hanımını öpmesi veya şehvetini uyandıracak bir iş yapması. Ama meninin dışarı gelmesi amacı ile böyle yaparsa, orucu batıl olur.

KAZA VE KEFFARETİ GEREKTİREN DURUMLAR

Ramazan ayında 1636. meselede açıklandığı gibi gece cünüp olduktan sonra uyanıp tekrar uyuyan ve sabah ezanına kadar uyanmayan, sadece o günün kazasını tutmalıdır. Kasten orucu batıl eden başka bir şeyi orucu batıl ettiğini bildiği halde yapan kimseye, kaza ve kefaret vacip olur. Yine haram olduğunu bilip de orucu batıl ettiğini bilmeyen bir işi, (örneğin; Allah’a, Peygamber’e (s.a.a) ve Ehlibeyt imamlarına yalan nispetinde bulunmak) yaparsa aynı hükümdedir.

Hükmü bilmeyişi yüzünden orucu bozan işlerden birini orucu bozmaz düşüncesiyle yapan kimseye keffaret gerekmez.

 

 Ramazan orucunun kefareti, bir köle azat etmek veya bir sonraki hükümde açıklayacağımız şekilde iki ay oruç tutmak veya altmış fakiri ya doyuracak kadar yedirmek yahut her birine bir müd (yaklaşık 750 gr.) buğday, un, ekmek, hurma ya da benzeri yiyecek maddelerini vermektir. Bunların hiçbirine gücü yetmeyen kimse, vacip ihtiyat gereği hem istiğfar etmeli ve hem de gücü yettiği kadarıyla sadaka vermelidir. Sadaka vermek de mümkün olmazsa istiğfar etmelidir. Bir defa "Estağfirullah"demekle bile olsa, Allah-u Teâlâ’dan bağışlanma dilemelidir. Ancak farz ihtiyat gereği, sonra kefareti ödemeye güç kazanırsa, kefareti yerine getirmesi gerekir.

Ramazan orucunun kefaretini iki ay oruç tutarak yerine getirmek isteyen kimse, bir ayın tamamını ve öbür aydan bir günü peş peşe tutmalıdır; ama geride kalan diğer günlerin peş peşe olmamasında bir sakınca yoktur.

 Ramazan orucunun kefaretini iki ay oruç tutmakla yerine getirmek isteyen kimsenin peş peşe tutacağı bir ay ve bir günün içinde, Kurban Bayramı gibi oruç tutulması haram olan bir gün bulunmayacak şekilde oruca başlaması gerekir

Eğer peş peşe tutacağı otuz bir gün dolmadan özürsüz olarak bir gün oruç tutmaz veya belirli bir adak gününün orucu gibi tutulması farz olan bir gün araya girecek şekilde oruca başlamış olursa, kefaret orucuna yeniden başlaması gerekir.

Hayız, nifas, hastalık gibi özürler sebebiyle peş peşe tuttuğu oruçları yarıda bırakan kişinin, kefaret orucuna yeniden başlaması gerekmez. Böyle bir kimse özrü bertaraf olunca, orucuna kaldığı günden devam eder.

Oruçlu kimse orucunu haram bir şeyle batıl edecek olursa, ister o şey şarap ve zina gibi aslen haram olsun, ister hayız hâlindeyken kendi hanımıyla cinsel ilişki kurmak gibi başka bir sebepten dolayı haram olsun, ihtiyat gereği üzerine cem kefareti gerekir. Yani bir köle azat etmeli, iki ay oruç tutmalı ve altmış fakiri ya doyurmalı veya onlardan her birine bir müd (yaklaşık 750 gr.) buğday, arpa, ekmek veya benzeri bir şey vermelidir. Bunların üçünü birden yapmaktan aciz olan kimse, hangisine gücü yeterse onu yerine getirmelidir ve farz ihtiyat gereği istiğfar da etmelidir.

- Allah''a veya Peygamber’e (s.a.a) ve Ehlibeyt imamlarına bilerek yalan isnatta bulunan oruçlu kimsenin üzerine, ihtiyat gereği önceki hükümde açıkladığımız cem kefareti farz olur.

Oruç tutan birisi aynı gün içinde birkaç defa cinsel ilişki veya istimna yaparsa, ihtiyat gereği her biri için bir kefaret vacip olur. Ama cinsel ilişkisi veya istimnası haram türde olursa, ihtiyat gereği her biri için cem kefaresi ona vacip olur.

Eğer aynı gün içinde cinsel ilişki ve istimna dışında oruç bozma olayı bir kaç kere tekrarlanırsa, bunlardan dolayı tek bir kefaret ödemek yeterlidir.

Eğer aynı gün içinde cinsel ilişki ve istimna dışında orucu bozan başka bir şey yapar, sonra da kendi eşiyle cinsel ilişkide veya istimna da bulunursa, o iş için bir kefaret ödemesi yeterlidir ama cinsel ilişki veya istimna için ihtiyat gereği başka bir kefaret vacip olur.

Cinsel ilişki ve istimna dışında, su içmek gibi aslında helâl olan ve orucu bozan bir şeyle orucunu bozduktan sonra, cinsel ilişki ve istimna dışında yenilmesi haram olan bir yiyecek gibi aslında haram olan ve orucu batıl eden başka bir iş yapan kimse için, tek bir kefaret yeterlidir.

Oruçlu kimse geğirmek vasıtasıyla ağzına gelen bir şeyi kasten yutarsa, orucu batıl olur ve farz ihtiyat gereği kefaret de vermelidir. Ancak geğirdiğinde, yenilebilir olmaktan çıkmış yiyecek maddesi ağzına gelir ve kasten onu yutarsa yine hüküm aynıdır, gerçi bu (ikinci) durumda cem kefareti vermesi müstehap ihtiyata uygundur. Ama geğirme vasıtasıyla kan gibi yenilmesi haram olan bir şey ağzına gelirse ve onu kasten yutarsa, orucu batıl olur ve onun kazasını da tutmalıdır ve farz ihtiyat gereği cem kefaresi vermelidir.

Belli bir günde oruç tutmayı nezreden kimse, eğer o günün orucunu kasten bozarsa, kefaret vermelidir. Nezri bozmanın kefareti yemini bozmanın kefareti gibidir ki bunun hükmü “2734.” mesele de gelecektir.

 Sözü şer’i açıdan muteber olmayan birisinin akşam olduğunu haber vermesi üzerine, iftar eden kimse, sonradan akşam olmadığını anlar veya akşam olup olmadığında şüphelenirse, hem kaza, hem de kefaret vacip olur.

Orucunu bilerek bozan bir kimse, öğleden sonra veya kefaretten kurtulmak amacıyla öğlenden önce yolculuğa çıkarsa, üzerine farz olan kefaret düşmez. Hatta böyle bir kimse için öğlenden önce tesadüfen bir yolculuk söz konusu olsa bile, kuvvetli görüşe göre kefaret ödemesi gerekir.

- Orucunu bilerek bozduktan sonra hayız, nifas veya hastalık gibi bir özürle karşılaşan kimsenin kefaret ödemesi ihtiyat gereği vaciptir.

Ramazan ayının ilk günü olduğuna kesin kanaati olduğu veya iki adil şahit bunu bildirdiği halde orucunu bilerek bozan kimse, eğer daha sonra o günün şaban ayının son günü olduğunu anlarsa, üzerine kefaret gelmez.

Ramazanın son günü mü yoksa şevval ayının ilk günü mü diye şüphelendiği bir günde orucunu bilerek bozan kimse, daha sonra şevval ayının ilk günü olduğunu anlarsa, üzerine kefaret farz olmaz.

Oruçlu kimse, ramazan ayında oruçlu olan hanımıyla cinsel ilişkide bulunursa; eğer hanımını bu işe mecbur etmişse, hem kendinin, hem de ihtiyat gereği hanımının kefaretini vermelidir. Fakat kadının kendisi de bu işe razı olmuş olursa, her birine birer kefaret farz olur.

Oruçlu kimse, ramazan ayında uykuda olan oruçlu hanımıyla cinsel ilişkide bulunursa, ona bir kefaret vacip olur. Ama kadının orucu sahihtir, üzerine kefaret de vacip olmaz.

Eğer erkek hanımını veya kadın kocasını cinsel ilişki dışında orucu bozan başka bir işe zorlarsa, hiçbirinin üzerine kefaret farz olmaz.

Yolculuk veya hastalık gibi bir sebepten ötürü oruç tutmayan kimse, oruçlu olan hanımını cinsel ilişkiye zorlayamaz; zorladığı takdirde erkeğe kefaret farz olmaz.

İnsan, kefaretini yerine getirme hususunda ihmalkâr davranmamalıdır; ama hemen yerine getirmesi de gerekmez.

Farz olan kefaret borcu birkaç yıl ödenmezse, üzerine bir şey eklenmez.

- Kefaret borcunu altmış fakire yiyecek maddesi vererek ödemesi gereken kimse, bir fakiri bir defadan fazla doyurmamalı veya onların her birine yaklaşık 750 gr. miktarında olan bir müdden fazla yiyecek maddesi vermemeli ve fazlalığı kefareden hesap etmemelidir. Fakat bir fakiri ailesiyle birlikte yaş bakımından yedirmek denecek aşamaya ulaşmaları kaydıyla doyurmasının veya fakirin ailesinin her biri için yaşları küçük olsa dahi birer müd vermesinin sakıncası yoktur.

Ramazan orucunun kazasını tutmakta olan bir kimse, öğleden sonra orucunu kasten bozarsa, on fakire birer müd (yaklaşık 750 gr.) yiyecek maddesi vermeli; bunu vermekten aciz olursa da üç gün oruç tutmalıdır ve peş peşe olması ihtiyattır.

SADECE KAZAYI GEREKTİREN DURUMLAR

6- Bazı durumlarda sadece orucun kazası lazım gelir, kefaret gerekmez:

1) Ramazan ayının gecesinde cünüp olup, 1638. meselede açıklandığı üzere sabah ezanına kadar ikinci ve üçüncü uykudan uyanmamak.

2) Orucu bozacak bir iş yapmadığı hâlde oruca niyet etmemek veya riya için oruç tutmak veya oruçlu olmamaya niyet etmek veya orucu bozan bir şeyi yapmayı irade etmek.

3) Ramazan ayında cünüp olduktan sonra gusletmeyi unutarak bir veya birkaç gün cenabet hâlinde oruç tutmak.

4) Ramazan ayında fecrin doğup doğmadığını araştırmadan, orucu bozan bir iş yapılır, daha sonra sabah olduğu anlaşılırsa. Yine, araştırma yaptıktan sonra sabah olduğunu zannederse veya sabah olup olmadığında şüphe ederse ve orucu bozan bir şey yaparsa ve sonra sabah olduğu anlaşılırsa, o günün kazası vacip olur.

5) Fecir doğduğu hâlde, "Henüz doğmamıştır" diyen bir kimsenin sözüne dayanarak orucu bozan bir iş yapılır, daha sonra sabah olduğu anlaşılırsa.

6) "Fecir doğmuştur" diyen kimsenin sözüne yakin etmeyerek veya şaka yaptığını zannederek, fecir doğduğu hâlde orucu bozan bir iş yapılır, daha sonra sabah olduğu anlaşılırsa.

7) Kör ve benzeri birsinin sözüyle iftar eder, sonra akşam olmadığı anlaşılırsa.

8) Bulutsuz havada karanlık vesilesiyle güneşin battığına yakin ederek iftar edilir, daha sonra akşam olmadığı anlaşılırsa. Fakat havanın bulutlu olması nedeniyle akşam olmadığı hâlde, oldu sanarak iftar edilirse, kaza gerekmez.

9) Serinlemek için veya gereksiz yere ağza su alıp çalkaladığı esnada, elde olmaksızın boğaza su kaçırmak. Fakat oruçlu olduğunu unutarak suyu içerse veya farz namaz için abdeste ağzı çalkalamak gibi müstehap bir iş için ağzına su alırken elinde olmaksızın boğaza su kaçarsa, kaza gerekmez.

10) Zorlamayla veya çaresizlikten yada takiyyeden dolayı orucunu bozan kimse.

Bir kimse, su dışında bir maddeyi ağzına aldığında veya burnuna su aldığında elinde olmaksızın boğazına bir şey kaçırırsa, üzerine kaza gelmez.

Oruçlu kimsenin, haddinden fazla ağzına su alıp çalkalaması mekruhtur. Suyu ağzında çalkaladıktan sonra tükürüğünü yutmak isteyen kimsenin üç defa dışarıya tükürmesi çok iyidir.

Bir kimse, suyu ağzına alıp çalkalarken elinde olmayarak veya unutarak boğazına su kaçacağını bilse, ağzına su almamalıdır.

Ramazan ayında araştırdıktan sonra, fecrin doğmadığına yakin edip orucu bozacak işlerden birini yapar, daha sonra fecrin doğduğu anlaşılırsa, kaza gerekmez.

- Akşam olup olmadığından şüphe eden kimse, orucunu bozamaz. Ama fecrin doğup doğmadığından şüphe eden kimse, araştırmadan önce bile orucu batıl eden bir iş yapabilir.

KAZA ORUCU İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

Deli olan bir adamın, kendine gelip iyileşince, delilik zamanında tutmadığı oruçları kaza etmesi farz değildir.

Kâfir birisi Müslüman olursa, kâfirlik döneminin oruçlarını kaza etmesi gerekmez. Ancak Müslüman olan birisi kâfir olur ve sonra yeniden Müslüman olursa, kâfirlik döneminde tutmadığı oruçların kazasını yerine getirmelidir.

- Sarhoşluktan dolayı tutulmayan oruçların kazası, hatta tedavi amacıyla içilen bir şeyin etkisi sonucu sarhoş olunsa bile tutulmalıdır.

Mazeretli olduğu için birkaç gün ramazan orucunu tutmayan kimse, sonradan özrünün ne zaman bertaraf olduğunda şüpheye düşerse, orucunu tutmadığı günler hususunda ihtimal verdiği fazla miktarı kaza etmesi farz ihtiyattır. Meselâ, ramazandan önce yolculuğa çıkan bir kimse, ramazanın beşinci mi yoksa altıncı günü mü yolculuktan döndüğünü bilmezse vacip ihtiyat gereği altı gün oruç tutmalıdır. Ama mazeretinin ne zaman çıktığını bilmezse, az olan miktarı kaza edebilir. Örneğin, ramazanın son günlerinde yolculuğa çıkar, fakat yirmi beşinci mi, yoksa yirmi altıncı günü mü yola çıktığını bilmezse; az miktar olan beş günü kaza etmekle yetinebilir. Elbette ihtiyat gereği fazla olan miktarı, yani altı gün oruç tutması müstehaptır.

Birkaç ramazandan orucu kazaya kalan kimse, bunlardan hangisini isterse önce tutabilir; sakıncası yoktur. Ancak, eğer son ramazanın kazası için vakit dar olursa, meselâ, son ramazandan beş gün orucu kazaya kalmış olur ve sonraki ramazana da beş gün kalmış olursa, farz ihtiyat gereği önce son ramazanın kazasını tutmalıdır.

Birkaç ramazandan orucu kazaya kalan kimse, niyet ederken tuttuğu orucun hangi ramazanın kazasına ait olduğunu belirtmesi vacip değildir ama o ikisi arasında sonuç itibarıyla ihtilaf olursa durum değişir.

Ramazan orucunun kazasını tutmakta olan kimse, öğlenden önce orucunu bozabilir. Vakit dar olursa farz ihtiyat gereği bozmaması gerekir.

Ölen birin ramazan orucunun kazasını tutan kimsenin orucu öğlenden sonra bozmaması daha iyidir.

Hastalık, hayız veya nifas nedeniyle ramazan orucunu tutmayan ve ramazan ayı çıkmadan veya ramazan ayı çıktıktan sonra ve kazayı tutmaya imkânı olmadan ölen kimsenin tutmadığı oruçların kazası yoktur.

Ramazan ayında hastalanıp, oruç tutamayan kimsenin hastalığı sonraki ramazana kadar devam ederse, üzerine kaza gerekmez; ama her bir güne karşılık bir müd (yani yaklaşık 750 gr.) yiyecek maddesi fakire vermesi gerekir. Fakat orucu tutmamasının sebebi, yolculuk gibi başka bir mazeretten ötürü olur ve bu mazereti de gelecek ramazana kadar devam ederse, tutmadığı oruçları sonradan kaza etmeli ve farz ihtiyat gereği de her bir güne karşılık bir müd yiyecek maddesi fakire vermelidir.

Hastalık nedeniyle ramazan orucunu tutmamış olan kimse, ramazandan sonra iyileşir fakat gelecek ramazana kadar devam eden başka bir mazeretin çıkmasıyla oruçları kaza edemezse, tutmadığı oruçları kaza etmelidir. Yine, ramazan ayında hastalığın dışında başka bir özürden dolayı (ramazan orucunu tutmayan kimse,) eğer ramazandan sonra bu özrü ortadan kalkar; ama gelecek ramazana kadar süren bir hastalık nedeniyle oruçlarını kaza etmezse, hüküm aynıdır. Her iki halde de farz ihtiyat gereği tutamadığı her günün orucu için fakire bir müd yiyecek de vermelidir.

Bir özür nedeniyle ramazan ayında oruç tutmayan kimsenin özrü ramazandan sonra bertaraf olduğu hâlde kasten sonraki ramazana kadar kaza oruçlarını tutmazsa, bu oruçları sonradan kaza etmeli ve her gün için de bir müd (yani yaklaşık 750 gr. Ağırlığında) yiyecek fakire vermelidir.

Orucun kazasında ihmal gösterip vakit daralıncaya kadar kaza orucunu tutmaz ve bu vakitte de bir özürle karşılaşırsa, sonradan bu oruçları kaza etmeli ve her gün için bir mud yiyecek fakire vermelidir. Aynı şekilde özrü bertaraf olunca kaza orucunu tutmayı kararlaştırır; ama kaza etmeden vakit darlığında ikinci bir özürle karşılaşırsa, oruçlarını kaza etmeli ve farz ihtiyat gereği her gün için fakire bir müd yiyecek vermelidir.

Hastalığı birkaç yıl devam eden kimse iyileştikten sonra son ramazanın kazasını yerine getirmeli ve önceki yıllardan kalma her orucu için de bir müd yiyecek fakire vermelidir.

Her gün için bir müd yiyecek vermesi gereken kimse, birkaç günün kefaretini tek bir fakire verebilir.

Ramazan orucunun kazasını birkaç yıl geciktiren kimse, hem kaza oruçlarını tutmalı, hem de bu oruçları birinci yıl geciktirmesi için, her gününe bir fakire bir müd yiyecek vermelidir. Birinci yıldan sonraki geciktirmeler için bir şey farz olmaz.

Bir kimse, ramazan orucunu bilerek tutmazsa, üzerine hem kaza, hem de her gün için keffaret yani bir köle azat etmek veya altmış fakiri doyurmak veya iki ay oruç tutmak gerekir. Eğer o orucun kazasını gelecek ramazana kadar tutmazsa, ayrıca her gün için fakire bir mud yiyecek kefaret vermesi gerekir.

- Ramazan orucunu bilerek tutmayan bir kimse, aynı günde birkaç defa cinsel ilişki kurar veya istimna yaparsa, farz ihtiyat gereği kefaret de tekrar olur. Ama orucu bozan başka bir şey yaparsa, örneğin birkaç defa yemek yerse, tek bir kefaret ödemesi yeterlidir.

- Daha önce 1398. meselede açıkladığımız üzere, babanın kazaya kalan oruçlarını ölümünden sonra büyük erkek evlat yerine getirmelidir.

- Üzerinde adak orucu gibi ramazan orucundan başka farz bir orucu olan baba, eğer bunu tutmadan ölürse, büyük erkek evladı onu babasının adına kaza etmelidir. Ama baba oruç için (başkasına) ecir olur da tutmadan ölürse, büyük evladın yapması vacip değildir.

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
25-06-2012 17:18 - 13861 Okunma
Ramazan ve Oruç yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
Oruç Hükümleri 25-06-2012 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
28-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım