Suriye’nin geleceğine Suriyeliler karar vermeli diyenler, insanların gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Ama gerçek bu mudur elbette hayır. Suriye halkının iradesi dışında Suriyeli olmayanlar tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan kanlı ve vahşi bir savaş yürütülüyor.
Başa dönersek madem Suriyeliler karar vericidir o halde şunu yapmalılar kentleri bu vahşi haydutların hışmından, baskınlarından koruyarak birliklerini korumalı kendi iç dinamikleriyle toplumdaki tüm milli yerli güçlerin görüşmeler için bir masanın başına gelmeliler.
Bu konuda gelişen süreç ortak aklı besleyecektir. İslam’ın ve İnsanlığın en büyük belası, İsrail ve ABD’nin en büyük hizmetkârı Vehhabilerin vahşeti ve yürütülen emperyal planlar karşısında herkes Şam’ın pozisyonunun doğru olduğuna ve Suriye’nin iradesini kırarak bu ülkede kendi düzenini kurmaya, daha doğrusu Orta Doğu’yu yeniden kaosa sürüklemeye çabalayan yeni küresel güçlerin politikasının ne kadar şeytani ve kusurlu olduğuna kanaat getirmelidir getirecektir diye umut ediyoruz”.
Halep’te yürütülen savaşın Suriye konusunu belirleyici sonuç doğuracağı burada elde edilecek başarı sonucunda eli silahlı grupların komşu İdlib’i ele geçirerek güçlü bir çıkış noktası elde etmeyi planlıyordu. Batı medyası bu yönde yüksek bir avazla davullar çalıyordu. Böylece onların hesabına göre Halep üzerindeki kontrol “isyan”a yeni güç kazandırarak ve Suriye Devlet başkanı Esad’da valizlerini toplamaya zorlayacaktı.
Ancak sonuç umdukları gibi olmadı aksine tam tersi oldu.
Gelinen noktada görünen şey şu; Suriyeli olmayanların Suriye’de başlattıkları vahşi eylemler kaçak ve paralı askerlerden “El-Kaide” üyelerinden kurulan bir çeteler yumağı, Suriye’nin ordusu karşısında dersini alıyor. Hal böyle olunca da şaşı kalan ABD-İsrail ve Batının elinde iki yol kaldı: ya her şeyi olduğu gibi bırakmak ve mevcut yapıya saygı göstermek ya da doğrudan doğruya askeri müdahaleye başvurmaktır.
Askeri müdahaleyi Rusya ve Çin’in izni olmadan yapamıyorlar. Medya güdümlü savaş ve bir arenaya dönüştürülün kirli oyun yani güç kullanma senaryosu gerçekleşmekte. Bundan amaç, rejimi dağılmaya zorlamak, Esad’ı istifa ettirmektir. Muhalefetin şu andaki başlıca ödevi, baskı yaparak istenilen sonuçları elde etmektir.
Zaten Halep için yapılan çarpışmalar sırasında savaşçılar arasında Katar ve Suudi Arabistan’dan El kaide örgütü ve başka ülkelerden gelen pek çok örgüt elemanlarının bulunduğunu kimse artık inkar edemiyor. Bu savaş Suriyelilerin eliyle yürümüyor, Suriyeli olmayanların yürüttüğü kirli bir savaş haline getirildi.
Leon Panetta her zamanki gibi, gerçek durumu bilmezlikten gelerek “Halep, Esad rejiminin kendi halkına karşı şiddet uyguladığı örnek bir alan ve feci bir örnektir ” dedi. Buna benzer yalan ve demagojik açıklamaları daha çok göreceğiz. Çünkü isyancılar ve Batılı müttefikleri, Halep kentine askeri eylemler yapılması için elverişli harekât alanı ve aynı zamanda yabancı askeri yardımın alınması için olası üs gözü ile bakıyorlardı. Ancak ne var ki şimdi onlar başka bir üs aramak zorunda kalacaklar.
Son not: Guardian gazetesinde çıkan bir haber Suriye gerçeğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Tespit şudur: "Giderek mezhepler arası çatışmaya dönüşen iç savaşın kolayca tüm bölgeye yayılma ihtimalinden duyulan endişe, bazı muhalif grupların barbarlıklarına ilişkin haberler ve en örgütlü, en iyi desteklenen grupların Selefiler olduğu yönündeki kanıtlarla birleşmesi, Batılı başkentlerde acil bir politika değişikliğini tetikledi."
Bütün bu tespitler özellikle Türkiye, İran, Irak'ı çok yakından ilgilendiriyor..