Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler iki çatışmanın ortasında devam ediyor. Bir yandan yüzyılın medya savaşının yürüttüğü yalan rüzgârı, diğeri de oynanan oyunları deşifre etmekle meşkul uzman analizler.
Emperyalizm ve siyonizm karşıtı cephenin bu konudaki tahlil ve analizleri bir hayli dikkat çekici. Özellikle Rus uzmanların analizleri gerçekten düşünmeye değer.
Orta Doğu’daki durum konusunda yapılan analizlerden bir kısmı şöyle:
Arap Baharı’nı, George W. Bush’un Büyük Orta Doğu ve tüm bu alanın demokratikleşmesi kavramlarını ortaya koyarak ektiği tohumların verdiği filizlere benziyor. Çoğu uzman, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yer alan olayları, eskiden olduğu gibi şimdi de sırf kendiliğinden oluşan halk hareketi olarak değerlendirmeye devam ediyor.
“Bir sıra Arap ülkenin politik yönetiminde değişiklikler, dış güçler tarafından hazırlanan programa uygun olarak gerçekleştirildi. Bu fikri doğrulayan belgelere kolayca ulaşılabilir. Örneğin ABD yönetimi, ülkesinin imajını değiştirme kararını aldı. Amaç, Amerika’nın “demokratik bir maske” takarak İslam dünyası ile açık cepheleşmeden güya vazgeçiyor görünmesi, gerçekte ise İslam karşıtı eski pozisyonunu korumasıdır. Bu amaçla bazı dış politika etkinliklerine ilişkin program hazırlandı. Bu programın uygulanmasını, bu amaçla kurulan “Business for Diplomatic Action” örgütünde birleşen Amerikan korporasyonları üstlendiler.
Bu örgütün üyeleri McDonalds, Rothschild Corporation, American Airlines, Boeing ve bazı diğer ünlü şirketlerdir. Bu şirketlerin sponsorluğunda Amerika’nın müttefikleri olup olmamasına bakmaksızın Ortadoğu vatandaşları için ‘Rejimleri devirme’ metotları konusunda en iyi Amerikan yüksek okullarında eğitim organize edildi.”
Tabii ki söz konusu, yalnız eğitim çalışmaları değildir. İnternet’te kolayca bulunabilen Arapça broşürlerde protesto etkinlikleri ve gösteri organize etmek, polislere karşı koymak için ne gibi tedbirler alınması ve mitinglere katılanların nasıl giyinmeleri gerektiği anlatılıyor. Tabii, söz konusu, az çok barışçıl darbelerdir. ABD büyükelçileri tarafından gönderilen ve Vikiliks sitesinde yayınlanan telgraflar, Suriye’dekilere benzer gelişmelere ışık tutabilir. Bu telgraflarda muhalefet hakkında bilgiler veriliyor, muhalefetteki gruplardan hangilerinin mevcut yönetime karşı koymak yeteneğinde olduğu anlatılıyor.
Arap ve İslam dünyasında politik durumu değiştirmek için Amerika tarafından gerçekleştirilen bu faaliyetlerin amacı nedir? Meşhur “Böl ve yönet” sözü, bu soruya açık yanıt veriyor. Tunus, Mısır, Libya, Yemen’de yer alan süreçler ve şimdi Suriye’de devam eden gelişmeler, adları geçen ülkelerin dünya siyaseti üzerindeki etkilerini uzun vadede sınırlandıracak. Hem de Amerikan strateji uzmanlarının planlarından anlaşıldığına göre aynı akıbete uğrayabilecek ülkeler daha var. “Büyük Orta Doğu” kavramı da budur.
“Lübnan, İsrail uçakları tarafından bombalandığı 2006’da ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bir açıklamada bulunarak yeni Büyük Orta Doğu bölgesinin sınırlarının belirlendiğini açıkça duyurdu ve şimdi Lübnan’da tanık olduğumuz durum, özü bakımından, doğum sancılarına benzetilebilir. Rice, neticede “Yeni Orta Doğu” doğacaktır, diye söyledi.”
Amerika’nın planlarında kuvvet kullanarak müdahale ve bölgedeki sınırların ve politik kuruluşların yeniden biçimlendirilmesi öngörüldü. Gördüğümüz gibi Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye, ilk kurbanları oldu. Fakat ilgili süreç bununla bitmeyecek. Bu fikri doğrulayan belgeler vardır. Amerika’nın planlarında Suudi Arabistan’ın adı geçiyor. Amerikan Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanan Büyük Orta Doğu Planı’nda Suudi Arabistan’ın üç devlete bölünmesi öngörüldü. O da, Rub-el-Hali çölüne sıkıştırılan Sünni oluşum, Mekke ile Medine’nin bulunduğu bölgede oluşturulacak bir nevi İslam Vatikan’ı ve Suudi Arabistan’ın Doğu bölgeleri ile Irak ve İran’ın Güney kesimlerini içine alacak kocaman Şii Devleti’dir. Bugün, dini çelişkiler Bahreyn’de çatışmalara yol açıyor. Bundan İran’ın sorumlu tutulmasına rağmen Batı özel servislerinin de bu olaylarla ilişiği var. Fakat söz konusu yalnız Basra Körfezi bölgesi değildir. Tüm Yakın ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika da aynı akıbete uğrayabilir.”
Büyük Orta Doğu bölgesinin yeniden biçimlendirilmesine ilişkin projenin, Hollywood yapımı filmin kötü niyetli dâhinin planı olduğu izlenimi hâsıl olabilir. Arap Baharı’nın sürdüğü yaklaşık iki yıldır buna tanık oluyoruz.