Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Zengin Arap ülkeleri neden Suriyeli mülteci almıyor?
-“Katar, Suudi Arabistan ve BAE Esad yanlılarının misillemede bulunmasından büyük korku duyuyor”
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
25-05-2016 08:59 - 680 Okunma
Sınırlarda, tren istasyonlarında sıkışıp kalan Suriyeli mültecilerin görüntüleri, dahası üç yaşındaki Aylan Kurdi’nin cansız bedeninin fotoğrafları savaştan kaçanlar için daha çok şey yapılması çağrılarını beraberinde getirdi.
 
 Öfkenin bir kısmı da kapılarını mültecilere sıkı sıkıya kapatan Körfez İşbirliği Konseyi’ne üye Arap ülkelerine, yani Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, Katar, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yönelikti.
 Aslında Körfez ülkeleri de hiçbir şey yapmadan beklemiş değil — özellikle de bireylerin cömertliği kayda değerdi.
 Hayır kurumlarına yapılan bağışlar yüzbinlerce doları buldu; işçilere maaşlarının bir kısmını Suriyeli mültecileri vermek isteyip istemedikleri sorulduğunda (örn. Katar Petrol Şirketi) birçok işçi ‘evet’ dedi.
 Körfez ülkeleri bağışlar ve hayır kurumları aracılığıyla 900 milyon dolarlık kaynak yarattı.
Ancak Suriye’de savaş uzayıp giderken, kamplarda yaşayan mültecilere yardım etmek artık yetersiz hale geldi.
 
 Savaştan ve sosyal/maddi açıdan hiçbir iyileşmenin olmayacağı kamp yaşamından bıkan Suriyeliler daha güvenli ve müreffeh bir gelecek için çatışma bölgesinden kaçarken, dünya bu kitlesel nüfus hareketiyle başa çıkabilmek için başka çözümler bulmak zorunda.
 Kısacası kamplarda yaşayan insanlara yiyecek ve barınma sağlamak, artık eski bir soruna bulunan eski bir çözüm.
Şimdi en büyük sorun yüzbinlerce kişiye yaşayacak bir yer bulmak ve Körfez ülkeleri işte bu noktada yanıtlar bulmakta zorlanıyor.
İstikrarsızlık korkuları
Bazı Körfez ülkeleri Suriyelilerin misafir işçi olarak girişine izin verdiğine (Suudi Arabistan 2011’den bu yana 500 bin Suriyeli aldığını söylüyor) dikkat çekerken, sponsor ya da çalışma izni olmadan gelen mülteciler için belirli bir politika hiç olmadı.
 
Bunu açıklamak için Körfez ülkelerinin kendi sınırları içindeki siyasi istikrarsızlık korkularını, yurttaşlık kimliğini ve bir Körfez ülkesi vatandaşı olmanın ne anlama geldiğini derinlemesine ele almak gerekiyor.
 Körfez ülkeleri Esad karşıtlarına verdikleri destek nedeniyle sızmalar olabileceğinden korkuyor.
 Beşar Esad’la savaş, 2012’den itibaren Sünni Arap Körfez ülkelerinin çıkarlarıyla, İran ve müttefikleri arasında bir rekabete dönüştü.
 Bu noktada Körfez ülkelerinde Esad’a sadık Suriyelilerin intikam saldırıları için topraklarına sızabileceğine dair derin bir korku başladı.
 
Körfez’e girecek Suriye vatandaşlarının sicillerinin kontrol edilmesi işlemi süratle sıkılaştırıldı ve Suriyelilerin çalışma izni alması ya da mevcut izinlerini yenilemesi çok daha zorlaştı.
Özellikle Katar, Suudi Arabistan ve BAE Esad yanlılarının misillemede bulunmasından büyük korku duyuyor.
 Son üç yıldır “terör hücrelerinin” sessizce gözaltına alındığı dedikoduları dolaşıyordu.
 Ancak Esad yanlılarının bir eylem hazırlığında olduğuna dair doğrudan bir kanıt kamuoyuna açıklanmadı.
 
Nüfus dengesi
 Bütün bunlara ek olarak Körfez ülkelerinin dayandığı çok hassas nüfus dengelerini de göz önünde bulundurmak lazım.
 Binlerce Suriyeli’nin mülteci olarak gelmesi, bu dengeleri tehdit edebilir.
 Örneğin BAE ve Katar vatandaşları, ülkelerindeki nüfusun sadece yüzde 10’dan biraz fazlasını oluşturuyor.
 Buralarda yaşayanların çok büyük çoğunluğu geçici işçiler.
 Körfez ülkelerinde sadece siz ya da eşiniz tam zamanlı çalışıyorsa oturum izni veriliyor. İşiniz olmadan burada süresiz kalmanız mümkün değil.
 Sözleşmeleri bittiğinde göçmen işçilerin tamamına yakını ülkelerine dönüyor.
 
“Baskı sonuç vermez”
Göçmen işçilerin ülkede uzun süre kalıp yerleşememeleri, Körfez’deki Arap nüfusun hakim konumunu sürdürmesine olanak tanıyor.
 Dolayısıyla binlerce yabancının, işleri ya da kesin bir dönüş tarihleri olmadan ülkelerine gelmesi fikri Körfez ülkeleri için çok rahatsız edici.
 Suriyeli mültecilerin Körfez kimliği ve sosyal yapısına yönelttiği demografik tehdidin Filistinlilerin 1948’deki göçü de dâhil olmak üzere tarihte eşi, benzeri yok. Körfez ülkeleri de Suriyeli mülteci krizine verecek bir yanıt bulamıyor.
 
 Demografik değişiklik ve kimliklerine yönelik tehditlerin kamuoyu baskısı veya özellikle Batılı ülkelerden gelebilecek diplomatik baskılarla aşılabilmesi ise çok zor.
 Ayrıca Körfez’in yönetici kadroları eğer Batı, Esad ve rejimiyle ilgili daha önce birşeyler yapmış olsaydı, bu olayların hiç yaşanmayacağını düşünüyor.
 Bu yüzden de Batılı diplomatların talepleri, büyük ihtimalle duymazdan gelinecek.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
25-05-2016 08:59 - 680 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
24-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım