Hz. Ali (as) Alemdar Abbas’ı kucağına aldığında yüzünün ay parçası gibi parladığını gördü. Hz. Ali (as) sevinç ve gururla Allah Ekber diyerek adını Abbas koydu.
Emir'ul Müminin eşine baktı, Hz. Zehra (sa)'ın vefatı ardından kardeşi Akil'den, kendisi için soylu ve cesur ailelerden bir eş önermesini istediği günleri hatırladı.
Akil Arap kabilelerini iyi tanıyordu, bu yüzden Golabiye kabilesinden Fatıma'yı Ali için uygun görmüştü.
Hz. Ali (as) ve Ummul Benin'in evlatlarının her biri kemal ve cesaret örneği olarak tanınıyorlardı, fakat Hz. Abbas (as) bir başkaydı.
Nakledilen rivayetlerde Hz. Abbas'ın (as) güzel siması Hz. Ali tarafından ' Kamer-i Ben-i Haşim ( Beni Haşim kabilesinin ayı ) olarak çağrılmasına sebep oldu.
Uzun boylu olması her kes tarafından biliniyordu. Çehresinden ihlâs, Allah'a kulluk ve faziletin yüceliği okunuyordu. Hz. Abbas'ın (as) değerli babası Hz. Ali (as) ile beraber geçirdiği 14 yıl boyunca onun terbiyesinde yetişti.
Ayrıca büyük kardeşleri imam Hasan (as) ve imam Hüseyin (as) ile hayatın engebeli ve zor yıllarında birlikte hareket etmesi Abbas'ın (as) manevi şahsiyet ve faziletlerinin gelişmesinde etkili oldu.
Hz. Ali'nin (as) , 'Babaların oğullarına bırakacakları en değerli miras kemal ve edeptir.' Diyen nağmeli sesi her zaman Hz. Abbas'ın kulaklarında çınlıyordu. Bu yüzden baba mektebinde en yüce değerleri öğrenerek kemale erdi.
Celal Abbas'ın Lakapları
Sekka
“Abbas (a.s)’a, kardeşi İmam Hüseyin (a.s) için su talebinde bulunduğundan “Sekka” denilmiştir.”[1]
Curmi b. A’la, Zubeyr’den o da amcasından şöyle naklediyor: Abbas b. Ali dünyaya geldiğinde ona “Sekka” denildi ve “Ebu Kırba” künyesi verildi.” [2]
Bab’ul-Hevâic
Hz. Abbas (a.s), düşman İmam Hasan (a.s)’ı terör etme düşüncesinde olduğundan dolayı her zaman kardeşini canı gönülden koruyordu. Kardeşi İmam Hasan (a.s)’ın şahadetinden sonra da, Hz. İmam Hüseyin (a.s) için koruyuculuk ve hizmetçilik yapıyordu. Halkın isteklerini ve hacetlerini İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s)’a ulaştırdığı ve onlardan gelen emirleri de halka ulaştırdığı için, o Hazrete “Bab’ul-Hevâic” yani hacetler kapısı denilmiştir.
Kamer-i Beni Haşim
Hz. Abbas (a.s), çocukluğunun ilk günlerinden itibaren fevkalade güzel ve sevimli bir çocuktu. Onu çocukların hepsinden güzel buluyorlardı. Bu yüzden herkes ona “Kamer-i Beni Haşim” lakabını taktı. Çünkü Arapların örfünde, fiziki güzelliğe sahip, cesaretli, yiğit, korkusuz ve manevi güzelliğe sahip olan kimselere “Kamer” yani “Ay” unvanı verilirdi. Arapların bu örfünden dolayı, tarihte, Haşim’in babası olan Abdumenaf’a; “Kamer-i Betha” denilmiştir. Yine, Peygamber efendimiz (s.a.a)’in babasına; “Kamer-i Harem” de-nilmiştir. Keza insanlar, hem Bi’setten önce, hem de sonrasında rüyalarında Ay’ı gördüklerinde, Peygamber Efendimizi (saa) görmeğe yormuşlardır.
Bir gün müminlerin annesi Safiyye (Huyey b. Ahtab’ınkızıydı), rüyasında Ay’ı, Medine’nin göklerinde iken kendi evine indiğini görür. Yahudi ve zengin birisi olan Safiyye’nin kocası, bu rüyayı yorumlatıp anladığında, Safiyye’nin yüzüne yumruklarla darbe indirmişti. Zira biliyordu ki, Medine’nin Ay’ı, Hz. Muhammed (s.a.a)’dir. Ve çok geçmeden Safiyye, O Hazretin hanımı olacaktır.
Evet, Safiyye’nin kocası Hayber savaşında Hz. Ali (a.s)’ın eliyle öldürüldü. Safiyye de esir oldu ve serbest bırakıldıktan sonra, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendi. [3]
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a)’in annesi Amine (a.s) da, Hz. Muhammed (s.a.a)’e hamile olduğunda, rüya aleminde “Ay” görmüş ve o anda kayıptan birisi ona şöyle seslenmişti: “Bu kadın hamiledir, rahminde beslediği çocuk, gelecekte bu ümmetin efendisi olacaktır.” Hz. Abbas (a.s)’a da “Kamer-i Beni Haşim” lakabı verilmiştir. Bu lakap, onun manevi ve cismi güzelliklerini göstermektedir.
Saki-yi Teşnekan (Susuzları Doyuran)
Hz. Ebu’l-Fazl’il-Abbas (a.s)’ın bu lakapla lâkaplanması, onun yiğitlik ve fedakârlığından kaynaklanmaktadır. Zira o Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s) ve yaranına su getiriyordu. Düşman, Fırat nehrini muhasara altına alarak, Hz. Hüseyin (a.s)’ın çadırlarına su götürülmesine engel oldu, ama Hz. Abbas, birçok kez su getirdi. Ancak Aşura günü bu kutsal vazifesini yerine getirirken, Rabbinin çağrısına “lebbeyk” dedi ve şahadet şerbetini içti.
Abd-i Salih
Abd-i Salih “salih kul” anlamındadır. Anlam olarak Aşura kahramanına en çok yakışan unvanlardan birisidir.Bu unvanı, İmam Cafer-i Sadık (a.s) Hz. Ebu’l-Fazl’il- Abbas (a.s)’ın ziyaret namesinde buyurmuştur.[4]
Masum İmam tarafından bir kişiye bu şekilde hitap edilmesi onun ne derece yüce bir makama sahip olduğunun göstergesidir.
Etles
Hz. Ebu’l-Fazl’il-Abbas (a.s)’ın lakaplarından biri de Etles’tir. Etles; şecaatli ve yiğit anlamına gelmektedir.
Şehid
Hz. Ebu’l-Fazl’il-Abbas (a.s)’a verilen unvanlardan birisi de şehiddir.
Şehid-i Kerbela
Bu unvan da, Hazretin ziyaret namesinde gelmiştir. Herkes onu “Şehid-i Kerbela” diye anmaktadır. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), O Hazretin şahadetindeki azametini ve manevi makamının yüceliğini ifade eden hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: “Amcamız Abbas’ın Allah yanında öyle bir makamı vardır ki, kıyamet günü bütün şehitler ona gıpta edeceklerdir.”[5]
Alemdar Abbas'ın Hayatından Bir Kıssa
Hz. Abbas (a.s) beş yaşındayken bir gün Hz. Ali (a.s) onu yanına çağırarak: “Yavrucuğum! Bir söyle” der.
Hz. Abbas (a.s) da: “Allah birdir” der. İmam Ali (a.s): “İki söyle” deyince, Abbas (a.s) bunu söylemekten sakınarak: “Babacığım! Bir dedikten sonra iki demekten hayâ ediyorum” cevabını verir.
Bunu duyan babası ise, onu bağrına basıp, öpüp kokladı.
Dip notlar
1-Umdet’ut-Talib Fi Ensab-i Ali b. Ebi Talib, s. 349 – 356
2-Mekatil’ut-Talibiyyin, s. 59
3-Sefinet’ul- Bihar, c. 2 36; Bihar’ul- Envar, c. 21, s. 33
4-Kamil-i Ziyaret, s. 256
5-Bihar’ul- Envar, c. 44, s. 298