Yemen, teröre karşı savaşın feci sonuçlarının en açık bir şekilde gözlenebildiği ülkelerden biridir.
Yemen ABD'nin terör savaşının ilk kurbanlarından biriydi. ABD İHA'ları tarafından ilk saldırı Kasım 2002'de gerçekleştirildi. Yemen'in çölleri ve dağları ABD'nin İHA odaklı sorunlu anti-terörizm stratejisinin geliştirilip test edildiği yerler oldu. İlgisizlik, yanlış istihbarat ve beceriksizlik bir arada, yüzlerce Yemenli sivilin ölümüne yol açtı.
Bu ölümler ne kadar trajik olsa da, ABD dış politikasının ve anti-terörizm politikalarının sorumlu olduğu Yemen'de devam eden savaşın yol açtığı yıkım ve ölümlerin yanında sönük kalmaktadır.
ABD'nin terör savaşını başlattığı dünyanın birçok bölgesindeki sözde hedefler -El Kaide ya da IŞİD gibi terörist organizasyonlar- bu işten asıl karlı çıkanlar oluyor.
Bu organizasyonlar kısa vadeli ve yüzeysel anti-terörizm stratejileriyle kaotik ve bölünmüş bir hale gelen ortamdan beslenip onu istismar ediyorlar. Böylesi bir sonuç, ABD dış politikası üzerinden kâr eden ve onu belirleyen, büyüyen askeri-sanayi kuruluşlar açısından ise son derece kabul edilebilirdir.
Yemen, teröre karşı savaşın feci sonuçlarının en açık bir şekilde gözlenebildiği ülkelerden biridir. Yemen'in -gemiler açısından önemli bir geçiş noktası olan- Bab-ül Mendep Boğazı'ndan başlayan ve Suudi Arabistan ile uzun sınırını içeren stratejik konumu ülkedeki kaosun kolay kolay frenlenemeyeceğini göstermektedir.
Savaş, Husi güçlerinin ve Yemen ordusu bileşenlerinin sürekli bir şekilde askeri hedeflere saldırdığı Suudi Arabistan'ın kuzey sınırına halihazırda yayılmış durumdadır. Aynı güçlerin, Yemen askeri güçlerinin cephanesinde bulunan, gemilere karşı kullanılan füzeleri de Suudi donanma gemilerine karşı ateşlediği bildirildi.
Suudi Arabistan ve müttefiklerinin “özgürleştirdiğini” iddia ettiği Güney Yemen'in çoğuna Arap Yarımadası'ndaki El Kaide (AQAP) ve IŞİD tarafından sızılmaktadır.Yemen'in ana liman şehri, bir zamanlar kozmopolit ve görece özgür olan Aden'deki bölgeler şimdi AQAP ile kendi şeriat hükümlerini getirmek isteyen müttefik Selefi militanların kontrolü altındadır.
Çoğu üyesi Suudi Arabistan'daki villalarında ikamet eden Yemen'in uluslararası tanınmış hükümeti, bölgede otoritesini tesis etmekten yoksundur. Ülkedeki iyi organize olmuş güçlerden biri olan AQAP bu boşluğu doldurmaktadır. Bu şüphesiz bir şekilde, AQAP'yi ve Selefi militanları kullanışlı vekilleri olarak gören Suudi Arabistan ve müttefiklerince tesis edilmektedir. Tam da, El-Kaide uzantısı El Nusra gibi grupları Beşar Esad hükümetine yönelik Suriye'de yürütülen savaşta müttefikleri olarak gördükleri gibi…
Peki, ABD'nin dış politikası ve anti-terörizm stratejileri Yemen'i saran bu kaosa nasıl katkıda bulundu?
11 Eylül faciası ertesinde, o zamanki Yemen Cumhurbaşkanı kurnaz politikacı Salih, ABD'nin terör savaşının onunki gibi yozlaşmış hükümetler için bir fırsat olduğunun farkına vardı. Salih, istihbarat örgütlerince kolayca maniple edilebilen bu örgütlere karşı, sonu olmayacağını bildiği savaşa müttefik olmaya söz verdi.
ABD'deki bonkör vergi mükellefleri sağolsun, silahlar ve özel harekatçı eğitmenler de Yemen'e aktı. Silahların ve yeni eğitilmiş askerlerin nasıl kullanılacağı konusunda çok az gözetim vardı. Salih hükümeti, güvenlik güçlerinin halihazırda nüfuz ettiği El Kaide'yi hedef almaktan ziyade bu ABD destekli ve eğitimli özel anti-terörist güçlerini, gerçek düşmanlarına, Husilere ve kuzeyin baskın olduğu yozlaşmış Salih hükümetine Güney Yemen'de karşı çıkanlara yönelik kullandı.
Silah ve eğitim transferinin yanında Salih, ABD İHA'larının Yemenli sivilleri katletmesine izin konusunda da anlaştı. Saldırılar sonucu AQAP'in güçlenmesi onu çok ilgilendirmedi. AQAP çoğu sivil olan ölümler sonucu meydana gelen intikam döngüsünden faydalandı. İHA saldırıları, AQAP ve Salih'in yozlaşmış hükümetinin önündeki birkaç engelden biri olan aşiret otoritesini de zayıflatıp meşruluğunu azalttı.
George W. Bush'un deyimiyle “kötü adamları” öldürme odaklı Yemen'deki ABD politikaları güç dengelerini değiştirdi ve ülkenin kaosa sürüklenmesine neden oldu.ABD'nin desteğiyle Salih cesaretlendirildi, böylece o müzakerelerde ve egemenlikte zayıflayacağı yerde düşmanlarına kafa tutmayı sürdürdü. Ama o ve arkasındaki güçler hüküm sürecek derecede güçlü değildi. Yemen tarihi öğrencisi Salih bir kişi ya da hükümetin ülkeyi tamamıyla kontrolü altına alabildiği az sayıda dönem olduğunu unutmuştu.
Yemen'in Husi isyancıları yenilgiyi kabullenmeyerek savaşı sürdürdüler ve “Arap Baharı” ertesinde kuzeybatı Yemen'in büyük bir kısmını ele geçirdiler. Güneyde, rutin olarak hapse atılıp güvenlik güçleri ve “anti- terörizm” güçlerince ortadan kaybedilen güney ayrılıkçıları daha da radikalleşti. Şimdi güney Yemen'de birleşik Yemen'in bayrağına hiçbir yerde rastlanmıyor. Bu, eskiden bağımsız olan Güney Yemen bayrakları ve El Kaide'nin siyah bayrakları ile değiştirilmiş durumda.
ABD, Yemen'deki terör savaşına gerçek rakam bilinmemekle birlikte milyarlarca dolar harcadı. Eğer bu paranın bir kısmı bile Yemen'i istikrarsızlığa sürükleyen su kıtlığı, hükümetteki yozlaşma, eğitim ve sağlık alanlarındaki yoksunluklar, gıda yetersizliği gibi gerçek problemlere ayrılsa Yemen'deki politik durumun ne olacağı düşünmeye değerdir. Ve bu yardım hükümet kurumlarındaki anlamlı reformlara akıtılsaydı ne olurdu ki?
Ülkenin Suudi Arabistan'ı ve UAE'yi (Birleşik Arap Emirlikleri) battığı derecede gaddar bir iç savaşa batmasının beklenmediği gibi Yemen'in istikrar kalesi ya da şeffaf bir hükümet olması da beklenemez.
Maalesef ABD dış politikasını belirleyenler Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Yemen'deki trilyonlarca dolarlık başarısızlıklardan hiçbir şey öğrenmediler. ABD, Yemen'deki politikalarını gözden geçirip, düşmanlıklara son vermek amacıyla müzakerelere başlamaktansa Suudi Arabistan'ın Yemen savaşında yer almasına yardım ederek bunu mümkün kılıyor. Bu savaş binlercesini öldürüp, milyonlarcasını sefalete sürüklerken, Yemen'in büyük kısmının da AQAP ve diğer militan Selefi örgütlerin eline geçmesine neden oldu.
ABD'nin Yemen'deki terör savaşı istikrarsızlığı arttırmaktan, terörist örgütlerini cesaretlendirmekten, askeri sanayiye yıllar -hatta onyıllar- sürecek güvenli kâr alanı açmaktan başka bir şey yapmadı. Amerikan ya da Yemen halkı değil ama bu şirketler sonu olmayan savaşın hasadını topluyorlar.
Michael Horton