49 Rehine'nin serbest bırakılmasının ardından yaşanan tartışmalar bir yana, Türkiye'nin IŞİD terör örgütüne karşı ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyona destek verip vermeyeceği en başta konuşulan konular arasında.
ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan IŞİD terör örgütüyle mücadele konusunda hertürlü siyasi ve askeri desteğin verileceğini ifade etti.
Batılı basın ve siyasetçiler emir alırcasına son günlerde, Ankara’nın IŞİD’e karşı mücadeleye katılma konusunda olası isteksizliğini kınamaya başladı. Siyasetçiler ima ederken basın açık bir şekilde Türkiye’yi teröristlere destek vermekle suçluyor.
Peki bu iddialar ne kadar haklı ve suçlamalar ne kadar adil? Uluslararası analiz örgütü Crisis Group’un “Avrupa ve Orta Asya” Programı Müdür Yardımcısı Hugh Pope, Rusya’nın Sesi radyosuna verdiği demecinde, şunları söylüyor:
“Evet, gerçekten de, IŞİD saflarında Türklerin olduğuna ilişkin bilgi vardı. Ancak unutmayalım ki Amerikan istihbaratının verilerine göre IŞİD, 20-30 bin kişiden oluşuyor ve Türklerin sayısı sadece birkaç yüz. ABD’nin Türkiye konusunda hayal kırıklığı yaşadığı izlenimi oluşuyor. Zira Washington, Türkiye’nin aktif olarak koalisyona katılmasını umuyordu, oysa Ankara bu konuda ölçülü davrandı. Ancak Türkiye’nin ihtiyatlı davranışının Batı tarafından anlayışla karşılanmaması biraz garip geliyor. Türkiye’den, bölgeye hiçbir şekilde sınırı olmayan diğer koalisyon ülkeleri gibi davranmasını beklemenin adil olmadığı görüşündeyim.”
Uzmanlar, Türkiye’ye yönelik suçlamaların genellikle, IŞİD’i bu zamana kadar Suriye rejimini yıkma çalışmalarında kesinlikle sadece yararlı bir mekanizma olarak gören ülkelerden geldiğine dikkat çekiyor. Şimdi bu ülkeler, 180 derece sert bir dönüş yaparak aynısını Ankara’dan bekliyor. Ankara ise nedense yavaş davranıyor. Batı sabırsızlanarak gecikenleri hızlandırmaya çalışıyor ve bunu, alıştığı bir şekilde yapıyor: “bizimle değilseniz o zaman bize karşısınız demek” anlayışıyla.
Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü araştırma görevlisi Viktor Nadein-Rayevski ise bu konudaki görüşü şöyle:
“Bu suçlamaların amacı açık: Türkiye’ye baskı uygulamaktır. Bu baskının mantığı, IŞİD’e karşı kendi askerlerini göndermemek için Türkiye ordusunu kullanmak yönünde. Zira Türkiye büyük, deneyimli, dağlık bölgede silahlı operasyon yürütebilen bir orduya sahip. Oysa Batı koalisyonu, kara operasyonu olmadan IŞİD’e karşı yapamaz. Bu cazip amacı hayata geçirmek için bu suçlamalara başvurdular. Bu, Türkiye’yi savaşa sürüklemek için bir provokasyon.
Ancak koalisyona katılımının Türkiye için sonuçları, ABD ve AB’yi kesinlikle endişelendirmiyor. Türkiye’nin karşılaşacağı itibar, ekonomik ve siyasi maliyetler onları ilgilendirmiyor. Oysa eminim ki, Batı koalisyonu üyelerin bunu çok iyi biliyor.
Türkleri mücadeleye aktif olarak katılmaya zorlama çabalarının başarıyla sonuçlanacağını düşünmüyorum. Türkler ölçülü davranmaya devam edecek.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV ve Star TV kanallarına demecinde, Türkiye’nin IŞİD’e yönelik tavır belirlemede bağımsız karar alacağını ve Türkiye’ye baskı yapmanın doğru olmadığını açıkladı.
Böylece bu hikâyede nokta koymak için henüz çok erken. En azından Ankara’nın kendisi virgül koyduğunun altını çizdi.