Tunus şimdiye kadar Arap Baharı’nın vitrini sayıldı. Libya, Mısır, Yemen ve Suriye’den farklı olarak Tunus’ta devrim, hemen hemen kan dökülmeden gerçekleşti. Öte yandan sosyal protesto etkinliklerinin ve yönetimdeki fikir ayrılığının, Tunus’u yeni bir devrimin eşiğine getirmesi ihtimali var.
Tunus’ta Cumhurbaşkanı ile İslamcılar arasındaki cepheleşme artıyor. Laik Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, İslamcıları iktidarı ele geçirme yeltenişinde bulunmakla suçluyor. Anlaşılan, Arap Baharının beşiği olan Tunus’ta ciddi bir politik kriz oluşuyor.
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, parlamento tarafından seçildi. Parlamentoda sandalyelerin önemli kısmı Nahda partisinden İslamcılara aitti. İslamcılar, eskiden muhalif ve insan hakları savunucularından biri olan Monsef Marzuki’yi diktatörlükten demokrasiye geçiş dönemi için Cumhurbaşkanlığına en elverişli aday olarak görmüşlerdi.
Bugün ise Monsef Marzuki, kendisinin bu yüksek göreve seçilmesine yardım etmiş olanlarla şiddetli çatışmaya başladı. Marzuki Nahda partisini, tüm idari ve politik manivelaları kontrol altına almaK istemekle suçladı. Monsef Marzuki, yaşanan gelişmelerin kendisine diktatörlük zamanlarını anımsattığını iddia etti.
Nahda partisinin lideri Raşin Gannuşi’nin otoriterlikle suçlanmasından sonra kabinedeki teknokratlar kendilerini rahatsız hissetmeye başladılar. Raşin Gannuşi öncelikle, kulislerde hükümet politikasını ve kadro politikasını belirlemeye çalışmakla suçlanıyor. Hâlbuki Nahda partisinin lideri devlette her hangi bir resmi görev yürütmüyor. Uzmanlar, giderek Raşin Gannuşi’yi devrik Tunus Cumhurbaşkanı Zine el-Abidin Bin Ali’ye daha sık benzetmeye başladılar.