Erdoğan'ın tutuklu askerlerin durumuyla ilgili, ''Böyle bir şeyin delili kesinse ver hükmünü işi bitir. Ancak elinde senin kesin hükümler yok da yüzlerce subayı, astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak, hele hele Genelkurmay Başkanı'nı kalkıp da bu şekilde değerlendirirsen burası gerçekten Silahlı Kuvvetler'in kendi içindeki bütün moral değerlerini altüst eder'' şeklindeki değerlendirmesine ilişkin soruları yanıtladı.
Böyle bir durumda insanın içindeki sıkıntıları ifade etmek istediğini kaydeden Özkök, şöyle devam etti:
''Esasen tüm TSK değil tüm ulus, bu sıkıntıları seslendirme arzusuyla doludur. Sayın Başbakanımızın söylediklerini tüm kalbimle destekliyorum. Bu aynı zamanda tüm Türk ulusunun isteklerini ifade eden bir anlatım tarzıdır. TSK, silahlı bir örgüttür ama TSK'yı terörizmle ilişkilendirdiğiniz zaman işler o kadar değişiyor ve konu o kadar acıklı ve yakıcı bir hale geliyor ki bundan sadece sıkıntı, üzüntü değil şimdi ifade edemeyeceğim çok daha acı şeyler hissediyoruz.
TSK'yı terörizmle ilişkilendirmek çok yakıcı olmuştur. Bu nereden kaynaklanmaktadır bilemiyorum. Kanundan mı kaynaklanıyor yoksa bir ifade yanlışlığı mıdır? Bu tabi hepimizi çok çok üzmüştür. Hele hele TSK'nın en yüksek makamını işgal eden bir arkadaşımıza, Genelkurmay Başkanımıza bu gibi bir suçlamada bulunurken çok düşünmek gerekirdi.''
Durumun en kısa sürede düzeltilmesi gerektiğini, bunu tek bir erkten beklemenin mümkün olmadığını savunan Özkök, ''yasama, yürütme ve yargının bir araya gelerek hızla, koordineli bir çalışma yapması gerektiğini, bu büyük üzüntünün ancak bu yolla ortadan kaldırılabileceğini'' kaydetti.
Yargılamaların, uzun tutukluluk süreleriyle bir araya geldiğinde çok büyük acılar yarattığını ifade eden Özkök, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Özellikle genç subay ve astsubayların, iddia edildiği gibi hiç bu işe karışmamış olanların bile uzun sürelerle tutuklu olarak kalması onlara birçok hakkını kaybettirmiştir. Kimisi kurmaylık hakkını kaybetmiş, kimisi terfi hakkını kaybetmiş, kimisi ileride kendisine büyük imkanlar sağlayacak olan beklentilerini kaybetmiştir. Sevinçlerini kaybetmişlerdir. İş bununla kalsa mesele değil, bütün ailesi ve bütün ulus bunlardan büyük üzüntü duymaktadır.
Ben yürekten inanıyorum ki daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi büyük bir çoğunun hiçbir günahı, suçu yoktur. Dava konusu olan büyük yanlışların yapıldığına şahsen inanmıyorum. Bunu defalarca da söyledim ama tabi yargıya hürmet ediyoruz, yargının elinde neler vardır bunları bilmemiz mümkün değil. Ama dediğim gibi çok büyük acıların giderilmesi için zaman geçmektedir. Bir an evvel bunlar sona erdirilmeli ve adalet yerini bulmalı ve kaybedilen hakların telafisi için de her türlü çalışma yapılmalıdır.''
|