2011 yılından beri el-Demam hapishanesinde tutuklu bulunan Naif Ahmet El-Ümran, bu süre içinde en ağır ve yoğun işkencelere maruz kaldı. Geçtiğimiz Kasım ayında da Arabistanlı gazeteci ve yazar Turki bin Abdulaziz el-Caser de Al-i Suud hapishanesinde ağır işkence altında hayatını kaybetti. Arabistan’da muhalefetin bastırma süreci yoğun bir şekilde devam ederken ülkede muhalefetin öldürülmesi ise insan hakları ihlallerinin daha geniş çapta ve daha yoğun bir şekilde uygulandığı ve kanlı olaylara dönüştüğünü gösteriyor.
El-Ahd sitesi son bir raporda Suudi Arabistan hapishanelerinde tutuklu bulunan siyasi aktivistlerin çeşitli yöntemlerle vahşi işkencelere tabi tutulduklarını duyurdu. Uygulanan işkencelerin bazıları ise Suudi Arabistan veliahdı Muhammed bin Salman’ın yakınlarından biri olan eski kraliyet divanı danışmanı Suud el-Kahtani’nin bizzat denetimi ve gözetiminde yapılıyor.
Son aylarda Arabistanlı muhalefetin infaz olayları, gazeteci yazar Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018 tarihinde evlilik evrak işlemleri için İstanbul’a gittiği Arabistan başkonsolosluğunda feci bir şekilde öldürülmesinin yankıları sürerken yaşanmaktadır.
Al-i Suud hanedanının muhalefete karşı yeni şiddet girişimleri ise Suudi yetkililerin hiçbir muhalefet veya eleştiriye tahammül edemedikleri ve hatta muhalifleri en feci şekilde öldürdüklerini gösteriyor. Bu arada muhalefetin ister hapishanede ister konsoloslukta infaz edilmesi ise Ali Suud için hiçbir şeyi değiştirmiyor. baskıcı uygulamalar ve zorbacı siyasetlerde hiçbir sınır tanımayan Al-i Suud rejimi pratikte uluslararası alanda vatandaşlık haklarının ihlal edildiği merkezlerden biri haline gelmiştir.
Muhalefetin belirttiğine göre Al-i Suud rejimin girişimleri, ülkenin korkunç hapishanelerinde en az 30 bin tutuklunun bulunmasına sebep olmuştur. Bu şartlar altında Al-i Suud rejimi baskı siyasetlerini ilerletmenin yanısıra, dünya kamuoyunu bu ülkede geniş çapta uygulanan insan hakları ihlallerinden saptırmaya çalışıyor. Bu hedefe ulaşmak için başta kadınların sosyal özgürlükleri ve ülkede kadınların çiğnenen haklarında bir takım göstermelik reformlar Al-i Suud rejiminin çalışma programında yer aldı.
Fakat bu göstermelik girişimlerin perde arkasında Al-i Suud’un ülke halkının siyasi haklarını daha fazla ihlal etmek ve muhalefeti bastırma siyasetleri yürütülmektedir. Bu siyasetler çerçevesinde ülkede bir çok kadın son aylarda güvenlik güçleri tarafından tutuklanırken işkence edilmişlerdir.
BM’nin de Al-i Suud rejimin cinayetlerine karşı pasif tutumu ise Riyad rejiminin Arabistanlı vatandaşlara karşı cinayetlerini yoğunlaştırması, bölgede ve özellikle Yemen’de insanlık dışı cinayetlerini sürdürmesi ve katliam etmesinde daha da küstahlaştırmıştır.
Suudi Arabistan’ın tekrar BM insan hakları konseyi üyeliğine seçilmesi ise BM’nin Arabistan’a kendi cinayetlerini gönül rahatlığı ile işlemesi için güvenli bir çerçeve oluşturduğunu gösteriyor. Bu yüzden Suudi Arabistan kendine sağlanan bu destekler sayesinde uluslararası toplumun sorgulamasından hiç endişe etmeden çılgınca işlediği cinayetlerine daha korkunç boyutlar kazandırarak, kendi vatandaşlarının yanısıra bölge halkı ve özellikle de Yemenlilere karşı insanlık dışı cinayetlerini sürdürüyor.