Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Fox News ile bir söyleşi yapan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan’ın doğusunda bulunan Saudi Aramco petrol tesislerine yönelik terör saldırılarına ilişkin şu yorumlarda bulundu;
“Saldırılar Yemen'deki bir dizi bölgeden gerçekleştirildi. Aramco saldırılarından İran'ın sorumlu tutulmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü mevcut kanıtlar bu tür bir gerçeğe de delalet etmiyor.”
Neredeyse tüm dünya açıkça, Saudi Aramco'nun Abkayk ve Hurays'ta bulunan tesislerinin silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) hedef alınmasından İran Devrim Muhafızlarını sorumlu tutuyor. Fakat Türkiye Cumhurbaşkanı, bu konuda farklı düşünüyor. Peki o zaman bu saldırıları kim gerçekleştirdi? Bask devrimcileri mi? Tamil Kaplanları mı? Kızıl Kmerler mi? Ya da Polisario Cephesi mi mesela?
Dünyanın en büyük gözetleme ve uydu sistemlerine sahip olan ABD, İran’ın saldırılara karıştığını teyit ediyor. Hatta Ruhani ile olan diyalog girişimlerine rağmen Avrupa ülkeleri bile bunu itiraf ediyor.
Saldırılar, sadece Aramco tesislerine yönelik gerçekleştirilen son saldırılardan mı ibaret? Peki Umman Körfezi ve Hürmüz Boğazı'ndaki petrol tankerlerine yapılan saldırılar? Suudi Arabistan'ın batısında yer alan Duvedmi bölgesindeki petrol boru hatlarına yapılan saldırılara ne demeli? Ya 80’li yıllarda Suudi Arabistan’ın doğusundaki sanayi kenti Jubail’de faaliyet gösteren Sadaf şirketine yapılan saldırılar? Bu meyanda pek çok örnek zikredebiliriz.
Yemen'de meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu Sözcüsü Albay Turki el-Maliki, 16 Eylül'de yaptığı açıklamada, tüm delillerin ve göstergelerin Aramco saldırısında kullanılan silahların İran’a ait olduğunu doğruladığını söyledi.
Bütün dünya bugün, Suudi soruşturmasının nihai sonuçlarını bekliyor. İran'ın saldırıları gerçekleştirmiş olduğundan şüphe duyulduğu için değil kanıtlarla desteklenmiş net bir sonuç ve Tahran'a karşı kararlı bir küresel durum yaratmak adına biraz zaman kazanmak için…
Sultan Erdoğan, neden ‘sarıklı şah’ın yanında yer aldı? Çünkü Erdoğan, Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere güçlü Arap ülkelerine karşı İran ile aynı tarafta bulunuyor. Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) kürsüsünden Riyad ve Kahire'ye karşı düşmanca konuşmasına tanık olduk.
Tablo oldukça açık ve net. Yeni Osmanlılar ve Safeviler arasındaki mezhepsel farklılık, Rum aldatmacasını ve Acem işgalini reddeden Araplara karşı bir iş birliğinin önüne geçemedi.
Eski bir Irak atasözünde şöyle denir;
“Acemler ile Türkler arasındaki musibet bizim başımıza patladı.”
Şarkulavsat