BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Irak’ta faaliyet gösteren teröristlere Suudi Arabistan tarafından lojistik destek ve finansal yardım sağlandığı ile ilgili olarak gündeme gelen iddiaları, BM Güvenlik Komisyonu üyeleri ile ele almayı planladığını belirtti.
Bilindiği üzere, Irak televizyon kanalı Al Sumar tarafından kısa bir zaman önce geçilen haberde, ülkenin batı bölgelerinde gerçekleştirilen terörle mücadele operasyonları kapsamında, Irak ve Levant İslam Devleti adlı terör örgütünün askeri komutanlarından birinin yakalandığı ve sorgulaması esnasında bu şahsın ‘‘Irak’ta silahlı bir isyancı grup organize edilmesi için Suudi Arabistan’tan 150 milyon Dolar alındığını’’ itiraf ettiği bildirilmişti.
Irak Parlamentosu milletvekillerinden Aliya Nassif, bunun Riyad’ın terörizme verdiği açık desteğin ilk örneği olmadığını ifade ediyor:
Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın terörizmi aktif bir şekilde desteklediklerine dair yığınla kanıta sahibiz. Sahip olduğumuz bilgilere göre, özellikle Riyad, Irak’ta siyasi bir çözüm sürecinin başarıyla yürütülmesini sabote etmeye çalışmaktadır. Şu an Irak Ordusu’nun kendilerine karşı silahlı operasyonlar düzenlemekte olduğu terörist yapılanmalar, bizzat Suudiler tarafından desteklenmektedir. Milletvekili Ahmed Al Albani’nin tutuklanması esnasında ise ayrı bir skandal daha patlak verdi. (Bazı kaynaklardan alınan bilgilere göre, milletvekilinin söz konusu aşırılık yanlısı yapılanmalara mensup korumaları, mahkeme kararı ile kendisini gözaltına almaya gelen emniyet mensuplarına ateş açtı.) Yine terörizmle suçlanan Irak’ın eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’yi de burada hatırlamakta fayda var. (Suudi Arabistan, Haşimi’ye siyasal sığınma hakkı tanıdı.) Tüm bu gelişmeler doğrultusunda Irak, BM Güvenlik Konseyi’nin terörist yapılanmalara hem finansal yardım, hem de enformasyon desteği sağlayan ülkeleri kınayan iki kararını referans kabul etmek suretiyle, Birleşmiş Milletler Örgütü’ne ilgili başvurusunu yapmıştır. Ayrıca Bağdat, söz konusu başvurusundaki iddiaların kanıtları niteliğindeki somut delilleri de BM’ye sunmuştur.
Özellikle son yıllarda Suudi Arabistan’ın teröre destek verdiğini kanıtlar nitelikteki delillerle sık sık BM’ye başvuru yapan bir diğer ülke ise Suriye. Hatta Bağdat’ın başvurusuna çok benzer bir diğer bir şikayet başvurusu, geçtiğimiz günlerde Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi tarafından yapıldı. Ancak konuyla ilgili olarak açıklama yapan uzmanlara göre, şimdiye kadar yapılan tüm bu başvurular, ABD’yi ve diğer BM Güvenlik Konseyi üyelerini doğrudan etkileyen konularda olmadıkları için dikkate değer görülmedi ve başvuru sahibi ülkeler için hiçbir fayda sağlamadı.
Peki, şimdi bir anda ne oldu da Suudi Arabistan’ın Irak ve Suriye’deki teröristlere verdiği destek birdenbire BM’nin gündemine geldi?
Rus Doğu Bilimleri Uzmanı Semyon Bagdasarov’un konuya ilişkin görüşleri şöyle:
Suudi Arabistan’ın diğer ülkelerde faaliyet gösteren birtakım radikal unsurları finanse ediyor olması, uzun zamandır herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Peki, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun bir anda neden bu mesele ile ilgilenmeye başladı? Çünkü Batı, Suriye etrafında son zamanlarda yaşanan olayların, bu ülkedeki durumun iyice kontrolden çıkmaya başladığını göstermekte olduğunu kavramaya başladı. Ülkede kontrol altında olan muhalif bir silahlı grup ya da yapılanmadan bahsetmek mümkün değil. Şu an Beşar Esad rejimine karşı silahlı mücadele veren grupların tamamı her geçen gün hem Esad’a, hem de Batı’ya karşı daha radikal bir pozisyon almaktadır. Irak ve Levant İslam Devleti adlı örgütün Irak’taki faaliyetleri ise artık ülkede Amerikan petrol şirketlerinin çalıştıkları bölgeleri de etkisi altına almaya başlamıştır.
Bazı uzmanlar, Suudi Arabistan’ın terörizme destek vermekle açıkça suçlandığı söz konusu başvuruların BM nezdinde gündeme getiriliyor olmasının, ABD’yi eskiden uyumlu ve kusursuz, şimdilerde ise son derece inatçı ve zor kontrol edilen müttefiklerini dizginlemek konusunda harekete geçirdiği düşüncesinde. Bağdat tarafından yapılan son başvuru ise bunu gerçekleştirmek için iyi bir fırsat. ABD’nin 2001 yılında küresel terörizme savaş açmasından bu yana benzer bir takım gelişmeler zaten yaşanmıştı. O tarihlerde ABD’nin sınırları çok zorlayan birçok eski müttefikine karşı büyük çaplı askeri operasyonlar düzenlenmiş, haddini bilen diğer müttefikleri ise yaşananları çok iyi anlayıp, kendilerine izin verilen sınırlar içerisinde kalmaya devam etmişlerdi. Belki de şu an gelinen noktada, ‘‘Tarih tekerrürden ibarettir’’ sözünü yeniden ifade etmek ve hatırlamak gerekmektedir.
|