EL Kuds el Arabi gazetesinde Faysal el Kasım bugünkü yazısında Amerika’nın “İran fobi” korkusunu kullanarak Arap ülkelerini nasıl kandırdığını Katar krizi üzerinden değerlendirdi.
Faysal el Kasım Donald Trump’ın seçim döneminde İran karşıtı söylemlerine işaret ederek “Trump seçim maratonunda iktidarı elde edebilmek için İran karşıtı söylemlerine ayrı bir önem verdi. Trump İran’ı dünya için en büyük terör tehlikesi olarak lanse etti. Bununla birlikte Barack Obama döneminde İran ile imzalanan nükleer antlaşma da tanımadığını belirtmişti. Tüm dünya nefesini tutmuş ve Trump’ın İran’a asla unutamayacağı dersi nasıl vereceğini beklemekteydi.
İran’a sözlü saldırılarının yanı sıra Trump Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş ve Riyad’da yapılan görüşmelerde Trump’ın Arap liderleri ile birlikte ana başlığını İran olmuştur.
Her ne kadar İran Amerika’nın kendisine yönelik tehditlerini ciddiye almasa dahi yeni Amerika Başkanı’nın söylemleri İran ve müttefiklerinde endişeye sebep olmuştur.
Donald Trump’ın Amerika’nın yeni başkanı olması ile birlikte beyaz sarayda karşılaştığı ve çözülmesi gereken en önemli sorunu İran’ın bölgedeki gücünün nasıl engellenebileceği veya kendi deyimleri ile İran terörizmi ile mücadelenin nasıl olacağıdır.
Bazıları Amerika ile Suudi Arabistan arasında imzalanan ve tarihe geçen yarım trilyon dolarlık silah antlaşmasının ardından Trump’ın Washington’a dönmesi ile birlikte İran’ı ortadan kaldırmaya hazırlanacağını düşündüler. Daha önce Irak işgalinde Saddam Hüseyin’e yönelik olduğu gibi İran’ın da öncelikle medya ile hedef alınacağı iddia edildi.
Ancak Trump Washington’a geri döndüğünde sadece İran’a yönelik bazı yaptırım kararlarını kabul etti ve bunları medyaya servis ederek Suudilerin gönlünü hoş tutmaya çalıştı.
Bazıları Trump’ın İran’a yönelik öfkesini medya yoluyla göstereceğini ve ardından nükleer antlaşmayı iptal ederek İran devletini ortadan kaldıracağını düşünmekteydi.
Suudiler Amerika’nın yalanlarına kanarak İran’a yönelik tehditlerini açık bir şekilde dile getirmeye başladılar. Suudi veliaht Muhammed bin Selman yaptığı bir röportajda savaşın İran’ın içine taşınacağını ve İran içerisindeki farklı etnik unsurları kullanarak İran’da iç karışıklık çıkartılacağını belirtmişti.
Görülmekteki Muhammed bin Selman Amerika’ya güvenerek İran karşıtı söylemlerini açıkça dile getirmekte ve ABD ile olan müttefikliğine güvenmektedir. Oysaki Amerika ile Suudi Arabistan arasındaki ilişki sadece maslahat gereği sürdürülmekte.
Bu hafta Amerika’nın kurduğu oyunun peşine takılanların umutları suya düştü ve Trump İran’ın nükleer antlaşmaya bağlı kaldığı ifade ederek Amerika’nın zorda olsa antlaşmaya bağlı kalacağını söyledi.
Amerika aynı zamanda kendi müttefiklerinin gönlünü hoş tutmak için İran’ın füze programını bahane ederek İranlı bazı kuruluş ve heyetlere yönelik yaptırım kararını aldı.
Amerika’nın 30 yılı aşkın süredir İran’a yönelik sürdürdüğü yaptırımlar bu süre içerisinde İran’ın bölgedeki askeri ve siyasi gücünü artırmıştır.
Amerika’nın uzun yıllar süren yaptırımlarına rağmen nükleer programını başarılı bir şekilde devam ettiren İran’a karşı Trupm’ın hiçbir ağırlığı ve etkisi olmayan son yaptırımlarının nasıl bir etkisi olabilir?
Arap şeyhler Riyad’da gerçekleşen Amerika- İslam toplantısından sonra şekillenen İran karşıtlığı üzerinden Trump’ın aslında kendilerine güldüğünü yeni anladılar. Hali hazırda General Kasım Süleymani Tahran- Bağdat-Şam- Beyrut karayolunun yapına devam ederken Irak’ı İran’a teslim eden Amerikalılar İran’ın Akdeniz’de artan gücü karşısında hiçbir şey yapamamaktalar.
New York Times gazetesi geçtiğimiz günlerde Amerika’nın Irak’ı İran’a bıraktığını belirterek İran’ın istediğini yapmasına izin verdiğini açıklamıştı.
Amerika’nın geçtiğimiz haftalarda Irak -Suriye sınırında yer alan el Tenef bölgesinde İranlı ve Suriyeli güçleri hedef alması ve İran’ın Suriye’yi de tıpkı Irak gibi ele geçirmesine izin vermeyeceğiz mesajını vermesi de Amerika’nın bir başka oyunudur. Eğer Amerikalılar İran’ın Akdeniz’e ulaşmasını istemiyor olsalardı o bölgede İran ve Suriye’ye ait olan tüm üs ve karargahları birkaç saat içerisinde yok ederdi.
Kısacası Amerika İran korkusunu bölgede yaymakta ancak asıl hedefi Arap şeyhleri ki bu konuda da Trump, Suudilerin Katar düşmanlığına yeşil ışık yakmıştır.
Suudi Arabistan’da Trump tarafından kandırıldıklarını yeni yeni anlamış gözüküyor. Öyle ki Amerika Musul zaferinden dolayı Haşd-i Şabii’yi son olarak tebrik etmişti.
Burada sorulması gereken soru ise Amerika’nın Irak’ı işgali ile birlikte Suudiler aleyhinde ve İran lehinde şekillenen politikası sona mı erdi yoksa Trump İran hususunda Suudilere açık bir şekilde gülmekte midir?
İki şekilde de İran’ın kazandığını ve Arap şeyhlerinin ise kaybettiğini görmekteyiz. Dünya Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti ile Amerika-İran ateşinin alevleneceğini düşünmekteydi. Ancak görülmekteki Amerika namlunun ucunu İran’a çevirmişken Arap şeylerine ateş etmektedir.