ABD’nin “Beşşar Esed hemen gitmese de olur” açıklaması ile verdiği uzlaşma mesajı ile Suriye’de 2011 öncesi şartlara dönüş yönündeki ilk virajın alınmış olduğu söylenebilir.
Suriye’de “2015 yılının bölgenin 2011 öncesi şartlara dönüş yılı”[1] olacağına dair öngörüyü destekleyen gelişmeler yaşanıyor.
Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını benzersiz bir şekilde arttırması[2] ve Amerika’nın ‘Beşşar Esed çekilmelidir’ ön şartından vazgeçtiğini ima etmesi[3] Suriye’nin 2011 öncesi şartlara geri döndürülmesi konusunda bir uluslararası uzlaşmaya varıldığını düşündürüyor.
‘Arap Baharı’na ilham kaynağı olan Tunus’un 2014’te, Mısır’ın ise 2013’te 2011 öncesi şartlara geri döndürülmesi Amerika ile Türkiye ve Katar dışındaki bölgesel müttefiklerinin lehine olan gelişmelerdi.
Suriye’nin 2011 öncesi şartlara dönmesinin ise Amerika’nın ve tüm müttefiklerinin aleyhine olduğundan kimsenin kuşkusu yok.
Peki bu durumda Suriye’nin 2011 öncesi şartlara geri döndürülmesi konusunda uluslararası uzlaşma nasıl sağlandı ve Amerika liderliğini yaptığı ‘Dostlar Grubu’nun beş yıllık devrim projesinden neden vazgeçti?
Uluslararası devrim projesinin beş yıllık kronolojisi
Beş yıllık Suriye krizinin niteliğine açıklık getiren şu kısa kronoloji, bu soruya cevap vermeyi kolaylaştırıyor:
18 Mart 2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle başlayan Suriye krizi, ABD ve müttefikleri tarafından bu ülkenin iç meselesi olarak görülmedi. Krizin sebebi rejim; çözümü ise devrim olarak tanımlandı.
Suriye sorununa dışarıdan ilk müdahale, Suriye’deki sorunu kendi iç işleri olarak tanımlayan[4] Türkiye’den geldi.
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ‘Esed’e son uyarı’ diye nitelediği 9 Ağustos’taki Şam ziyaretinde Şam’dan iktidarın Ankara ve müttefiklerinin belirlediği muhaliflerle paylaşılmasını[5] öngören bir ‘reform programı’ uygulamasını istedi.
Şam’ın Ankara’nın sunduğu ‘aşamalı devrim’ planını reddetmesi üzerine Washington 18 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in meşruiyetini kaybettiğini ve çekilmesi gerektiğini açıkladı.
Aşamalı devrimden, vekalet savaşına
Libya’da olduğu gibi devrime liderlik etmesi öngörülen örgütlerden İhvan ağırlıklı Suriye Ulusal Konseyi 15 Eylül’de İstanbul’da; Riyad Esad komutasındaki Özgür Suriye Ordusu da 27 Eylül’de Hatay’da kuruldu.
Suriye sorununa yönelik dışarıdan ikinci müdahaleyi 27 Ekim’de yapan Katar başkanlığındaki Arap Birliği, Şam’a cumhurbaşkanının yetkilerini yardımcısına bırakarak çekilmesini öngören bir çözüm önerdi.
Şam’ın ‘Yemen devrimi’ modeline dayalı bu öneriyi reddetmesi üzerine, Arap Birliği, Fransa ve İngiltere, Suriye’de Libya modeline dayalı bir devrim için 5 Şubat 2012’de BM Güvenlik Konseyi’ne gitti.
Libya modeline dayalı devrimin Rusya ve Çin’in vetosu sebebiyle başarısız olması, Bush’un BM’yi bypass eden Irak’ı işgal modelinin devreye sokulmasına neden oldu ve 22 Şubat 2012’de ‘Suriye’nin Dostları’ grubu kuruldu.
24 Şubat 2012’de Tunus’ta yapılan ilk ‘Dostlar’ toplantısında, muhaliflerin silahlandırılmasına karşı çıkan Obama yönetimi, nisan ayından itibaren tutumunu değiştirdi[6] ve mayıstan itibaren de Türkiye’den muhaliflerin silahlandırılmasını koordine etmeye başladı.[7]
Independent[8] gazetesi ile Reuters’in[9] o dönemdeki haberlerinden anlaşıldığı üzere Katar ve Suudi Arabistan tarafından finanse edilen silahlar, militanlara MİT’in aracılığıyla ulaştırılıyor; Amerika da bu istihbarat desteği ile zenginleştirerek bu trafiği kontrol ediyordu.[10]
Şubat’ta silahlandırmaya karşı çıkan Obama yönetimini haziranda silahlandırmayı koordine etmeye zorlayan şey, sadece Türkiye ve Arap müttefiklerin ve başkanlık seçimleri öncesi Cumhuriyetçi senatörlerden John McCain’in baskıları değildi.
Zira kamuoyunun 2013’te New York Times’tan öğrendiğine göre silahlandırma işi zaten Katar ve Türkiye tarafından 2012 yılının başlarında yani henüz Arap Birliği’nin ‘çözüm girişimi’ sürerken başlamıştı.[11]
Dostlar Grubu’nun mayıstan itibaren ABD koordinasyonu ile attığı bu adımlar, 18 Temmuz 2012’de başlatılan ve Davutoğlu’nun ifadesiyle haftalar içerisinde[12] zaferle sonuçlanması beklenen vekalet savaşı için hazırlıktı.
Ancak yıldırım harekatıyla haftalar içinde zafer beklentisiyle başlatılan bu savaşın bir yıpratma savaşına dönüşmesi, Amerika’yı koordinatör rolünden çıkıp liderlik rolü üstlenmeye zorladı.
11 Kasım 2012’de Doha’da Suriye Ulusal Koalisyonu’nu, 7-9 Aralık 2012’de de Antalya’da ÖSO genelkurmayını şekillendiren Amerika, 2013 Haziran’ında muhaliflerin silahlandırılacağını açıkça ilan etti.
24 Mayıs’ta savaşa girdiğini açıklayan Hizbullah’ın desteği ile Kusayr bölgesi haziranda Suriye devletinin kontrolüne geçmiş; ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de muhaliflerin silahlandırılacağının açıkça ilan edildiği ilk toplantı olan 21-22 Haziran 2013 tarihli Doha Dostlar toplantısında bu açık silahlandırma ilanını Beşşar Esed’i siyasi çözüme zorlamak[13] ile açıklamıştı.
Ancak muhaliflerin siyasi ve askeri açıdan yeniden örgütlenmesi ve açık ve yoğun silah desteği, ‘yıpratma savaşı’ niteliğinde bir değişiklik yaratmadığı için ABD’nin doğrudan müdahalesi 21 Ağustos 2013’te Doğu Guta’daki kimyasal silah saldırısı iddiasıyla açık bir talebe dönüştü.
Vekalet savaşı kontrolden nasıl çıktı
Suriye’deki vekalet savaşına 2012 nisanında koordinatör, kasımında ise lider rolüyle giren Amerika’yı Suriye’de ‘devrim’ idealinden uzaklaştıran gelişmeler işte bu tarihten sonra yaşanmaya başladı.
Obama yönetiminin Doğu Guta’daki kimyasal saldırı gerekçesiyle hazırlıklarını yaptığı askeri müdahaleden son anda vazgeçmesi, devrimden umudu kesen silahlı grupların devrim sonrasına erteledikleri iç hesaplaşmayı başlatmasına neden oldu.
ABD’nin 7-9 Aralık 2012’de Antalya’da şekillendirdiği ÖSO genelkurmayının ana gövdesini oluşturan silahlı gruplar 22 Kasım 2013’te İslami Cephe adlı yeni bir koalisyon kurarak ÖSO’yu ve Ulusal Koalisyonu tanımadığını açıkladı.[14]
2013 eylülünden itibaren IŞİD, Nusra, İslami Cephe, ÖSO ve daha onlarca silahlı grubun değişken ittifak kombinasyonları ile iç savaşa başlaması ile Dostlar Grubu vekalet savaşının kontrolünü tamamen kaybetmiş oldu.
Suriye’de vekillerinin kontrolü kaybeden Dostlar Grubu’nun devrim idealinin tabutuna son çiviyi IŞİD çaktı. Çünkü IŞİD’in 2014 haziranında hilafet devletine dönüşmesi 12 Eylül 2014’teki Cidde toplantısıyla Dostlar Grubu’nun ‘terörle mücadele’ koalisyonuna dönüşmesine neden oldu.
2011 öncesine dönüş için ilk viraj
Dostlar Grubu’nun aksine Şam’ın müttefikleri olan Rusya ve İran, Suriye krizini başından beri bu ülkenin iç meselesi olarak tanımlamış; muhaliflerle hükümetin ön şartsız müzakerelerini ise çözüm olarak ortaya koymuştu.
30 Haziran 2011’deki Cenevre-1 bildirisiyle uluslararası bir nitelik de kazanan bu çözüm modeli, şimdiye kadar ABD liderliğindeki Dostlar Grubu’nun ‘Beşşar Esed çekilmelidir’ ön şartı sebebiyle uygulanamadı.
19 Eylül’de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’yi “Beşşar Esed hemen çekilmese de olur” esnekliğine zorlayan şey elbette sadece yukarıda kronolojik olarak özetlenen şartlar değil.
Şam’ın müttefiklerinin ‘terörle mücadele’ ve ‘uluslararası yasalar’ vurgusuyla attığı adımların da Amerika’yı Suriye’de devrim idealini hala canlı tutmaya çalışan Türkiye ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinden ayrışmasına neden olduğu söylenebilir.
Amerika’nın artık Suriye sorununun çözümü konusunda Şam’ın müttefikleri olan Rusya ve İran’la uzlaşmak yerine Dostlar Grubu ile kaldığı yerden devam etmesini mümkün kılabilecek hiçbir nesnel şart mevcut değil.
Çünkü 12 Eylül 2014’teki Cidde toplantısıyla terörle mücadele için uluslararası koalisyona dönüşen Dostlar Grubu’nun sahada güvenebileceği hiçbir vekilinin kalmadığı eğit-donat programının başarısızlığıyla görüldü.
ABD koalisyonunun Suriye’deki yasallık sorunu
ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon, BM Güvenlik Konseyi kararının ürünü olmadığı için uluslararası yasalar bakımından sadece Irak’ta meşru; çünkü Irak’taki faaliyetlerini Bağdat’la koordine ederek sürdürebiliyor.
Rusya’nın Suriye’de son dönemde artan askeri varlığı da ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun Irak’taki varlığıyla aynı meşruiyete sahip. Dolayısıyla Amerika’nın ne hukuksal, ne siyasi ne de sahadaki müttefikleri bakımından Rusya’nın Suriye’deki rolünü engelleyebilecek bir aracı bulunmuyor.
Mevcut şartlarda en azından zahiren ‘terörle mücadele önceliği’ bakımından Rusya’yla ortak tutuma sahip olan Amerika’nın hem yasal meşruiyet hem de sahada etkin bir sonuç elde edebilmesi için Rusya ile uzlaşmaktan başka bir seçeneği yok.
Amerika’nın terörle mücadeleyi Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de mevcut hükümetle koordine etmesi, hem etkili bir kara müttefiki kazanması; hem de yasal meşruiyet edinmesi bakımından önemli.
Washington’un beş yıldır tekrarladığı ‘Beşşar Esed meşru değildir ve çekilmelidir’ tutumundan zahiren vazgeçmeden Şam’la koordinasyon kurabilmesi için Cenevre-1’le öngörülen geçiş hükümeti gerekiyor.
Ancak İran ve Rusya’nın De Mistura planını tadil etmek üzere koordineli bir şekilde geliştirdiği çözüm planında geçiş hükümetine katılabilecek muhalifler için kullanılan ‘yapıcı muhalifler’ ifadesi, ABD ve Dostlar Grubu’nun geçiş hükümeti konusunda da çok büyük mevzi kaybı yaşayacağını gösteriyor.
Her halükarda ABD’nin “Beşşar Esed hemen gitmese de olur” açıklaması ile verdiği uzlaşma mesajı ile Suriye’de 2011 öncesi şartlara dönüş yönündeki ilk virajın alınmış olduğu söylenebilir.
Alptekin DURSUNOĞLU
-----------------------------------------------
[1] YDH. 28 Aralık 2014. 2015: Bölgenin 2011 öncesine dönüşünün yılı http://ydh.com.tr/YD441_2015--bolgenin-2011-oncesine-donusunun-yili.html
[2] Mehmet Serim, YDH. 6 Eylül 2014. Rusya artık ben de varım diyor http://ydh.com.tr/HD14134_rusya-artik-ben-de-varim-diyor.html
[3] YDH. 19 Eylül 2015. Kerry: Beşşar Esed’in hemen çekilmesi gerekmiyor http://ydh.com.tr/HD14171_kerry--bessar-esedin-hemen-cekilmesi-gerekmiyor.html
[4] Ak Parti resmi sitesi. 6 Ağustos 2011. Suriye meselesi bizim iç meselemizdirhttps://www.akparti.org.tr/site/haberler/suriye-meselesi-bizim-ic-meselemizdir/11521#1
[5] Sputnik. 21 Ağustos 2015. Muallim: Davutoğlu bize İhvan'ı dayattı, reddedince düşmanlık başladıhttp://tr.sputniknews.com/ortadogu/20150821/1017261423.html#ixzz3mHSOhRnQ
[6] Josh Rogin, Foreign Policy, Obama administration searches for a 'Plan B' in Syriahttp://thecable.foreignpolicy.com/posts/2012/04/18/obama_administration_searches_for_a_plan_b_in_syria#sthash.CSXfHXPH.dpbs
[7] New York Times, 21 Haziran 2012. C.I.A. Said to Aid in Steering Arms to Syrian Opposition
[8] Independent, 13 Haziran 2012. Exclusive: Arab states arm rebels as UN talks of Syrian civil warhttp://www.independent.co.uk/news/world/middle-east/exclusive-arab-states-arm-rebels-as-un-talks-of-syrian-civil-war-7845026.html
[9] Reuters. 14 Haziran 2012. Syrian rebels in Turkey doubtful over new Arab arms supplieshttp://www.reuters.com/article/2012/06/14/us-syria-crisis-turkey-idUSBRE85D10P20120614
[10] Vatan. 21 Haziran 2012. CIA'in Türkiye'deki gizli operasyonu' http://www.gazetevatan.com/cia-in-turkiye-deki-gizli-operasyonu--459320-gundem/
[11] YDH. 26 Mart 2013. Suriyeli isyancılara hava yoluyla silah sevkiyatı CIA’in yardımıyla artıyor
http://www.ydh.com.tr/HD11647_suriyeli-isyancilara-hava-yoluyla-silah-sevkiyati-ciain-yardimiyla-artiyor-.html ;
New York Times, 24 Mart 2013. Arms Airlift to Syria Rebels Expands, With Aid From C.I.A.
http://www.nytimes.com/2013/03/25/world/middleeast/arms-airlift-to-syrian-rebels-expands-with-cia-aid.html?smid=tw-share&_r=2&
[12] NTV. 24 Ağustos 2012. Davutoğlu Esad'a ömür biçti http://www.ntv.com.tr/turkiye/davutoglu-esada-omur-bicti,Nsez_e7zmEO7uz5O9Pv6hw
[13] El Cezire, 22 Haziran 2013. "أصدقاء سوريا" يؤكدون تسليح الثوار http://www.aljazeera.net/news/arabic/2013/6/22/-%D8%A3%D8%B5%D8%AF%D9%82%D8%A7%D8%A1-
[14] YDH.