Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Suriye Turizm Bakanı'ndan Hz. Zeyneb'e ziyaret
Hz. Zeyneb doğum gününde anılıyor
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
06-03-2014 16:50 - 1320 Okunma
  
ŞAM – Suriye Turizm Bakanı Buşr Yazıcı ve Şam Çevre Kent Valisi Hüseyin Mahluf Şam kırsalının güneyine düşen Seyyide Zeyneb Bölgesinde Hz Peygamberin torunu Seyyide Zeyneb makamına saha gezisinde bulundu.
 
Makam ve bölümlerini dolaşıp incelemelerde bulunan Bakan Yazıcı turizm yerleri ve tarihi kutsallıkların korunması gereğini belirtti.
 
Hz. Zeyneb'İn (sa) makamının en önemli dini turizm merkezlerinden biri sayıldığına dikkat çeken Bakan Yazıcı; uygarlıklar ve semavi dinlerin beşiği sayılan Suriye'de mevcut turizm zenginliklerine vurgu yaptı.
 
Yazıcı bakanlığın Şam çevre kent valiliği ve ilgili diğer kurumlarla birlikte Seyyide Zeyneb Bölgesinin gerektiği gibi önemli bir dini seyahat merkezi olması çabaları harcadığını açıkladı.
 
Hz. Zeyneb (sa) Kimdir?
Hz. Zeynep (s.a), hicretin altıncı yılının Cemadiulevvel ayının beşinde Hudeybiye sulhunda dünyaya geldi. Hz. Zeynep (s.a) dünyaya gelince annesi Hz. Fatıma (s.a) onu babası Emirel Mümin Ali’nin (a.s) yanına götürdü ve şöyle dedi: “Bu çocuğun adını koy.” Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Ben bu konuda Peygamberin önüne geçemem…” Hz. Zehra (s.a) yeni dünyaya gelmiş olan bu çocuğa ad koyması için değerli babasının yanına götürdü. Cebrail (a.s) nazil olarak Peygamber’e (s.a.a) selam dedikten sonra: “Bu çocuğun adını Zeynep koy, bu adı bizzat Allah Tebareke ve Teâlâ’nın kendisi seçti.” dedi. Daha sonra Peygamber Efendimiz’i, Hz. Zeyneb’in başına gelecek olan musibet ve zorluklardan haberdar etti. Allah Resulü (s.a.a) ağlayarak şöyle buyurdu: “Her kim Zeyneb’e ağlarsa sevap ve mükâfatı ağabeyleri Hasan ve Hüseyin’e ağlayanın sevap ve mükâfatı gibidir.” 
 
 Hz. Zeyneb’in lakaplar
 
En önemli lakapları: Haşim oğullarının Akile’si, Taliplerin Akile’si, Arapların Akile’si, Ümmül Mesaip (musibetler anası)… dır. (Akile, akrabaları arasında çok değerli olan ve kendi ailesi yanında muhterem ve seçkin olan kadınlara denir.)[1] 
 
Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) Makam ve konumu
 
Tarih kitaplarının naklettiklerine göre Hz. Hüseyin (aleyhi selam) kız kardeşi Hz. Zeyneb’e (ona selam olsun) karşı çok saygılı ve şefkatliydi. Her ne zaman ağabeyinin yanına giderse imam Hüseyin (aleyhi selam) onun ayaklarına kalkar ve kendi yerine oturturdu. Sadece bu davranışın kendisi Onun Hz. Hüseyin’nin yanındaki makam ve konumunu anlatmak için yeterlidir.[2]  
 
Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) iffeti
 
Büyük İslam alimlerinden biri Yahya adında birinden şöyle nakletmektedir: “Hz. Emire’l Müminin Ali’nin (aleyhi selam) kapı komşusu olmama ve Hz. Zeynep orada yaşamasına rağmen bir kere dahi olsun ne onu gördük ve ne sesini duyduk ve her ne zaman değerli dedesi Peygamber Efendimizin yanına gitmek istediğinde gece karanlığında giderdi…[3]
Hz. Zeyneb’in Makamı
 
Tarih kitaplarında Hz. İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) imametin esrar ve sırlarını onunla paylaştığı nakledilmiştir.
 
Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) züht ve tedbirleri
 
Hatun Abadi şöyle yazmakta:  Hz. Zeynep (ona selam olsun) belagat, tedbir ve şecaatte annesi Hz. Fatıma (ona selam olsun) gibiydi… Aynı şekilde Nişaburi “Risale-i Aleviye” kitabında şöyle yazmıştır: Hz. Ali’nin (ona selam olsun) kızı Zeynep (ona selam olsun) fesahat, belagat, züht ve ibadette baba ve annesi gibiydi.[4]
 
Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) ilim ve Kemali
 
Hz. Zeynep (ona selam olsun) Medine beşiğinde nebevi ilimle terbiye olmuş ve ömür boyunca cennetin büyükleri olan iki imamın yanında eğitilmiştir. Öyle bir ilim ve bilgiye sahipti ki hatta düşmanları bile, örnek olarak Yezit (lanetullahi aleyh) onun fazilet, ilim ve kemalini itiraf etmişlerdir. İmam Seccad (aleyhi selam) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Sen, Allah’a hamdolsun öğreten olmadan öğrenen, anlatan olmadan anlayansın.”  
 
Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) fesahat, belagat ve şecaati
 
Alevi fesahat ve murtezevi belagat Ondan sonra değerli kızı Hz. Zeyneb’e (ona selam olsun) ulaşmıştır. Tüm Arap fasihleri ve meşhur belagat sahibi kişiler Hz. Ali’den (ona selam olsun) sonra en fasih ve en baliğ kişinin Hz. Zeynep (ona selam olsun) olduğunu itiraf etmişlerdir.[5]  
 
Hz. Zeynep (ona selam olsun) Küfe pazarında ve Şam’da öyle bir hutbe okudu ki tüm insanlar şöyle diyordu: Sanki Emire’l Müminin (aleyhi selam) dili onun ağzındadır, o konuşuyor. Her kes susmuş, nefesler göğüslerde hapsolunmuş ve artık develerin boyunlarına asılan zil sesleri duyulmuyordu…  
 
Hz. Zeynep (ona selam olsun) hutbesinde şöyle diyordu: “Ey Küfe halkı! Ey hile ve vefasızlar! Bize mi ağlıyorsunuz? Gözyaşlarınız kurumasın ve bitmesin… acaba bizim için ağlıyor, gözyaşı mı döküyorsunuz?!!! Vallahi – Çok ağlayın ve az gülün- ebedi zillet ve alçaklığı kendiniz için seçtiniz ve bu haysiyetsizliği asla kendinizden uzaklaştıramayacaksınız ve hiçbir suyla onu yıkayamazsınız ve nasıl yıkayabilirsiniz ki zaten! Ve neyle telafi edebilirsiniz ki Hatemi Peygamber’in ciğer parçası olan ve cennet gençlerinin efendisinin öldürülmesini?!!!....[6]  
 
Ravi şöyle devam ediyor: Allah’a yemin ederim ki hutbe sırasında buğz ve kin halkın boğazına düğümlenmiş ve hutbe sonrası Küfe halkı hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı, o kadar ki sakalları gözyaşlarından ötürü ıslanmış ve parmaklarını ısırıyorlardı. Gözyaşlarıyla sakalları ıslanmış olan yanımdaki yaşlı adam şöyle söylüyordu: “Babam ve anam size feda olsun. Sizin yaşlılarınız en üstün yaşlılar, gençleriniz en üstün gençler, kadınlarınız en üstün kadınlar ve sizin nesliniz en üstün nesildir, ne mağlup olursunuz ne de kahırlı.”[7]  
 
Düşmanları bile onu överdi. Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) belagat ve şecaati o kadar aşikar ve zahirdi ki güneş gibi tüm kitap ve mekatil erbapları tarafından tasdik edilmiştir.[8]  
 
Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) esirlik durumu olmasına rağmen defalarca Yezit’i (lanetullah) muhatap almış ve halkın huzurunda onun zulümlerini alenen yüzüne haykırmıştır. Bu şecaat Emire’l Mümininin (aleyhi selam) çocuklarından başkasında görülmemiştir.
 
 Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) züht ve ibadeti
 
Tarih kitaplarının naklettiğine göre, Hz. Zeynep (ona selam olsun) bir çok dert çekmesine ve musibet görmesine rağmen, hatta nafile namazlarını bile terk etmemiştir. Hz. İmam Seccad’ın (aleyhi selam) rivayetlerde belirttiğine göre Hz. Zeynep (ona selam olsun) bazı yerlerde şiddetli açlık ve yorgunluktan dolayı namazlarını oturarak kılmıştır, zira kendi payı olan yiyeceği çocuklar arasında taksim etmekteydi…[9] 
 
Hz. Zeyneb’e (ona selam olsun) Ağlamanın Sevabı
 
İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur: “Kim halam Zeyneb’in (ona selam olsun) musibetine ki kardeşinin şeriki idi ağlarsa ve bizim zikrimizin anıldığı meclisler teşkil eder, dinler veya ağlarsa eğer bir sineğin kanadı kadar bu musibet için gözü ıslanırsa Allah onu bağışlar. İşte Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) musibeti için ağlamanın sevabı budur.”[10]
 
Hz. Zeyneb’in Sabrı
 
Kerbela çölünde yaşanan olaylar Hz. Zeynep (ona selam olsun) için oldukça zor geçmişti:
 
1. Hz. Zeynep (ona selam olsun) için çok zor geçen olaylardan biri, Hz. Ali Ekber’in (aleyhi selam) öldürülme anıydı. Hz. Zeynep (ona selam olsun) bu esnada yüksek sesle bağırarak şöyle diyordu: “Ya habiba vebne eha!” (Ey kardeşimin oğlu habibim!) ona doğru hızla koşarken yere düştü. İmam Hüseyin (aleyhi selam) onu tutarak kaldırdıktan sonra çadırlara gönderdi ve şöyle buyurdu: Ey Haşim oğullarının gençleri! Kardeşiniz Ali Ekber’in naşını çadırlara götürün… Hz. Zeynep (ona selam olsun) bu sırada çadırdan dışarı çıktı. Gözü Hz. Ali Ekber’e ilişince aşırı derecede ağlayarak perişan bir vaziyette şöyle feryat etmeye başladı: “Kardeşimin nur görmüşü Ali Ekber’im… keşke kör olsaydım da seni bu halde kanlara boyanmış olarak görmeseydim.” Diyerek bayılarak yere düştü…[11]   
 
2. Hz. Zeyneb’in (ona selam olsun) bitap olmasına sebep olan olaylardan bir tanesi de İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) gençlerin katli kahına bakarak yardım isteme sesi duyulunca, harem kadınlarının ağlama sesleri yükseldi. İmam Hüseyin (aleyhi selam) çadırların arkasına gelerek şöyle buyurdu: “Bacım Zeynep! Süt emen çocuğumu getir onunla vedalaşayım…” ve bildiğiniz olaylar yaşandı ve Harmele (lanetullah) üç köşeli okla onu nişan alarak boğazını parçalama olayıdır.
 
3. Hz. Zeyneb’a (ona selam olsun) ağır gelen olaylardan bir tanesi de şu olaydır: imam Hüseyin (aleyhi selam) haremlerin olduğu çadırlara bakarak o sırada şiddetli hasta olan Hz. Zeynel Abidin İmam Seccad’dan (aleyhi selam) başka bir erkeğin kalmadığını görünce şöyle yüksek sesle seslendi: “Ey Zeynep, Ey Ümmi Gülsüm!... Başka bir taraftan tekrar şöyle seslendi: “aleykunne minni selam” (benden size selam olsun) yani benim eş ve çocuklarım Allah ısmarladık ben de gidiyorum… bu esnada kadın ve çocukların ağlama sesleri yükseldi.      
 
4. Hz. Zeyneb’e (ona selam olsun) en ağır gelen olay hiç şüphesiz, imam Hüseyin’in (aleyhi selam) atından düşerek mübarek yüzünü yere vurmasıdır. Hz. Zeynep (ona selam olsun) çadırların önünde durduğu sırada bu yürekleri parçalayan olayı müşahede etmişti... O anda yüksek sesle şöyle buyurdu: “Sizin içinizde bir tane de mi Müslüman yok? Hiç kimse cevap vermedi. Hz. Zeynep (ona selam olsun)  “telli Zeynebiye”ye çıkarak imam Hüseyin’in (aleyhi selam) tek başına, yar ve yardımcısız olarak yerde olduğunu ve lanetlilerin mızrak, kılıç ve hançerlerle ona vurduklarını, bazılarının da Zehra’nın (ona selam olsun) ciğer paresi olan Hüseyin’e (aleyhi selam) taşlarla vurduğunu ve aynı şekilde lanetli Şimr’in imam Hüseyin’in (aleyhi selam) sinesi üzerine çıkıp başını bedeninden ayırdığını görünce… Hiç kimsenin kaldıramayacağı bu sahneler…[12] 
 
«اللهمّ العن اوّل ظالمٍ ظلم حقّ محمّدٍ و آل محمّد و آخر تابعٍ له علی ذلک الّلهمّ العن العصابة‌ الّتی جاهدت الحسین و شایعت و بایعت و تابعت علی قتله، الّلهمّ العنهم جمیعاً»
 
Allah’ın selamı hidayet önderlerine tabi olanlara olsun.
 
[1] - Zeyneb-i Kubra, s. 48
[2] - Zeyneb-i Kubra, s. 52
[3] - Zeyneb-i Kubra, s.52
[4] - Zeyneb-i Kubra, s.58
[5] -  Zeyneb-i Kubra, s.78
[6] - Zeyneb-i Kubra, s. 79
[7] - Zeyneb-i Kubra, s. 80
[8] - Zeyneb-i Kubra, s. 88
[9] - Zeyneb-i Kubra, s. 90
[10] - Zeyneb-i Kubra, s. 104
[11] - Keşfu’l- Gumme, s. 186 ve Şeblenci’nin Nuru’l Ebsar kitabı, s. 135
[12] - Zeyneb-i Kubra, s. 132
 
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
06-03-2014 16:50 - 1320 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
23-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım