İran’da fitnenin küçük şehirlere taşınması, devlete ait kamu binalarına, karakollara, bankalara, hatta itfaiye araçlarına düzenlenen saldırılar ve kimliği belirsiz kişilerce halkın üzerine ateş açılması, fitnecilerin vekâlet savaşı yürüttüklerinin açık ve net bir göstergesidir zira yabancı istihbarat servisleri, Suriye krizini İran’da tekrarlamak peşindeler.
Göstericiler ilk başta sakin bir şekilde direniş cephesine özellikle de Suriye’ye verilen desteği protesto ediyorken, ansızın yabancı gizli servis ajanlarının halkın arasına girerek göstericileri İran İslam Cumhuriyeti’ni yıkmaya doğru yönlendirmeye çalışması, göstericilerin meydanlardan çekilmesine neden oldu. Ancak yerlerine devletin ve milletin canına ve malına kastetmiş fitneciler geldi.
Tekfirci terör örgütü IŞİD ve buna benzer onlarca silahlı terör örgütü, Suriye’de ülkeyi bölme görevini üstlendi. Aynı senaryoyu, İran İslam Cumhuriyeti’nde tekrarlamak istiyorlar.
Bu konuyla ilgili birkaç noktaya dikkat etmeliyiz:
1-Ortalığı karıştırmaya çalışan fitneciler, çok aceleci davranarak meydanlara indiler ve ortalığı yakıp yıkmaya başladılar. Fitneci grupların İslam, Kur’an ve Ehlibeyt (a.s) aleyhine atmış oldukları sloganlar!! Veya İran bayrağını yakmaları ve buna benzer birçok eylem, fitnecilerin amacının pahalılık ve işsizlik olmadığını bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. Çünkü fitneciler, gerçekte İslam’a ve İslam Cumhuriyeti’ne karşılar.
2-İran’da fitnenin küçük şehirlere taşınması, devlete ait kamu binalarına, karakollara, bankalara, hatta itfaiye araçlarına düzenlenen saldırılar ve kimliği belirsiz kişilerce halkın üzerine ateş açılması, fitnecilerin vekâlet savaşı yürüttüklerinin bir göstergesidir zira yabancı istihbarat servisleri, Suriye krizini İran’da tekrarlamak peşindeler.
3-Suriye krizini İran’da yaşamak isteyen yabancı gizli servisler ve ajanlarının en büyük hatası, sakin bir şekilde pahalılık ve işsizliğe karşı gösteri düzenleyen sıradan vatandaşların arasına girerek çok hızlı bir şekilde rotayı İslam Cumhuriyetine ve yönetim şekline karşı çevirmeleri olmuştur. Elbette düşman ele gelen bu fırsat sayesinde, İslam Cumhuriyeti’ne en büyük darbeyi indirmeyi hedeflemektedir.
4-Münafıklar, saltanat peşinde olanlar, tekfirci teröristler, İnkılâp karşıtları ve bir grup sokak soytarısı ve elbette beyinleri yıkanarak aldatılmış gençler; işte fitnecileri oluşturan asıl taşlar.
5-Fitneciler hâlihazırda ki durumdan en iyi şekilde istifade edebilmek için üniversitelere yönelmiş durumda.
6-Çok kısa bir süre zarfında halkın fitnecilerden ayrılması gerçek göstericilerin fitnecilere destek vermemesi sürdürülmek istenen vekâlet savaşında, hesap hatası yaptıklarını bir kez daha ortaya koymuş oldu.
7-Bu şartlar ve gelişen olaylar karşısında söz sahibi nüfuz sahibi insanların sessiz kalması, İran İslam Cumhuriyeti’ne vurulmuş en büyük darbedir. Zira fitnecilerin asıl hedefi pahalılık veya işsizlik değil aksine İslam ve İslam Cumhuriyeti’dir. Halk üzerinde etkisi olan bu şahsiyetlerin sessizliği halkında kafasının karışmasına neden olmaktadır.
Ama şunu hatırlatmak ta fayda var; Suriye senaryosu İran’da tutmaz zira ABD, Siyonistler ve Vehhabi zihniyete sahip krallar ve şeyhler ne İran’ı tanımış ne de İranlıyı.