Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Suriye'de Rejimin Geleceği
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
01-08-2012 16:04 - 1334 Okunma

 

Görmezden gelinemeyecek bir aktör olan Suriye, maruz kaldığı birçok sınavdan bölgede birinci derecede etkili bir ülke olarak çıkmasını ve stratejik rolünü korumasını bilmiştir. Ancak Suriye, bu mücadelelerden yaralı olarak çıkabilmiştir ki bunların en tehlikelisi reformların ve ulusal uzlaşmanın gecikmesi nedeniyle enfeksiyon kapan kronik iltihaplardır. Halkın ayaklanmaya başladığı Mayıs 2011’den itibaren, Suriye’nin zaafları giderek daha fazla ortaya çıkmış ve medyanın kullanımına daha müsait hale gelmiştir. Bu nedenle söz konusu yaralar, rejimi devirmeyi hedefleyen güçlerin bu süreci daha da hızlandırmaları için ellerine koz vermiş ve iltihap kapmasına neden olmuştur. Bu noktaların en önemlileri şunlardır:
 
Suriye’nin iç istikrarı: Amerikan baskılarına karşı mücadelede kullanılan bir takım meşrulaştırmalara rağmen, vaat edilen demokratik değişimlerin geciktirilmesi, yolsuzluğun sürmesi ve kaynakların gereksiz yere tüketilmesi, siyasi, sosyal, dini, fikri, mezhebi ve feodal bütün kimlik sahiplerini ilgilendiren eski anlaşmazlıklar çerçevesinde halkın bütün taleplerini harekete geçirmek için yeterliydi. Bu anlaşmazlıklar ülkelerin tarihinde normaldir, ancak ulusal uzlaşmanın gecikmesi krize ve enfeksiyona yol açmaktadır. Bunun en bariz örneği, rejimin 1982 yılındaki İhvan ayaklanmasını bahane ederek taşınmazlara el koyması ve bu mülklerin sahiplerine iadesini gösterileri bahane ederek geciktirmesidir. Böylelikle Suriye içine kadar uzanan dış müdahaleler, iyi düşünülmüş bir takım yöntemlerle bu anlaşmazlıkları kullanmakta, ancak bunları yeniden üretememektedir.
 
Bu koşullar altında Suriye’nin geleceği, gençlerin bir ülkenin nüfusunun yarısını oluşturduğu, rejimden yararlanan bir takım odakların değişim, modernleşme ve uzlaşma çabalarına direndiği bir ülkede çok da parlak değildir. Buna karşın, Suriye’deki protestolar, milli stratejinin ve İsrail’le ilişkilerde rejimin sahip olduğu bölgesel role nazaran -ki bu strateji ve rolü protestoların kendisine yönelttiği tehdidi aşmaya yeterlidir-, rejimin varlığını devam ettirmesini tehdit edecek düzeyde değildir. Ancak gösterileri düzenleyen bu gruplara sızmanın, rejimle olan kronik anlaşmazlıklar nedeniyle kolay olması, iç istikrara bir tehdit teşkil etmektedir. Bu nedenle iç uzlaşmaya yönelik çalışmalar, gösteriler sona erip ülkede yeniden bir istikrar tesis edildikten sonra hemen uygulamaya geçmelidir.
 
Siyasi ve coğrafi kuşatılmışlık: Suriye’deki gösterilerin başlamasıyla birlikte, Türkiye, Suriye’ye karşı tavrını yüz seksen derece değiştirdi. Türk yatırımları Suriye pazarını tabiri caizse istila etmişti. Bu istila öyle bir noktaya geldi ki Suriye’deki yabancı yatırımlar dengesinde ciddi manada bir dengesizlik oluştu. Türkiye’nin bu darbesi, Türk pragmatizminin şımarıklık boyutuna ulaşan bir tavırdan kaynaklanmaktaydı. Bazıları ise Katar’ın tutumundaki değişikliği, gizli bazı yaklaşımlarını ilan etme fırsatını değerlendiren bazı Arap ülkelerinin siyasetleriyle telif edilmiş olmakla yorumlarken, diğer bazıları Suudi Arabistan’ın Katar Sarayı içerisinde Suud yanlısı bir darbe girişimine girmesi ve Suudi politikalarına hizmet ettiği takdirde kendisiyle işbirliği yapılacağı söylentileriyle yorumlama yoluna gitmektedir.
 
Türkiye’nin Suriye karşıtı kampa dâhil olması, Suriye’nin komşusu olan bütün ülkelerin düşmanlığının pekiştirilmesiyle ve Lübnan’da 2011 yılında uluslararası mahkemenin çıkardığı Suriye karşıtı kararla tamamlanmış oldu. Bu kuşatmanın statükoya dönüştürülerek ilelebet sürdürülebilecek bir politika haline gelmesi mümkün olmadığından ABD, bunu rejimden kurtulmak için bir vesile olarak gördü. Amerika’nın buradaki gayesi, Suriye’nin içinde bulunduğu mevcut durumdan kurtularak eski sağlığına yeniden kavuşup Amerika’ya eskisinden daha acıtıcı darbeler vurmasına izin vermemektir.
 
Ekonomik kuşatma: Suriye’ye yönelik Amerikan ekonomik kuşatmasının etkileri, yolsuzluğun büyük ölçüde yaygın olması nedeniyle, sınırlı kaynaklara sahip ve silahlanmaya bu denli büyük paralar harcayan bir ülke iktisadının tahammül edemeyeceği şekilde artmakta. Burada Suriye’deki toplumsal kesimler arasındaki uçurum, dış baskıyı artıran bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Zira halkın Beşşar dönemindeki ekonomik açılım umudu, akraba kapitalizmi, özel sektörün oluşturduğu tekeller, Baas Partisi’nin fırsatçılığı, finansal çıkarları olan rantiye gibi nedenler yüzünden oldukça azalmıştır. Askeri mücadelenin gerektirdikleri ve bu gereksinimleri karşılamaya yetmeyecek kıt kaynaklar, Amerika önderliğindeki kapitalist kuşatma gibi bir takım unsurlarla kuşatılmış olan bir ekonominin etkilerinden halen bizar olan Suriye halkının büyük bir bölümü ise halen sıkıntılar içinde sosyalist bir ekonomik modelde geçinmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla ekonomik faktör siyasi rejimin sürdürülebilirliğini, tehditlerini daha da büyüten yolsuzlukçu sapmalar nedeniyle bu tehditleri daha da köklü hale getirmektedir. Ayrıca şahsi ilişkilerin etkisinden, mezhebi ve ailevi bağlılıklardan, bazı durumlarda gelişigüzel bir hale dönüşme kapasitesi taşıyan güç dengelerinden kurtulamayan direniş çizgisinde kalmayı tercih etmiş bir iktidarın da bu tehditlerin daha etkili hale gelmesinde önemli bir payı vardır. Bu durumda söz konusu tehdit edici çelişkilerden kurtulmak için Çin modeli sosyalizm, bir model olarak öngörülmektedir.
 
Rejimin sürdürülebilirliği: Rejimin sağlıklı alternatiflerinin olmayışı, Suriye rejiminin devamlılığının adeta bir garantisidir. Örneğin Eski Devlet başkanı yardımcısı Abdülhalim Haddam, muhalefet saflarına geçmeden önce oğullarının öncülük ettiği mafya tipi örgütlenmeye en yakın yolsuzluk çeteleriyle bilinmektedir. Bilindiği gibi Haddam, Hafız Esed’in ölümünden önce dahi Suudi Arabistan’la yapılan bir anlaşma gereği iktidara getirilme çalışmalarının yapıldığı bir isimdi. Bu anlaşma, ana taslağı baba Esed’in vefatından önce hazırlanmış ve ilk aşamaları uygulanmaya konmuş bir anlaşmaydı. Buna ayrıca Şam’ın dini hareketlere ve ülkede dini bir yönetime karşı antropolojik hassasiyetini eklemek gerekir. Mısır bu noktada Suriye’ye model olmak bakımından çok uzaktır.
 
Zira Suriye’nin yapısı askeri bir konsey, geçiş hükümeti ve halk denetimi gibi bir yapıyı kaldırabilecek durumda değildir. Ancak rejimin geleceği, reformlara giriş niteliğinde Suriye’deki bütün toplumsal grupların katılacağı, bir ulusal uzlaşma formülü ve kronik anlaşmazlıkların giderilmesiyle yakından alakalı olup bu, her iki tarafa da önceliklerin anlaşılıp uygulamaya geçirilmesi için önemli bir başlangıç noktası sağlayacaktır. Özellikle de Suriye ekonomisinin ikinci savunma hattı olarak rejimin bazı iş adamlarıyla işbirliği zarureti bu önemli başlangıçlardan biridir. Kirli çamaşırlar dünyanın gözü önünde ortaya dökülmez belki ama, ülkenin direniş ekseninde kalmasını sağlayacak en önemli nirengi noktalarından birisi olarak bu konu, Suriye’de ülkenin ekonomik güvenliğini temine önem veren vatanperver muhalefetle birlikte tartışılabilir.
 
Başkan Beşşar’ın yaptığı açıklama ve konuşmaların gözden geçirilmesi, onun reform projeleri için zihni bir hazırlığa sahip olduğunu göstermektedir. Nitekim basınla yaptığı birçok mülakatta söz konusu projelerin özelliklerine değinmiş, bütün boyutlarını genişçe anlatmıştır. Bunların başında bir senato kurulmasından bahsettiği ve yolsuzlukla mücadele konusunda bir yol haritası belirlediği Şam Üniversitesi konuşması gelir. Burada hatırlanması gereken bir başka konu, Beşşar Esed’in aile fertleriyle askeri bir çatışmaya girmeyi göze almasıdır. Lazkiye kıyılarındaki amcası Rıfat Esed’in sarayına-limanına yapılan saldırı, bu çerçevede ele alınmalıdır.
(AGAMSAB-MŞ)   
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
01-08-2012 16:04 - 1334 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
24-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım