Tayland’da Şiilerin azınlıkta olmakla birlikte özgürce dini etkinliklerini icra edebildiklerini vurgulayan Şeyh Mikdat sözlerini şöyle sürdürdü: Mezhepler arasında görüş farklılığı ve birtakım hassasiyetlerin var olduğu inkâr edilemez ama anlayış ve empati ile bunlar hazmedilmekte sorun kaynağı olmaktan çıkarılabilmektedir. Tayland’da yaşayan Ehlisünnet kardeşlerimizin cemaatine gidişimiz onları son derece memnun etmektedir. Ben bir Şii âlimi olarak onların camisine gidiyor ve hutbe okuyorum, konuşma yapıyorum. Benden kendilerine cemaat imamı olmamı ısrarla istemelerine rağmen ben bunu kabul etmedim ve “sizin Sünni olan bir cemaat imamının arkasında namazınızı kılmanız daha doğru olur” dedim. Ama ben şu anda hatip olarak bu camide görev yapıyorum ve cemaati Yüce dinimizin öğretileri hakkında bilgilendiriyorum.
Ayetullah Sistani’nin Irak’ta DAEŞ’e karşı verdiği fetvanın çok yerinde ve zamanında verilmiş bir fetva olduğuna dikkat çeken Şeyh Mikdat şöyle konuştu: Bu fetvanın dayanağı şu ayettir: “Kendilerine savaş açılanlara, zulme uğradıkları için cihat izni verildi. Kuşkusuz Allah onları zafere ulaştırmaya kâdirdir.” (Hac 39) Bu fetva İslam ve Müslümanların bütünlüğünü hedef almış olan bir projeye karşı çok etkili bir silah olmuştur. DAEŞ yaşadığımız şu asırda İslam adıyla İslam’ı hedef almış bir harekettir ve buna karşı mücadele etmek her Müslümanın görevidir.
Şeyh Mikdat sözlerine şöyle devam etti: İslam ümmeti özellikle bu dönemde saflarını, sözlerini ve mevzilerini birleştirmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bugün İslam ümmetinin en önemli kutsallarından biri olan Kudüs işgal altındadır ve ümmet enerjisini bu kutsalı özgürleştirme yolunda kullanmalıdır.
Şeyh Mikdat, Bangkok’ta bulunan “Nuru’n-Nasihat” camii hatipliğinin yanı sıra edebiyat fakültesinde de dersler veriyor ve bazı dergilere makaleler yazıyor.