Neonaziler uluslararası alanda giderek daha fazla örgütleniyor. Hatta şiddet eylemlerine katılmak için yurt dışına çıkan Neonaziler olduğu öne sürülüyor. Siyasi alanda da güçlenen örgütlülük endişe kaynağı oluyor.
Yunanistan'da sol görüşlü müzisyen Pavlos Fisas'ın bir aşırı sağcı tarafından bıçaklanarak öldürülmesi büyük tepki yaratmıştı. Cinayetten sonra katil zanlısının aşırı sağcı parti "Altın Şafak" ile bağlantısı olduğu öne sürüldü. Parti bu bağlantıları reddetti. 2012 seçimlerinde yüzde 7 oy alarak meclise giren parti, Avrupa'da aşırı sağcı partilerin tek örneği değil. Özellikle malî ve ekonomik krizden sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde küçük aşırı sağcı partiler kurulmaya başlandı.
Yunanistan'da geçen seçimlerde siyaset sahnesinde yerini alan aşırı sağcı Altın Şafak partisi diğer Avrupa ülkelerindeki aşırı sağcı partilerle de ittifak yapıyor. Altın Şafak, 2004 yılında Almanya'da Nasyonal Demokrat Parti (NPD) ve İspanya'dan "La Falange" ile birleşerek Avrupa Ulusal Cephesi'ni kurdu. Ancak aşırı sağcıların uluslararası işbirliği bununla da sınırlı kalmıyor. Almanya'da 8'i Türk 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan terör örgütü NSU'nun yargılandığı davada da aşırı sağcıların istifade ettiği uluslararası bir ağ olduğu ortaya çıkmıştı. Aşırı sağ konusunda araştırmalar yapan Berlin'den siyasi bilimler uzmanı Hajo Funke şunları söylüyor: “Bağlantılar var. En azından 90'ların ortalarından bu yana... Kısmen yeni örgütlenmeler de mevcut. Ancak, 80'lerin başından bu yana birbirleri ile iletişim içerisinde olan teröristler de var.”
Uzmanlar, özellikle şiddete meyilli Neonazi gruplar arasında da endişe verici bağlantılar olduğuna dikkat çekiyor. Örneğin "Ku-Klux-Klan", “Combat 18” veya “Blood and Honour” gibi örgütlerin, aşırı sağcı zanlıların yurt dışında gizlenmesine yardımcı olduğu öne sürülüyor.