Asya’nın güneybatısındaki teröristlere karşı mücadelenin direniş ekseninin lehine dönüşmesi ve vekaleten terör eylemi yapan örgütlerin ağır yenilgiye uğraması, sulta düzeninin bölgesel temsilcilerini hizmet ettiği güçlerin kaybedilen onurunu az da olsa toparlamaya çalışmasına yol açmıştır.
Bu konuyla ilgili, bir taraftan Kral Salman’ın Asya’da güneydoğu turuna çıkması ve diğer taraftan da Suudi Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr’in Irak’a gidişi bu sonuçsuz çabalar kapsamında değerlendirilebilir.
Suriye’nin batısında başta Nusra cephesi olmak üzere terörün kökten kazılmaya başlaması, Suriye devletini katıldığı uluslararası müzakerelerde üstün bir konuma yerleştirdi.
Suriye’nin doğusunda da bir taraftan bu ülkenin ordusuyla direniş güçlerinin gerçekleştirdiği ağır hamleler, diğer taraftan da Irak güçlerinin Musul’da yaptığı başarılı operasyonlar, ABD ittifakından aldığı tüm desteklere rağmen DEAŞ terör örgütünün hezimete uğramasına karşı cesur direniş askerlerinin güçlenmesine neden olmuştur.
Tüm bu olaylar, sürekli alevlendirmeye çalıştıkları yangının İran İslam Cumhuriyeti’nin öncülük ettiği direniş ekseninin başarıya ulaşması sonucu sönmeye yönlenmesini gören tekfirci-terörist oluşumunun asıl fikir babası olan Suudi Arabistan, uğradığı zararları telafi etmek amacıyla bölgede yeni siyasi hareketliliğe başlamıştır.
Bu yeni siyasi hareketler, farklı boyutlardan ele alınmalıdır:
1-Cubeyr’in son anda başına geçtiği Suudi heyetin Irak’ı ziyaret etmesini bu ülkenin bölge ve Irak’a yönelik yaptığı politikalarında yanlışlarını düzeltmeye çalıştığını öne süren iddilara ters ulaşılan bilgiler, Suudilerin pişman olmadığını ve İran’a karşı kinlerinin devam etmesiyle birlikte sadece taktik değişme peşinde olduklarını ispatlıyor.
2-Suriye ve Irak’ta ulaşılan parlak zaferler ve yakın gelecekte Musul’un da tamamen kurtarılmasıyla DEAŞ sonrası dönemin başlaması, Suudi-Amerikan birliğinin yeni planlar peşinde olduğunun belirtilerini ortaya çıkarmıştır ve bu ziyaretler de bunların göstergesidir.
ABD Başkanı Trump’ın desteğini kazanmaya çalışan Suudi Arabistan, ABD’nin uyguladığı Irak politikalarından dolayı yeni bölgesel projeler üzerinde bu ülkenin kendileriyle güdümlü işbirliği yapması gerektiğine ısrar ediyor.
3-Edinilen bazı bilgilere göre de, el-Cubeyr Irak ziyaretinde bu ülkeyle ilişkilerini sürdermek için bazı önkoşullar ileri sürmüştür. Sünnilerin siyasi alanda yüzde 50 oranda bir paya sahip olması, Irak’ın İran ve Rusya’dan uzaklaşmaya çalışması, Irak’ın El Anbar’ın haritası üzerinde müdahale etmemesi ve Suudi güvenlik güçlerinin Irak’ta mahpus olan Arabistanlıların sorgulama aşamalarına dahil edilmesi bunlara örnek olarak sıralanabilir.
4-Yeni taktiklerinin devamında Irak’ta etkili olmak için farklı politikalar uygulamayı düşünen Suudiler gelecekteki “Irak Parlamento Seçimleri”ni hedef almıştır. Bu yönde de “Şii hareketler arasında kopukluk oluşturma”, “Haşdi Şabi’ye karşı ithamların sürdürülmesi”, “İran’ın Irak ve bölgede etkili olduğunu eleştirmek” ve “Irak’ı bölmeye çalışmak” Suudi Arabistan’ın üzerinde medya aracılığıyla propaganda yapmayı planladığı 4 temel başlıktır.
5-Kral Salman’ın Asya’nın güneydoğusuna gerçekleştirdiği masraflı ziyaretleri ise aynı şekilde “Kumlar Kralı”nın Suudi Arabistan’ın son zamanlarda Suriye, Irak, Bahreyn ve Yemen’de uğradığı yenilgi havasının giderilmesine çalışılan bir başarısız çaba olarak değerlendirebiliriz.
Nitekim Kral Salman’ın, Asya’nın güneydoğusundaki İslami ülkeleri İran’dan uzaklaştırıp Arabistan’da ekonomik yatırımlar yapmaya yönlendirmeye çalışması açık şekilde ortadadır.