Bu gün yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (sav)'in "Eti etim, kanı kanımdır" Hüseyn benden ben Hüseyn'denim" buyurduğu biricik torunu, Cennet gençlerinin efendisi Hz. İmam Hüseyn'in yakınlarıyla birlikte geceleyin ceddinin Medine'sini terk ederek Mekke'ye doğru yola çıktığı gün. Hicri 60. Yıl.
Zalim Emevi sultanı Muaviye’nin öldüğü ve yerine oğlu fasık Yezid’i halife olarak tayin ettiği haberi Medine’ye ulaşmadan, Yezid Medine valisine gönderdiği mektubunda, peygamber yavrusu Huseyn’i biate yanaşmadığı takdirde ölüm fermanını verip, başının kesilmesini istedi.
Yezîd bununla, zulüm düzenini sağlamlaştırmak ve meşruiyet sorununu çözmek için Peygamber evladı Huseyn’i bîate, yani zulüm düzenine onay ve destek vermeğe zorluyordu?
Medine Valisi Velid, emri yerine getirme cesaretinde bulunamadı. İmam Hüseyin düşünmek için mühlet alıp valilikten ayrıldıktan sonar, Medine’de kan akmasına gönlü rıza göstermedi ve ailesiyle birlikte geceleyin Allah’ın eman evi olan Mekke’ye sığındı.
Cennet gençlerinin efendisi,
Mekke ve Mina’nın,
Merve ve Sefa’nın,
İslam ve Kur’an’ın,
Muhammed Mustafa’nın,
Emetullah Fatıma,
Esedullah Murtaza’nın oğlu olan İmam Hüseyin, Mekke’de kaldığı dört ay süresince, İslam coğrafyasının her bölgesinden umre ve hac ibadeti için Mekke’ye gelen Müslümanlara gereken bütün bigi ve uyarıları verdi.
Meşum iktidarının ilk icraatı peygamber evladının katli olan zalim Yezidi’n, İslam ve Müslümanların başına nasıl bir felaket ve bela olduğunu onlara anlattı.
Kurtuluş yollarını tüm açıklık ve aydınlığıyla gösterdi.
Yezid, Amr bin Said komutasında bir terör çetesi Mekke’ye göndermişti. Çete hacıların arasına katılarak İmam Hüseyin’i ihramda şehit edeceklerdi.
İmam bundan haberdar oldu. Kâbe’nin kutsiyetine kan lekesi düşmesini istemiyordu. Mekke’yi terk edecekti.
Ama hac günlerinin en yoğun dönemi zilhiccenin ilk haftasının sonuna gelmiş bütün İslam dünyasının aydın, alim ve ileri gelenleri Mekke’de toplanmışken, son bir toplantı daha yaparak onları ciddi biçimde bir kez daha uyarmayı uygun görmüştü.
Hepsini davet etmiş, onlarda icabet etmişlerdi.
İmam Hüseyin (as) Mekke’de dünyanın dört bir yanından gelen ilim adamlarına tarihi bir konuşma yaptı: Peygamber evladı İmam Hüseyin o konuşmasında şunları haykırıyordu:
Emevilerin bu mezalimin yanında bir de yalan, yanlış sözlerle insanları kavgaya tutuşturup, öte yandan haksız yollardan haram servet elde eden bozguncular vardır.
Bunlara karşı çıkmayan, çıkarcı korkak bilim adamlarını, Allah'ın kınayıp lanetlemesinden ibret alınız.
Sizler ilimle şöhret bulan, hayırla anılan ve halkın yararına fikir ürettiği sanılan güçlü insanlarsınız. Bu nedenle Allah'ın lutfuyla, güçlüler sizden çekinir, güçsüzler size saygı duyarlar.
Yollarda yürürken, kralların heybeti, ekâbirin saygınlığıyla yürürsünüz.
Bütün bunlara nasıl nail oldunuz? Sizin varlığınızla Allah'ın hakkıyla hareket edileceği ve hukukun korunacağı umuluyor değil mi?
Halk size bunca ümit bağlamışken siz, Allah ahdinin nakzedilmesine, Resul zimmetinin hiçe sayılmasına, yoksullara, özürlü ve malullere acımıyor, mahrum bırakılmalarına seyirci kalıyorsunuz.
Ne ilim adamına yakışanı yapıyorsunuz, ne de yapana yardımcı oluyorsunuz.
Bilakis, birçoğunuz zalimlere yağcılıkla geçiniyor.
Oysa ilim adamının ilahi vazifesi, zalimlere yağcılıktan sakınmak ve sakındırmaktır.
Ne yazık ki siz, bundan gafilsiniz. Böylece güçsüzleri zalimlerin eline teslim ettiniz.
Kimi köleliğin kahrına uğramış, kimi geçim derdine yenik düşmüştür. İlim adamı olarak mesuliyetinizi unutup bunları görmezden geliyorsunuz. Bütün bunlar, sizin şu geçici hayata düşkünlüğü yüzündendir. İlim adamı için en büyük musibette işte budur.
Allah'ım sen biliyorsun ki, bizim bu hareketimiz, ne saltanat yarışı içindir, ne de kırıntı artığı elde etmek için ..
Bu ancak senin dininin kaybettirilen yol izlerini göstermek, ülkende iyilik ve barışı zahir kılmak ve mazlum kullarının korkusuzca ve geçim endişesi olmadan, yaşamasını sağlamak içindir.
Vesselam