İslam dünyasında cereyan eden gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, İran’ın Filistin sorununu birinci derecede sahiplenmekten vaz geçerek, İKÖ ve Arap Birliğine devretmesinin hem İran’ı hem de İslam dünyasını büyük ölçüde rahatlatacağını söyledi.
Özgündüz Suriye konusunda ise Başbakan Erdoğanın önerdiği Türkiye, İran, Mısır veya Türkiye, İran, Mısır, Rusya mekanizmasının tutarlı ve mantıklı bir girişim olduğunu ifade ederek bu girişimi desteklediğini söyledi.
Selahattin Özgündüz, Mescid-i Aksa'nın sadece İran eliyle çözülemeyeceğini, Arap Birliği ve İKÖ'nün aktif olarak bu konuyu sahiplenmesi ve kurumsal anlamda çözmesi gerektiğini, Arap Birliğinin de kuruluş amacının Mescid-i Aksa’yı kurtarmak olduğunu söyledi.
İran’ın birinci derecede Filistin sorununu sahiplenmesi kendisini zor durumda bıraktığını söyleyen özgündüz, İran tarafının önceleri bu sorunu Mısır devlet başkanı Mübarek ve Irak devlet başkanı Saddam’la haklı olarak çözülemeyeceğine inanıyordu. Çünkü her iki devlet başkanı da İsrali ve ABD’nin kuklasıydı. Doloyısıyla bu sorun onların insafına bırıkılamazdı. İran her ne pahasına olursa olsun bu sorunu bir namus meselesi olarak görüyordu.
Ama şimdi şartlar değişmiş Mısır’ın başına Muhammed Mursi gelmiştir, halkın seçtiği, İhvan’ın desteklediği ve İran’ın da teyit ve tasdik ettiği birisidir. Beri taraftan Irak’ta da şartlar değişmiş ve Arap Birliği dönem başkanı da Nuri El Maliki olmuştur. Her iki tarafta kaygı ve kuşkuya yer bırakmayan bir sürece girmiştir. Diğer yandan İKÖ’nün genel sekreterliğini de yine dirayetli bir Türk yapmaktadır. İkinci cephe olarak bütün İslam Ülkeleri o örgütün üyesidir, İran da bu örgütün üyesidir. Bu cephenin de güçlendirilerek, aktifleştirilip bu mesele çözülsün.
İran’da bu iki cephenin arkasında durarak üzerine düşeni yapmalı ve destek vermelidir. Böylece İslam Dünyası’ndaki kargaşa büyük ölçüde giderilmiş olur. İran Filistin sorununun birinci derecedeki sahiplerinden önde haraket etmesi Arap birliği içinde bir takım doğal hoşnutsuzluklara neden olduğunu söyledi.
Özgündüz Suriye konusunda ise Başbakan Erdoğanın önerdiği Türkiye, İran, Mısır veya Türkiye, İran, Mısır, Rusya mekanizmasının tutarlı ve mantıklı bir girişim olduğunu ifade ederek bu girişimi desteklediğini söyledi.
Suriye sorunu konusunda Başbakanımızın önerilerini makul buluyorum. Suudi Arabistan kan dökülmesinden yana. Başbakanımız da bu dörtlü formülle gördü ki Suudi “Barış” kelimesinden hoşlanmıyor.
Arabistan, Mısır, İran ve Türkiye dörtlüsü konuşarak bu işi çözebilir denildi, bunun toplantıları da yapıldı, ama Suudi bunlara katılmadı. Çünkü Arabistan’ın gözünü kan bürümüş, kan dökülsün istiyor. Suudi destekli Vehhabi-Selefi anlayış Suriye’de kan akıtarak ülkeyi ele geçirecek ve sonra da Türkiye’ye de rejim diretecek.
Ben öyle umut ediyorum ki başbakanımızın önerdiği bu mekanizmanın yansıması güney illerimizdeki kamplara da yansır, oradan terör gruplarına giden yardımların kesilmesine de yansır.
Suriye’ye Lübnan Modeli
Özgündüz; Suriye’de bugünkü muhalefetin çoğunluğu terörize olmuştur. “Aleviler tabuta, Hristiyanlar Beyrut’a!” sloganlarıyla hareket edenler iktidara gelirse ne olacak? Katliam yaşanacak demektir. Bunu görüyorsan, bu vebale ortak olmamalısın. Kan dursun, demokrasi yaşasın ve oradaki azınlıklar bir şekilde rahatlatılsın. Cumhurbaşkanlığı sistemi bu şekilde devam eder. Lübnan’da da olduğu gibi, bir Marunî her zaman Cumhurbaşkanı olur, bir Sünni her zaman başbakan olur, bir Şii de her zaman meclis başkanı olur, meclisteki çoğunluk ne olursa olsun. Böyle bir sistem oluşturulabilir, anayasa buna göre hazırlanabilir. Önemli olan bu kaygıları giderip, halkı topyekün seçimlere katarak, halkın kendi demokrasisini yaşatmak, azınlıkların şüphe ve endişelerinin giderilmesidir.
Bahreyn’de kral yaşasın, Suriye’de de Beşşar mı yaşar yoksa o kesimleri rahatlatacak başka bir isim mi olur, o çok önemli değil, önemli olan kaygıların giderilmesidir. Irak’ta Kürt azınlık, özellikle Şafii Kürt yüzde ondört civarıdır, ama Irak’ın cumhurbaşkanıdır, dışişleri bakanıdır. Böyle bir çözüm ikisinde de olur, kardeşkanı akmaz, düşman sevinmez, kan durur, İsrail’in değirmenine su taşımış olmayız.
Bunlara Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ön ayak olur, İslam dünyası da rahatlar. Bizim arzumuz budur. Biz ülkemizin başbakanının kötü tanınmasını, bir kesimin düşman gibi görmesini arzu etmiyoruz, Türkiye’ye yakışan da bu değildir. Bir Aşura’ya geldi, İslam dünyasındaki 300 milyon Şia başbakanın aşığı oldu, Şia bu kadar basit seviyor, sevmeye çok açıktır. Şia’nın Sünni’nin sevdiği bir isim olarak bu misyonu yerine getirirse, Şialı Sünnili İslam tarihinin yıldızı olarak tarihteki yerini alır.
Arzumuz, sadece Kurban Bayramı’nda değil, ilelebet İslam coğrafyasında İngilizlerin, Amerikalıların burnu yere sürtsün ve daimi barış olsun, bu ateşkes derhal başlasın ve ilelebet sürsün." diye konuştu.