Caferider’in Halkalı’da düzenlediği Evrensel Aşura Matem Merasimi’inde konuşan Türkiye Caferileri Lideri H.Selahattin Özgündüz önemli mesajlar verdi. Özgündüz konuşmasında şunları söyledi:
“ Bu salonu ve Aşura meydanını dolduran yüz binler ve Cem tv kanalında ekranları başında bu programa kilitlenen onlarca milyonlar Ehli Beyt sevdalısı hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
EHLİ BEYT’SİZ KUR’AN, KUR’ANSIZ EHLİ BEYT ANLAŞILMAZ
Hz. Fahr-i Kâinat Hz. Peygamber (saa) Sahihi Müslüm’de de zikredilen ve birçok Ehlisünnet kaynaklarında mütevatir olarak bize intikal eden Sekaleyn hadisinde bize iki emanet bıraktığını buyuruyor. Mütevatir hadistir Kutsal emanetler yerine başka emanetler bırakmaya gerek yoktur.
Peygamber bize iki emanet bırakmıştır. Gadr-i Hum’da “ Ben kimin mevtasıysam Ali de onun mevlası’dır” sözünü çokça bilirsiniz. Ama orada 120 bin hacının huzurunda bu emaneti ümmete bırakmıştır. Eğer bu ikisine birlikte sarılırsanız azıp sapmazsınız. Sapık olmamak için Kur’an ve Ehli Beyte sarılın buyurmuştur. Devamında iki cümle dikkatten kaçan ama önemli iki cümledir. Bunlardan birisi bu sözü duyan duymayanlara aktarsın.
Yani her birerimizin görevi Peygamberimizin Gadir-i Hum’da buyurduğu hem Ali bin Ebu Talib’in vilayeti hem de Kur’an ve Ehli Beyt’in Peygamberimiz tarafından ümmete iki büyük emanet olarak bıraktığını ve de azıp sapmamamızın garantisi olarak için bu ikisine birden sarılmamız gerektiğini buyurmuştur. Bu ikisine birlikte sarılmak. Ne Kur’an’sız Ehli Beyt ne de Ehli Beyit’siz Kur’an doğru anlaşılır. Ümmetin sıkıntısı da tam da bu naktadadır.
Yani kimi Ehli Beyt (as) ön plana çıkarıp Kur’anı ihmal etti, kimi de Kur’anı ön plana çıkarıp Ehli Beyt’i ihmal etti, inkar etti. Bu yüzdendir ki ümmet Kur’an ve Ehli Beyt’i doğru anlayamadı. Dolayısıyla ümmeti Muhammed İslam’ı anlayamadı. Acı gerçek budur.
Bu gün karşı karşıya olduğumuz tarih boyunca da emsali tekerrür etmiş olan mezalimler yaşanıyorsa inanın ki Peygamberimizin bu vasiyetine uymamaktır. Kur’an ve Ehli Beyt’e birlikte sarılmak. Devamında Sahih-i Müslüm’de Resul-i Ekrem’in altını çizdiği bir husus daha var “Ümmet dikkatinizi çekiyorum neye bakalım Kur’an ve Ehli Beyt’e birlikte sarılma konusunda bana nasıl bir halef olacaksınız?! Benim gönlümü razı edip gösterdiğim yol da mı gideceksiniz yoksa kendi yanınızdan din üretip, imam üretip onun mu peşine takılacaksınız?
Peygamber ruz-i mahşerde de bunu bize soracaktır. Size emanet olarak bıraktığım ve de sahiplenme –korumayla mükellef olduğunuz aynı zamanda onlara uymayla, onlara sarılmayla mükellef olduğunuz bu iki şey hakkında nasıl davrandınız? Bunu ruz-i mahşerde de bize soracaktır. Cevabımızı hazırlamalıyız.
Ya Resulallah! Emanetine iyi sahip çıktık, Kur’an’ı metruk, mehcur sadece evin müstesna köşesinde kutsadık. Temessük edip, tevessül edip, indirip içine bakıp, anlayıp amel etme gibi bir gayrete girmedik. Ehl-i Beyt’i ne yaptık? Kur’an-ı mezar kitabı yapıp ölülerin üzerine okuduk. Dirilere okumadık. İşte tam da burada yürekler sızlıyor. Resul-i Ekrem’in kalbini çok kırdık. Onu üzmekteyiz. Peygamberi üzgün ve küskün gönderdik. Halen de gönlünü almak gibi bir gayret de ne yazık ki göstermiyoruz.
Sahih-i Buhari diyor ki Peygambere vasiyeti yasak ettiler. İbn-i Abbas gözyaşlarıyla sakallarını ıslatıyordu. Bunu Hanbeli Mezhebi’nin imamı Müsned-i Ahmed’de zikrediyor. Diyor ki “ Ah ne kara gündü o Perşembe günü” Peygamberimiz bizim delalete düşmememizi garanti edecek vasiyeti yazdırılmadı ya işte o gün Müslümanların kıyamete kadar başına gelen bütün belalar o gündendir. Öyle oldu ki Sahih-i Buhar-i diyar Şii kaynak değil bu Ehl-i Sünnet’in bir numaralı kaynağıdır bu ki Kur’an’dan sonra ona Uxdül Kur’an diyorlar Allah Resulü buyurdu ki “ Kalkın evi terk edin”
Ölüm yatağında ümmeti evinden kovdurdu. Öyle küstürdüler. Bir kişi kalkıp desin ki bu yalan ve uydurmadır. Buhari’nin hadisidir. Peygambere karşı bir ihtilal yapıldı. O günden sonra Peygamberin gönlünü almaya yönelik ne yaptı ümmet! Peygamberin hadisleri yasaklandı. Peygamber’den hemen sonra. Yazılanlar yakıldı. Bir kişi bunu yalanlayabilir mi? Tabi ki bununla da kalınmadı İskenderiye’de batı kültürünü ihtiva eden çoğu el yazması yüz bin cilt kitap yakıldı. O güne kadar batı beşeriyetinin birikimi. Doğuda Bağdat’ta yine on binlerce yüz binlerce kitap yakıldı. Doğunun kültür birikimi orada kül edildi.
PEYGAMBERİMİZ EHLİ BEYTİ KONUSUNDA ÇOK TEDİRGİNDİ
Ümmet-i Muhammed çeşitli fırkalara alındı. Fırka-i Naciye ben o tartışmayı açmayacağım. Herkes cehenneme gidecek bir biz cennete gideceğiz ben bu tartışmaya girmiyorum. Allah etsin herkes cennete gitsin. Ama ne edeyim ki Muhammed Mustafa’yı küstüren ümmetin işi korkarım ki çok sıkıntılı.
Ehl-i Beyti konusunda Peygamberimiz çok tedirgindi. Rahatsız ve ağlıyordu. Benden sonra bunların başına gelecekleri görüyorum. Nasıl öldürülecekler, nasıl sürgün edilecekler, nasıl yurt ve yuvalarından edilecekler onları görüyorum buyururdu.
Şu Kerbela türbetini Resul-i Ekrem hani bize Kerbela türbetine tapıyorlar bize taşa tapanlar diyorsunuz ya biz tapmıyoruz, biz Allah’tan başka kimseye tapmıyoruz. Biz Allah’tan başka ilah yoktur diyenlerdeniz ve bu sözünde sabit duranlardanız. Ama Peygamber (saa) Cebrail Emin vasıtasıyla Kerbal toprağını alıp öpüp koklayıp anamız Ümmü Seleme’ye emanet etmişti. Peygamberimiz : “ Ne zaman bu toprak kana dönerse bil ki oğlum Hüseyin şehid edilmiştir, ümmetim tarafından.”
Kendisini Müslüman sananlar tarafından. Adam öldürmek için mazeret uydurmaya ne var ki? Ama İslam kimseye bu hakkı tanımamıştır. Ben Müslüman’ın diyen kimseye öldürme yetkisini kimseye vermemiş hele hele Osmanlının şahsinde, İslam birliğini parçalamak ve yok etmek üzere İngilizler tarafından ihdas edilen Selefi- Vehabi tekfircilere hiç mi hiç kalmamıştır. Çocuk öldürme hiç bir dinde yok. Çocuk kafası kesenlerle, değil mezheptaş, dindaş olmak, onlarla türedaş ve küredaş olmaktan bile hicap duyuyor ve utanç duyurum.
Her kim ki birliğe ve dirliğe en çok muhtaç olduğumuz dönemlerde çünkü İslam düşmanları teknolojik üstünlüğü ellerine alıp, İslam’ın servetini sömürürken, namusunu kirletirken, toprağını çiğnerken, evladını katlederken bu ümmetin muhtaç olduğu en önemli şey birliktir bunun mezhebi, kavmi ve bölgesel sebeplerle ayrıştırmaya çalışanlar, bilsin ki ve biliniz ki, bütün Müslümanlar bilsin ki, Emperyalizme, Siyonizme maşa olmaktan başka bir şeye yaramazlar.
Azizlerim bu gün yas günü Muhammed Mustafa (saa) yaslı. Ehl-i Sünnet kaynakları diyor hem Ümm-ü Seleme’den aynısı nakledilmiş, hem de İbn-i Abbas’tan ikindi çağlarıydı bu saatlere yakın. Ümmü Seleme anamız diyor ki Resul-i Ekrem-i gördüm yüzü gözü toz içinde yüzü gözü toz içinde, hali perişandı ama koltuğunda bir şişe kavanoz içi kan dolu, ağladım. Aman ya Resulallah! Bu ne haldir?
Buyurdu ki şu anda Kerbela’dan geliyorum. Şehitlerin kanlarını topluyorum.” Dehşetle uykudan uyanandım ve Peygamberin öpüp kokladığı o Kerbela türbeti var ya ben burada bir şey de demek istiyorum bir tek Sünni Müslüman türbete secedenin en güzel secde olmadığını inkar edebilir mi?
Buhari’nin hadisidir. Hele bir de o toprak, şehit toprağıysa, o toprak, Seyyid-i Şüheda toprağıysa, şah-ı şehidan toprağıysa, Muhammed Mustafa’nın öptüğü topraksa o toprağa biz kristal boyaya koymak yerine Şah-ı Şehidan’ın toprağına, peygamberin öpüp kokladığı o toprağa anlımızı koyup secde etmeyi tercih ediyoruz. Peygamberimiz de arz secdegah kılınmıştır buyurdu. Ümmü seleme anamız içinde toprak bulunan ve kendisine emanet edilen o şişeye doğru koştu ve diyor ki “Baktım ki o toprak kana dönüşmüş” Aynı rüyayı müfessir-il Kur’an Abdullah İbn-i Abbas’ta aynı saatte görüyor. Peygamberin o perişan halini.
Yani 1375 yıl bundan önce ve bu saatlerde peygamber Kerbela’da koltuğunda şişe, içine evladının kanını toplamakla meşguldü. Yüzü gözü, mübarek sakalı ve saçı toz toprak içinde. Bu gün bizi ümmet olarak yas günümüz mü yoksa şad günümüz mü? Buna vicdanlarınız neye hükmediyorsa o olsun. Bize göre eğer biz Muhammed ümmetiysek gönlümüz onunla çarpmalı, onunla sevinip, onunla hüzünlenmeli. Gönlümüz Muhammed Mustafa’nın gönlüne endekslenmeli, onun düşman olduğuna düşman olmalıyız.
Değil mi en önemli ve mukaddes emaneti Pençten-i Âli Aba, Abdullah İbn-i Amr’ın ifadesi Abdullah Bin Ömer’in nakliyle yeryüzünde, gök aleminin en sevdiği Hz. İmam Hüseyin’in mazlumca şahadeti, şahane direnişi, yiğitçe direnişi, o onurlu duruşu, bedel ödemiştir hiç kimsenin ödeyemediği bedel. Hani o ünlü Hindu yazarın dediği gibi karıncanın yuvasına ateş vurmaya vicdanı olanın vicdanı el vermez. Canlıyı diri diri yakmaya hiçbir vicdan sahibinin vicdanı el vermez. Bu peygamber bize ne kötülük etmişti ki nasıl bir intikam hırsı ümmet olarak bizi bürümüştü ki, onun yavrularının çadırına, yuvasına ateş vuruldu.
PEYGAMBER EVLATLARININ ÇADIRLARI ATEŞE VERİLDİ
Bu gün Kerbela’da yakıldı, minnacık yavruları ateşler içerisinde çöllere dağıldı. Katledilen babaların mı yansınlar, yakılmış yuvalarına mı yansınlar, civan evlatlarının naaşlarına mı ağlasınlar, yetim evlatlarının çöllere dağılmasına mı yansınlar?
Peygamberin ismini takıp, kucağında taşıdığı, Namus-u Ekber Zeyne-i Kubra (as)’ın gözünün önünde, birkaç saat içerisinde yirmiye yakın kardeş, oğul ve yeğeni kesilmiştir. Kerbelayı ziyaret edenler bilir orada bir telli Zeynebiye var oraya gittiğim de kederden hep başım ağrır ve donarım. O nasıl bir aslandı? O tümseğin üzerine çıkar oradan çakal sürüsünün arasında tek aslan olarak savaşan yeğenlerini ve de kardeşlerini seyrederdi. Birkaç saat içerisinde on binlerin ok, mızrak ve kılıç darbeleri altında hepsi şehit oldu. Kerbela’nın toprağı kızıla boyandı.
Onların anası, bacısı oradaydı. Biri bana söyleyebilir mi Hüseyin’in süt emer yavrusunun suçu neydi? Hüseyin neden ölümü hak etmişti. Hüseyin isyan çıkarmamıştı. Hüseyin namaz üzerindeydi. Hüseyin barışın sembolüydü. Hüseyin’in babasına yetmiş beş bin minberden her gün sövülüyordu. Her Cuma sövülüyordu ve Hüseyin savaşmıyordu. Hüseyin’in imamını abisini kendisiyle birlikte cennet gençlerinin efendisi olan İmam Hasan Müçteba’yı zehirleyip öldürdüler Hüseyin yine savaşmadı. Hüseyin’in abisinin naşını kendi evinde, kendisine ait olan eve defnetmek istediğinde o naşı ok yağmuruna tuttular Hüseyin savaşmadı. Bu hadisede de ya ölüm ya biat bunun ikisi de melun yezid’in hükmüdür melun yezidin alternatifidir. Hüseyin’in alternatifi barış içinde yaşamaktı. Hüseyin’in alternatifi madem buna dayanamazsınız sürgüne girmekti.
YEZİD AVUKATLARINA NE DEMELİ?
Ama ne yazık ’ki bunları kabul etmediler. Kan dediler kan âli Muhammed’in kanını akıtmaya ümmeti Muhammed âdete susamıştı, Canavarcısına. Hüseyin ‘in karşısında kimdir kimileri bu gün Müslüman’ım diye yezidi temize çıkarma gayreti neden gösterir Allah şahittir anlamış değilim. Bu yezid üç sene küsur iktidarı meşum iktidarı süresince yaptı icraat üç şeydir. Bir evladı Muhammedi katletmiş ve de Hüseyin’in kesit başına Peygamber öpen dudakları xeyzeran çubuğu ile vurarak içki zıkkımlana zıkkımlana şiir okuyup sizin dedeniz elde saltanat etmek için oyunlar çıkardı oysa ne vahiy gelmişti ne cennet var ne cehennem ben şu kadehimin dibindeki şu artık bi yudumluk kalan şarabı senin dedenin vaad ettiği cennet ile değişmem diyen kâfir yezid’e sahip çıkma onu pak e çıkarma aklama gayreti gösterenlere ne demeli.
Birinci işi bu olmuş ve demiş ki keşke bedir de Muhammed’in öldürdüğü hayata dönse de Muhammed’den onun intikamını nasıl aldığımı görsele yaşa yezid elin dert görmesin deseler. diyen bir kafiri temize çıkarma gayreti Müslüman adına ne demektir bilmiyorum. İkinci icraatı tarihe harre olayı olarak geçmiş Medine-yi münevver’de peygamber ashabını peygamberin mezarının üstünde katletmiş, on bini aşkın sahabi ve evladı sahabeyi yerle yeksan etmiş ve Medine’yi yakıp yıkmış ve peygamber ashabının namusunu kirleterek, üç gün Medine de ashabın namusunu sağır kızlarını askerine mubah etmiş ve bundan binlerce nezhepsiz çocuk dünyaya gelmiştir.
Belki de şuan da orta doğuda ciğer yiyenler çocuk başı kesenler Asgarı öldürenler o mezhepsizlerin soylarıdır. Yezid bununla yetinmedi İslam’ın başka ne mukaddesi kaldı mescidin nebide peygamber mezarının üzerinde peygamberin ashabını kesti namuslarını kirletti sonunda ordusunu Müslümanların hangi mukaddesi kalmış Kâbe kıble kıblenin üzerine yönlendirdi kıbleyi mancınıklarla taşlayıp yakıp yıkarken, yatağında kömürleşmiş Allahın lanetine gazabına uğramış olarak ölü bulundu bu yezid nerede tövbe etti? Neyin tövbesini etti, hangi tövbe kabul olabilir?
Namusu kirletilen, ashabın namusunu kim helal etti Yezid’e? Anaların kucaklarındaki çocukları alıp namuslarını kirlettiler, başlarını duvarlara çırparak süt emer yavruların beyinlerini dağıttılar. Bu Yezid’i savunma refleksini gösterene lanet olsun. Yezid’in icraatı bu. Bunun neyine sahip çıkıyorsunuz. Yok, efendim biz orada sahip çıkmasak siz orada frenlemezsiniz. Orada durmazsınız biz orada frenliyoruz ki Muaviye’ye geçmeyesiniz.
Muaviye senin baban mı? Hinde’nin soysuz oğlu, resmiyette Ebu Süfyan’ın oğludur. Bakın enbiya ve evladı enbiyayı ancak nezhepsizler öldürür. Muaviye’nin neyine sahip çıkacaksın? Diyor ki orada da durmayacaksınız, biz bilsek orada duracaksınız ona’da sahip çıkmayız.
Ama Muaviye’yi kim Müslümanların başına bela eti, kim Şam’da başına buyruk vali yaptı, siz bunun davasını göreceksiniz. Benden olsa görürümde, hadi sen niye taraf olacaksında sen de benimle beraber bunu sorgula diyeceğim de ama dilim varmıyor ki, çünkü İslam’ın maslahatına değil çünkü.
Şia müçtehitleri bizim, önderlerimiz bunu tahrim etmiştir. İmam Humeyni, İmam Hamanei, imam Sistani, İmam Nasr Mekarim Şirazi, İmam Erdebili ve diğerleri yasaktır, haramdır o konulara girmeyin demiştir. Dilim lal olsun sustum kapattım o meseleyi. Konuşmayalım sorgulamayalım.
Bir Allahın kulu bunlar yaşanmadı diyemez. Ama konuşamayız müçtehitlerimiz bize yasak etmiştir. Şia mercii diyor ki Müslümanlar arasında fitneye sebep olur konuşmayın bunları, tamam konuşmayalım. Onlar diyor ki Sünni ayrı şii ayrı siz iki grup değilsiniz. Diyor ki biz ayrı iki fırka değiliz. Biz Muhammed ümmeti top yek ün bir canız. Biz ayrı kardeş fırkalar değiliz diyor. Yek vücuduz biz.
İçtihat Müslümanın hakkıdır. İçtihat farklılığı da İslam’ın zenginliğidir. Ama bunu bir savaş sebebi düşmanlık sebebi sayarsanız yobazlığın Banazlığın ta kendisi olur. Bana ne sen kolu açık mı, kapalı mı namaz kılacaksın bana ne. Abdesti tersine mi, düzünemi alacaksın, öyle bir içtihat var sende öyle ibadetini et, Allah kabul etsin.
ŞİA’NIN KUR’AN VE SAHİH SÜNNETE TER OLAN NEYİ VARSA BİZ ATMAYA HAZIRIZ?
Bunun için bizim savaşmamız mı gerekiyor. şia hakkında binlerce bühtan uyduruyorlar. Akla ve İslam şeraitine uymayan ne kadar söz varsa Şia aleyhinde bilin ki tümü yalan ve iftiradır. Bizim Kur’ana ve sahih sünnete dayanmayan hiçbir görüşümüz yoktur. Ve meydan okuyorum diyorum ki buyurun hodri meydan, Kur’an ve sahih sünnete uymayan neyimiz varsa hep birlikte atalım, Kur’an ve sahih sünnet ışığında İslam’ı yeniden bir gözden geçirelim.
Öz Muhammedi İslam’a dönelim. Uyduruk İslam la meşgul olmayalım. Varsanız ben varım. Hüseyin bunun için can vermiştir. İşte dostlarım o Yezid, Müslümanların bütün değerlerine saldıran namuslarını kirleten, kıblelerini yakan- yıkan, Peygamberinin mezarı üstünde ashabını kesen, Peygamberine küfür eden onu yalancılıkla itham eden Yezid, Hüseyin ne diyor ki beni onayla biat et. De ki Yezid iyi adamdır, uyguladığı İslam’dır. Bu yezid ın uyguladığı İslam’a uygundur. Bunu kim diyecek, Hüseyin. Peki, Hüseyin kimdir? İslam adına hüküm etme, söz söyleme yetkisi olan, o gün yeryüzünde yegâna insandır.
Kur’an’ın oğlu Hüseyin, Mustafa’nın oğlu Hüseyin, Zehra’nın oğlu Hüseyin, Peygamberimizin vasisi veliyullah, Esedullah, Hüccetullah, Yedullah, Ali Murtaza’nın oğlu Hüseyin, İmam Hüseyin, arşın küpesi Cennetin süsü, cennetlilerin efendisi Hüseyin. Böyle bir Yezid’e, böyle bir laine diz çöküp biat edecek.. Bunun uygulamaları İslam’a, âleme rahmet olan bu dine uygundur diyecek, Hüseyin bunu alçaklık olarak görüyor.
Hangi onurlu Müslüman, demiyorum hangi onurlu insan böyle bir insan karşısında diz çöküp biat eder söyler misiniz bana? Yezid Medine katliamında halkın devlet başkanı halife olarak biatini kabul etmiyor onunda başını kesiyor. Biat-i Xebel dedikleri biat. Yani karım da senin, kızım da senin gelinim de senin, ben de seninim, istediğin gibi kullan bana böyle biat edeceksiniz yoksa kelleniz uçar, böyle bir biati, Hüseyin gibi onur abidesi, onurun ta kendisi, şerefin ta kendisi, keremin ta kendisi olan bir şahsiyet kabul edebilirimi?
Hüseyin’i suçuna ortak edecek Hüseyin de bunu kabul edecek. Böyle birisine Hüseyin biat elini uzatırsa aslında İslam’ın şah damarına elini uzatmış olacaktı. Onun için diyor eğer benim gibi birisi bu vasıfları ile Yezid gibi bir laine fasık, facir tarik-ü Selat birisine biat ederse, İslam’ın fatihası okunur. İslam bitmiş olur. Allah bana böylesine rezil bir hayatı, böyle rezil birinin önünde diz çökmeyi yasak etmiştir. Dedem bana bunu yasak etmiştir, müminler benden bunu beklemezler ve de beni pak sütüyle besleyip büyüten anam Zehra buna bana yasak etmiştir.
BU ASİL MİLLET ÇİN SEDDİNDEN BALKANLARA KADAR EHLİ BEYT SEVDALISIDIR
Bunları konuşurken bizim öfkemiz yükselir. Kime karşı Yezid’e. Bu ülkede fitneye sebep olabilir mi? Asla. Biz biliyoruz ki bu asil millet Çin setinden Balkanlara kadar bütün dünya bilsin ki Ehli Beyt sevdalısıdır. Türk milleti Ahmet Yesevilerin, Mevlana, Hacıbektaş, Yunus Emre’lerin terbiyesinden geçmiş ve her birerinin yüreğine kanına nakış nakış Ehli Beyt sevgisi işlenmiştir. Ve şehadet aşkını Şah-ı Şehidan imam Hüseyin’den almış ve onun için Çanakkale’yi geçilmez kılmıştır. Ruhları şad olsun.
Biz milletçe biriz, bu yas hepimizin, biz milletçe Hüseyin’in tarafındayız. Bu memlekette tek Yezid yoktur. Çok şükür bu millet tercihini Haydar’ı Kerrar’dan yana koymuştur. Muaviye tilkiliğiyle kendi karakterini örtüştürmemiştir. Milletçe biz Haydar-i ve Hüseyn’iyiz. Bu platform bizim müşterekimizdir.
DEVLETİMİZİN BEKAI, MİLLİ BİRLİĞİMİZ VE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜMÜZ KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
İmam Hüseyin’in şahsında bütün şehitlerimize selam olsun. Allah birliğimizi, dirliğimizi bozmasın. Çevremizde bir sapık kopuk sürüsü oluşmuştur. Dünyanın 80 ülkesinden, insan kanı içiyor, çocuk katlediyor, Hinde gibi adam eti yiyor. Biz milletçe bunun karşısında olmalıyız. Ve bu çakal sürüsünün tarafında hiçbirimiz olmamalıyız. Böyle zalimlerin dini mezhebi yoktur. Emperyalizmin, Siyonizm’in maşasıdır. Ama sakın ola ki ülkemize o çakal sürüsünün ihtilafını da taşımayalım, pis bedenlerini de taşımayalım. Onları tedavi etmekte bize kalmamıştır. Allah birliğimizi bozmasın, devletimizi yıkmasın, bayrağımızı indirtmesin, ezanımızı susturmasın. Bizim için devletimizin bekaı ki İmam Ali bize öyle diyor: “ Yöneticiniz kötü de olsa, yönetimsizlikten daha iyidir” onun için diyorum, devletin bekaı, milli birliğimiz, toprak bütünlüğümüz biz Ehli Beyt dostlarının kırmızı çizgisidir.
DEVLETİMİZİN NE BAŞBAKANI'NA NE DE CUMHURBAŞKANI'NA HAKARETE İZİN VERMEM
Biz birbirimizi eleştireceğiz ama bu üç hususa dokundurtmayacağız. Bu hassasiyeti koruyacağız. Tekrar ediyorum ben buradan yanlış bilgiler de gidiyor ama sizler şahitsiniz ki ben Türkiye Cumhuriyeti’nin ne Başbakanına ne de Cumhurbaşkanına hakarete izin vermem. Asla eleştirebilirsiniz ama küfür ve hakaret Ali edebinde yoktur. Eleştirilerinizi de bu edep içinde yapmanızı diliyorum.
BEKLENTİMİZ EŞİTLİK, ADALET VE HÜRRİYETTİR
Bizim devletimizden beklentimiz eşit yurttaşlık. Biz kendimizi hep böyle görüyoruz, kendilerini yabancı hissedenler istedikleri yere gidebilirler. Bizler bu ülkede yabancı da değiliz, muhacir de değiliz. Bu ülke bizim. Osmanlı olmadan bu topraklar sadece İstanbul göbekte kalmıştı o Yesevilerin, Mövlanaların, Hacıbektaşların terbiyesiyle İslam’ın güler yüzü oldular. Bu ülke böylece İslamlaşmış, Türkleşmiştir. Bu topraklar bizimdir. Kimse bize başka yer, adres, ülke gösteremez.
AŞURA VE GADİR-İ HUM TATİL OLSUN
Beklentimiz, eşitlik, adalet ve hürriyettir. Beklentimiz bu yas gününün ki bugün iş günüdür bu günün tatil olmasıdır. Biz milletçe Hüseyin’i rahatça anabilelim ve de Gadir-i Hum’un üç bayramdan birisidir, Peygamberimizin risaletinin tamamlandığı, İslam’ın Allah tarafından tek din olarak, beğenilip seçildiği gündür ve bugün Müslümanlar için bayramdır. Dolayısıyla bu iki günün tatil olmasını ısrarla talep ediyoruz. Elinde silah olanlara hak tanınır, ama medenice hak isteyenlere hak tanınmazsa o ayrı bir mesele siz ne ederseniz edin ama biz Mehmetçiğe kurşun sıkmayacağız. Biz Habil gibi kardeşkanıyla Allah huzuruna gitmeyeceğiz. Allah bizi Hüseyni yaşatıp, Hüseyni öldürsün…