Özgündüz: “İki, üç gün önce İran da Devrim Muhafızlarını taşıyan bir arabaya saldırdılar. Yani yolda giden otobüse uzaktan bir roket atıp askerleri şehit etmek hak değil haysiyetsizliktir. Kendi ülkene, vatanına karşı İsrail’in maşası olmaktır. Türkiye’de kan akıtan, Mehmetçiğe kurşun sıkan, anaları babaları üzüntüye boğan eller neyse aynı şekilde İran’da da bu eller insanları öldürmektedir. Bu Siyonizm’in ve emperyalizmin elleridir. O roketi atanlar da cesurca savaşmamış, haysiyetsizlikle hileye başvurmuşlardır.
Bütün terörü ve teröristleri telin ediyorum. Bu vaka ile beraber İran İslam Cumhuriyeti ve silahlı kuvvetlerine de baş sağlığı diliyorum. Onlar da bizim Mehmetçiğimiz gibi şehitlerinin kanlarını yerde koyacak kişiler değillerdir. Kat ve kat fazlasıyla şehitlerinin kanlarının intikamı alınacaktır, haberi yakında gelir inşallah. Mektebi şehadet olanın, kaderinde esaret olmaz. Allah emperyalizme, Siyonizm’e karşı koyan tüm güçlerimizin cümlesini korusun.
Bugünkü konum himmet, ulvi himmet. Bu konuyla ilgili bir sürü hadis var. Enteresan bir değerlendirmesi var Hz. Ali’nin (a.s) 47. Hikmetli sözünde. Nehcül Belaga’da. Kısa, dört cümle, insanı kategorize ediyor. Diyelim birisi diyor ki: ‘’Falanca kişi çok değerli adam.’’ Bakalım Hz. Ali’nin gözünden, onun perspektifinden gerçekten o adam değerli birisi mi? Bir adam kıymetli, değerli demek için bakacağız: ‘’Bir kişinin değeri ne kadar görüşü ne kadar geniş ise gayesi ne kadar büyükse, o gayeye verdiği değer ne kadar büyükse o kişi o kadar değerlidir.’’
Hz. Ali’nin birincil önceliği kendi egosunu tatmin etmek, kendi öfkesini yatıştırmak, gücünü göstermek olsaydı ki göstermiştir ister istemez. Yani Hz. Ali aslan ise diğerleri çok çok olsa kedidir. Yani adama demezler mi bu kadar yiğitliğin var ise Hayber’de sancağı bırakıp nereye kaçıyordun koca ordunla beraber. Soluğu Hz. Muhammed’in (s.a.v) çadırında alıyordun demezler mi adama? O kadar yiğittin düşman ‘’İçinizde bir erkek yok mu benimle ölçüşecek, hani ölen şehit oluyordu savaşta, cennete gidiyordu neden gelmiyorsunuz?’’ dediğinde başını neden eğip suspus kaldın demezler miydi? Burada neden böyle aslansın? Zeynebiyeliler kırk senedir ispat etmiştir ama bazılar hakikaten çürük ceviz gibi başka yerde fare, burada aslan kesiliyor. Bu sefer ben de diyorum ‘’Bu yiğitliğin nereden geliyor? Yoksa senin amacın fitne çıkarmak mı?’’ Tabirimi mazur görün diyor ki bunlar bendendir zaten bunlardan zarar gelmez. Hayatınız boyunca görmüşsünüz, beraber görmüşüz. Allah Kuran’da diyor ki izzet sadece ve sadece Allah’ın elindedir. Onun bunun kuyruğu altında izzet arayanların hepsi zelil olmuştur. Size herkesin gözü önündeki bir örneğini göstereyim mi? Suud kralı, Trump’un kuyruğu altında izzet ve iktidar sürdürmek istiyor. Trump ne yaptı dünyaya karşı onu: ‘’ Ben olmasam o tahtta iki hafta oturamazsın. Bu yüzden karşılığını ödeyeceksin.’’ dedi.
Daha dün Varşova’da İsrail başkanıyla oturuyorlar omuz omuza. Yemen’in kaçkın başkanı Suudi’nin desteklediği. Netanyahu ile yan yana. Çünkü paçavra gibi kullanılıyorlar. Ne kadar benim paspasım olmaya elverişlisin ona göre seni kuyruğumun altına korumaya alayım diyor Amerika bunlara. Gördünüz izzet sadece Allah’ın elindedir, başka yerde aramayın. O da izzeti Resulullah’a ve müminlere verir herkese vermez. İzzet sadece Allah’ın isimlerinden biridir. Ve hatta hadisler var: ‘’Allah müminleri özgür bırakmıştır.’’ Bu ibahe anlamda değildir. Peygamber’e de soruyorlar: ‘’Mümin falanca günahı işler mi?’’ Şimdi korkumdan diyemiyorum çünkü diyecekler ‘’Peygamber işleyebilir demiş, canı sağ olsun.’’ Böyle algılanacak diye ödüm kopuyor. Bir şeyi Allah haram etmişse onu kimse helaldir yapılabilir diyemez. Ama Allah hiç kimseyi tekvinen ne günaha ne de sevaba mecbur etmemiştir. Teşrihen günah saydığı şeyleri haram etmiştir, bir takım farzlar var onları da ilan etmiştir. Bu teşrihendir. Bunu bir kenara yazın, kafanızda dursun. Nefsinizi kurutsun.
Ama izzeti noktasında mümine izin vermemiştir. Düşman karşısında izzetinden taviz verme hakkı tanımamıştır. Yani mümin kuyruğunu kıstıran adam değildir, bu küffarın işidir. Özünden bir güçlüyü gördü mü kuyruğunu kıstırır. Müminin başı her zaman diktir. Mümin- mümine karşı zelildir. Küffar karşısında başı diktir.
İzzetli olmak Allah’a özeldir. O da Ehli Beyt’e vermiştir. Hz. Zeynep’i Yezid’in sarayında öyle asaletli durması bu özelliğindendir. Bir onur abidesi gibi o saraya girdiğinde bütün o dertlerini unutup düşman karşısında o haliyle dimdik durdu. Ehli Beyt’e Kufe’de hicab getirenler oldu. Hz. Zeynep hiç itina etmedi. Çekildi bir kenara, bir melike gibi, bir kraliçe gibi durdu orada. Düşman karşısında öyle, bir asker edasıyla yürüyordu.
Hendek Savaşında bütün Arap kabileleri bir olup yükleniyor bu yeni İslam devletine. Bütün küfrü temsil eden pehlivan ki Resulullah ‘’Kim çıkacak meydana?’’ Dediğinde kimseden ses çıkmıyor. Bir tek genç Hz. Ali kalkıyor ayağa. İman ile küfür karşı karşıya. Hz. Ali yenilse iman yenilecek, Hz. Ali kazansa iman kazanacak. Sonunda Hz. Ali o küfrün pehlivanının başını getirirken adeta fatih bir asker edasıyla oradakilerden biri Hz. Resulullah’ın yanına yaklaşıp ‘’Ya Muhammed, görüyor musun Hz. Ali ne kadar da mağrurlanıyor.’’ Orada da Resul-u Ekrem buyurdu ki: ‘’Küffar karşısında kibirlenmek, yani onurlu duruş, başı dik duruş ibadettir.’’
Kişinin görüşü aynı zamanda onun değerli olup olmadığını gösterir. Sadece eli ekmek veren birisi olmak değerli birisi olmak için yeterli değil. Değerlilikte kısas vizyon sahibi olmaktır. Hedefi yüce olmaktır. ‘’Cömertlik değersiz bir şey midir?’’ Hayır, cömertlik ayrı bir şeydir, o bir meziyettir. Hz. Ali (a.s) diyor ki kişinin değeri vizyonuna göredir.
Bir insan arkada bıraktığı bir şeyi yoksa kaybedecek bir şeyi yoksa aslan kesilir. Eğer kaybedeceği şeyler varsa işte bu durum o adamın kolunu, kanadını kırar. ‘’Ben burada yiğitçe davranırsam, dik başlı davranırsam bu mesele zarar görür.’’ Bu tür endişeleri varsa yiğit olamıyor. Hz. Ali de İslam’ın bekası için çekilmek zorunda kaldı yoksa otuz üç yaşındaydı, tam güçlü zamanı. Eğer kavga edersen kaybedeceğin ne var? Hayber de kaybedeceği bir şeyi yok. Hatta insanüstü, fiziki izahı olmayan bir güç gösterisi yapıyor. Bu fiziksel bir güç değil. Ne de olsa etten, kemikten oluşmuş. Kale kapısını sökecek, kendisine siper edecek ardından orduya köprü edecek. Fizik kuralları altüst. Ama burada kaybedecek bir şeyi var kılıcını çekse, İslam Devleti’ni kaybedecek. Öfkelenince yiğitliğimi ortaya koyayım, öyle bir şey yok. Bakacaksın, buradaki kavga vizyon açısından bana sonrasında kârlı mı olacak zararlı mı olacak.
0’dan Zeynebiye’de başladığımızda o günkü konuşmamı dinleyen der ‘’Herkes açılıyor, Selahattin sanki tutulmuştur.’’ O gün konuştuğumda bu sabaha devrim olur diye bir düşünce oluşuyordu. O zaman bu yolda sadece canımız vardı ortaya koyacak ki onu da bu yolda bir zahmet koyalım. Ne de olsa kurttan korkan koyun saklamasın. Ama artık bir cümle kurarken 40 kez frene basmak zorunda kalıyorum. Düşünüyorsun bu söylediğimden dolayı dostlarım, beni dinleyenler derde girer mi? Diye. Allah biliyor ki kişisel korkum yoktur.
Kişinin dürüstlüğü de, doğru konuşup konuşmaması da, yalan söylemesi de karakteri kadardır. Kişilik, karakter ölçüsündedir dürüstlüğü. Kişinin iffet derecesi de gayreti ile orantılıdır. Mesela Ebu Süfyan gayretsizin tekidir, iffeti de olmaz ki. Muaviye’nin kendisi bile Yezid’e diyor ‘’Öl ay Yezid ona buna çatma artık. Sen ona buna laf uzatıyorsun, sana iki katını çatıyorlar.’’
Caferi Tayyar diyor ki ‘’Ben cahiliye döneminde de harama göz ucuyla bakmadım. Çünkü kimsenin benim namusuma kem bakmasına tahammül edemem, ben de bu yüzden kimsenin namusuna kem bakmadım.’’ Bu müthiş bir şeydir, O dönemde o rütbede olan birisine göre.
‘’Azizlerim, ben değerli bir insan olmak gibi bir uğraşım yok. Cebim dolu olduktan sonra bana değerli desinler, değerli demesinler benim öyle bir sorunum yok.’’ Böyle diyorsan mesele yok, ben sana ne diyebilirim ki. Onurunu, şerefini, her değerini cebe bağlamışsan cebindeki tükenince insanlık adına hiçbir şey kalmaz elinde.
Diyorlar ya ‘’Paran oldu mu herkes sana beyefendi der.’’ Doğru diyorsun ama Kuran ne diyor? Diyor ki: ’’Siz insanlara lakaplar takıyorsunuz ki bu sizin işiniz değildir. Yapmayacaksınız.’’ Bir başkasında: ‘’Tahkir etmeyeceksiniz. Buna hakkınız yoktur.’’ Bunları yapmayın. Yasaktır, haramdır. Bir de diyor ki Kuran net olarak ‘’Siz; küçümsediğiniz, makaraya aldığınız insan Allah katında sizden çok daha değerli olabilir.’’ Kul kimdir ki bana değer biçsin. Değeri biçecek olan Allah’tır. Allah katında değerin yüksek olsun istersen himmetin yüce olsun. Himmetin sadece mideni doldurma kapsamında olmasın. Emirül Müminin başka bir sözünde buyuruyor ki: ‘’Öküzün de himmeti yemeğini yiyebilmek içindir.’’ Senin Allah katında değerin bir öküzün ki kadar mı? Allah bize gayret versin, bize düzgün karakter versin.
Ölüm yatağında bile takva edin. Allah bizi sevdiklerimizle haşretsin. İnsan olarak yaratılıp öküz gibi gitmemize izin vermesin bu dünyadan.” dedi.