Özgündüz; ‘’Hz. Muhammed’in (s.a.v) ebeveyn için çok önemli hadisleri vardır. Allah’ın rızası, ebeveynin rızasına endekslidir. Ebeveynleriniz sizden razı değil ise Allah sizden razı değildir. Tabi ki Kuran da istisna koymuştur, eğer seni şirke davet ederlerse onlara itaat etme. Böyle bir istisna vardır. Yani ebeveynin seni haram işlemen için emrederse itaat etmezsin o konuda çünkü Allah’ın yasakladığı bir konuda başka birisi seni harama zorlamaya hakkı yoktur. Veya Allah’ın (c.c) emrini terk etmeni isteme hakkı yoktur. Mesela sana ‘’namaz kılma, oruç kılma’’ der ise ona itaat etmek zorunda değildir.
Müslim’i Kûfe’de yalnız bırakan durum buydu. Ebeveynler geldiler gençleri kollarından tutup götürdüler. Dediler ki: ‘’Başımı devlet ile belaya sokma.’’ Müslim orada yalnız kaldı. Bu yalnızlık Kerbela ’ya da sıçradı. Orada Müslim’i yalnız bırakmalarının sonucu olarak şirk ordusuna katıldılar.
Müstahaktan vazgeçirebilirler. Mesela Umre ’ye gitmek istiyorsun ama ebeveynlerin senden ayrılmak istemiyor veya onlara yardım edebilecek birileri yok. O zaman gitmemen lazım. Veya koca, eşine izin vermiyorsa müstahakkı terk edebilir ama farzı terk edemez, kimse farzı terk ettiremez. Böyle bir hakları yok.
Hz. Zehra konusunda böyle bir istisna yok çünkü o masumdur. Keza emire itaat noktasında istisna yoktur çünkü bize göre mantıkta onu gerektirirdir, Allah’a mutlak itaat emri de bunu gerektirir. Hz. Zehra (s.a) masumedir. Bu zaten Allah’ın garantisi altındadır. Kimseyi Allah’ın razı olmadığı şeye emretmez. Allah’ın emrini çiğnemeye emretmez. Onun rızası esasen Allah’ın rızasını kazanmaya endekslidir. Bu Şia’nın resmi görüşüdür. Eğer Hz. Zehra (s.a) birisinden rızalı ise Allah’ın da o insana rızası vardr. Eğer Hz. Zehra’nın bir insana öfkesi, dargınlığı var ise Allah’ın da o adama öfkesi, küskünlüğü vardır. Hz. Zehra’nın rızası, öfkesi şahsi değildir. Kişisel değildir. Dünyevi değildir.
Fedek Bağı’nı elinden aldılar; rahatsız oldu, çıkarı zedelendi diyorsunuz ama o da öyle değil. Evet, Fedekbağı’nı alıp haksızlık ettiler orada da Allah gazap ettiği için, Fatima da gazap etmişti. Allah’ın emri çiğnendi. Fedek Ben-i Haşim’in fukarası için bir geçim kaynağıydı.
Fedek gidince mazlumlar birçok şey kaybetti
insanlık çok şey kaybetti. Fedek sadece bir hurmalık değildi. Orası sembolikti. Tarihin seyri değişti. Hiçbir tarih bize aksini gösteremez ki Hz. Zehra, Allah’ın razı olduğu şeyden hoşnut olmasın. Veya Allah’ın gazap ettiği şeyden mutlu olsun. Aslında Hz. Zehra, Allah’ın rızasını dakik gözetirdi, gazabını dakik gözetirdi. Onun için neden gazap eder, neden razı olur; bunları da bilirdi. Hz. Mehdi, (Allah zuhurunu acil etsin) buyuruyor ki: ‘’Resulullah’ın kızında Hüsna var, biz onu örnek alacağız.’’ Nur suresinde bahsedilen o güzel nur işte Sıddık-i Kübra’dır.
Ayşe’nin enteresan bir cümlesi var. Diyor ki: ‘’Hz. Muhammed (s.a.v) ihtizar halindeyken Hz. Fatima’nın kulağına bir şey dedi ve Hz. Fatima ağladı. Ardından bir şey daha dedi ve Hz. Fatima güldü.’’ Enteresan olan kısmı bu değil. Ayşe devam ediyor: ‘’Güldüğüne göre bu da bizim gibi normal bir insandır.’’ Bu cümleyi iyi düşünün. Yani Ayşe de Hz. Fatima’nın olağanüstü bir insan olduğunu kabul ediyor. Ve beşeri tepkiye kadar böyle düşünmüş. Sonra Hz. Fatima’nın gülmesinden sonra bir yanılgıya düşerek Hz. Fatima’nın da normal bir insan olduğunu düşünmüş. ‘’Gittim ve yanına sordum, Hz. Muhammed sana ne dedi ki sen bir anda ağladın ve ikinci söylediği şeyde güldün.’’ Hz. Fatıma orada dedi ki: ‘’Yanımda sen de vardın ama Peygamber onları benim kulağıma fısıldadı. Bunları Hz. Muhammed vefat edene kadar söyleyemem.’’ Ardından Ayşe, Hz. Muhammed’in vefatından sonra sormuş. O zaman da Hz. Fatima demiş ki: Önce bana ölümünü haber verdi, ağladım. Sonra buyurdu ki ‘’Seyidete Nisail Ehlil Cenne’’ ona da tebessüm ettim.’’ Buhari ve diğer Ehli Sünnet kaynaklarından nakledilen şekli budur. Şia kaynaklarında ise Hz. Muhammed (s.a.v) buyurdu ki: Sen Ehli Beyt’im içerisinde en önce bana mülhak olacaksın, kavuşacaksın. Senin de vefatın yakındır.’’ Hz. Fatima da, Hz. Muhammed’ ten fazla uzak kalmayacağını öğrenince sevindi, güldü. Şia kaynakları da bu şekildedir.
Farslar buna bir şey demiş. Bizim Türk Edebiyatı’na da girmiş. Nedir o: Şahı Zenan. Hatta derler ki: Şehri Banu Hatun’un da adı Şah Zenan idi. Hz. Ali (a.s) ona sordu: ‘’Adın nedir kızım?’’ O da dedi ki: ‘’Adım Şah-ı Zenan’dır.’’ Ardından Hz. Ali (a.s) dedi ki: Şahı Zenan bir tanedir. Sana Şehri Banu desek olur mu?’’ Ardından Şehri Banu bu ismi kabul etti.
Bu üç rivayetin hepsi birbiriyle çelişmiyor. Cennet kadınlarının şahı ise mümin kadınların şahıdır ki oradadır. Yani zıtlık yoktur. Hz. Fatima tüm bu değerli sıfatları hak etmiştir. Ben iki tane sonuç çıkarıp diğer konuya da değineyim.
1) Kimin Hz. Fatima ile arası açıksa Allah ile arası açıktır. Hz. Fatima ile arası bozuk olanın Allah ile arası bozuktur. Hz. Fatima’nın küskün olduğuna Allah küskündür. Biz, Hz. Fatima kimi sever ise onu severiz. Kimi de sevmezse, kimden nefret ederse bizde ondan nefret ederiz. Bu da birinci sonuçtan kaynaklanmaktadır.
2) Efendiler, Hanımefendiler; Hz. Fatima’dan üstün bir örnek yoktur. Hanımefendiler için Hz. Fatima’dan daha değerli bir örnek yoktur. Birbirinizi dünya malı ile kıskandırmak çok kötü. Bunlar Hz. Fatima’ya çok uzak şeyler. Bir şekilde öne çıkacaksan nezaketinle, duruşunla, davranışlarınla, edebinle fark yarat. Değersiz insan dünya malı ile övünür. Fatima penceresinden dünyaya bakmayı öğrenin. Fatima’nın duası üzerinize olsun.
Bu hafta İslam Devrimi’nin yıl dönümüdür.
Bunun müspet yönleri var, menfi yönleri var, olumlu yönleri var, olumsuz yönleri var. Biz bir ismet makamından bahsetmiyoruz. Kurumlar yanlışlar yapıyor, kişiler yanlış yapıyor. Bu İranlı vatandaşların birçoğunu rahatsız ediyor. Şimdi onlar adına benim buradan ahkâm kesmem yanlış olur. Düşman da çok ümide kapılıyor ki İran halkını ayağa kaldıralım bu devrim batsın. Çok ümide kapılmasınlar. Bu 40 senedir böyledir. Tarihinde göreceksiniz ki tüm İranlılar inkılabı kutluyor. Hükümeti eleştirmemiz bizim meselemizdir. Milyonların caddeleri, meydanları doldurup inkılabın lehine konuştuklarını göreceğiz. Bunun için birebir sohbetlerde Şia’nın genelinde bir durum var. İktidara karşı her zaman bir duruş var.
İktidarın yalakası olmamak Şia’nın karakterinde var.
1400 senelik muhalefet bizim karakterimiz olmuştur. İran halkı topyekûn bir şekilde artık İslam Cumhuriyeti istemiyoruz demokrasi istiyoruz derlerse o zaman da bizim söyleyeceğimiz bir şey yoktur artık. O halkın meselesidir. Yıkarlar mı yaparlar mı bu onları ilgilendirir. Bizim arzumuz kardeş ülkelerin hepsinde barışın, huzurun olmasıdır. Ama onlar seçimlerinde neyi seçeler bu bizim irademizin dışında bir olay.
İsrail ve Amerika insanlığın dostu mudur, düşmanı mıdır?
Biz bu soruya cevap verelim. Amerika; Çin’den, Rusya’dan, Kuzey Kore’den hoşlanmıyor. Chavez’den hoşlanmıyordu, Maduro’dan da hoşlanmıyor. Amerika inkılaptan hoşlanmıyor. İran inkılabından da hoşlanmıyor. He ilk başta devrimi tebrik etti, ilk tanıyanlardan oldu. Ama İran istiklal, bağımsızlık deyince Amerika bu durumdan hoşlanmadı. Amerika ‘’Ben dünyanın patronuyum, bunu kabul edeceksin eğer etmezsen sen gözümde şeytan olursun.’’ Der. Ama devrimin lideri ‘’Asıl şeytan sensin’’ dedi. İstiklal olmadan zaten hürriyet olmaz. İran İslam İnkılabıyla, Amerika’nın arasının çok bozuk olmasının sebebi de budur. Yoksa Şah’da Şia’ydı fakat Amerika ile uzlaşıyordu, iyi geçiniyordu. Yani Amerika aslında Şia ile İslam ile düşman değil.
Şeriatı en katı uygulayan Suudi Arabistan’dır.
Ama Amerika onunla iyi geçiniyor. Çünkü Suudi Arabistan, Amerika’ya itaat ediyor. Ama İran’a karşı çıkıyor. Şimdi aranızda benim gibi İran da bu kadar asi olmasın diyen de vardır. Biraz uzlaşsın diyen de vardır. Ama Amerika beni, sizi haksız çıkarıyor. Amerika insanların bir arada huzur içinde yaşamasını engelliyor. Bana boyun eğeceksin diyor. Yaratıcımız olan Allah’ın istediğinden çok daha fazlasını Amerika istiyor. Senin ülkeni ben kullanacağım, üsler yapacağım, madenlerini alacağım diyor. Bana boyun eğeceksin diyor. Beni ve sizi haksız çıkarıyor yoksa ben dünyada barıştan yanaydım.
Bana ne Amerika’dan?
İran hangi ülkenin malına tecavüz etti? Bütün İslam ülkeleriyle kardeşçe geçinmek ister. Ama Amerika diyor ki ‘’Hayır o sizin düşmanınızdır. Onunla iyi geçinmeyeceksiniz.’’ Mesele İslam meselesi değil. Ama bizi aynı mezhepten de olsak aynı ırktan da olsak bir söküğümüzü bulup dövüştürüyor. En katı şeriatçıları, vahabileri; Müslümanların başına dert etmiştir.
Amerika ile tarafsız bir şekilde geçinemezsin. Ya onun kuklasısın ya da en büyük düşmanısın.
Çünkü siz kavga ederken ben en büyük dostu ve diğer şeytan İsrail coğrafya da geçiniyor. Siz ne zaman birbiriniz ile kavga etmeyi bıraksanız ‘’Kahrolsun İsrail’’ diyorsunuz. Bunun için aranızı asla düzeltmenize izin vermemem lazım. Demem o ki, bu günlerde birbirimize daha çok kenetlenmeliyiz, birbirimizi daha çok sevip saymalıyız ki söküklerimiz olmasın.
Tekrar Cumanız mübarek olsun…"