Şia âlimleri, Ehl-i Beyt imamlarının Hz. Resulullah'tan (s.a.a) naklettikleri,
"Secdelerin en faziletlisi toprağın üzerine yapılan secdedir." ve
"Yer ve yerden biten şey ile yiyilip giyilmeyen şeyden başka bir şey üzerine secde etmek caiz değildir" hadisine dayanarak toprak üzerine secde etmenin daha faziletli olduğu hususunda icma etmişlerdir. Vesail'uş Şia kitabının yazarı şeyh Hür Amili, Hüşam ibn-i Hakem yoluyla naklettiği bir hadise göre İmam Ca'fer Sadık (s.a) şöyle buyuruyor.
"Toprağın üzerine secde etmek daha efdaldır. Çünkü daha çok "huzu"nun (Allah karşısında boyun eğmenin) nişanesidir ve huzu ise yalnız Allah için yapılır."
Başka bir rivayette de şöyle diyor. "İshak ibn-i Fazı Hz. Imam Sadık'tan kamıştan dokunmuş hasırlar üzerine de secde etmek konusunu sorunca imam şöyle buyurdu:
"Bunda bir sakınca yoktur, fakat toprak üzerine secde etmek benim için daha sevimlidir. Zira Hz. Resulullah da anlının yere dokunmasını seviyordu. Ve ben Resulullah'm sevdiği şeyi senin için de seviyorum."
Ama Ehl-i Sünnet alimlerine gelince, onlara göre her ne kadar hasır üzerine secde etmek daha faziletli ise de halı ve benzeri sergiler üzerine secde etmekte de bir sakınca yoktur. Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'in tahriç ettikleri bazı rivayetlerde de Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hurma ağacı yapraklarından dokunmuş olan bir küçük hasırı (humresi) olduğu ve onun üzerine secde ettiği kaydedilmiştir. Sahih-i Müslim'in hayız bölümünde Ayşe'den nakledilen bir hadiste şöyle deniliyor: "Resulullah bana "Secde yaptığım hasırı (humreyi) mescitten bana getir" dedi. "Ben hayızlıyım" dedim. Resulullah "Hayız olmak senin elinde olan bir şey değildir ki' buyurdu."(1)
Müslim: "Humre secdeye yarayacak kadar küçük olan seccadeye denir." diyor.
--------------------------
1 - Sahih-i Müslim, c.l. s.168. "Hayızlı kadının kocasının kafasını yıkamasının caiz oluşu" bölümü - sünen-i Ebu Davud, c.l, s.68 "Hayızlı kadının mescide girmesinin caiz oluşu" bölümü.
Hz. Resulullah'ın (s.a.a) yerin üzerine secde etmeyi sevdiğini gösteren ayrı bir hadisde Buhari'nin Ebu Said Hudri'den naklettiği şu hadistİr: Ebu Said Hudri diyor ki: "Hz. Resulullah (s.a.a) Ramazan ayının ortasındaki on günü itikar ederdi (mescidde kalıp ibadete meşgulolurdu). Bir yıl itikafının onuncu günü yani Ramazan ayının yirmi birinci gecesi şöyle buyurdu: "Benimle itikar yapan kimseler Ramazan ayının son on gününü de itikar etsinler. Ben bu geceyi rüyamda gördüm ama sonra unuttum. Sabahleyin su ve toprakla uğraştığımı gördüm. Onu (kadir gecesini) son on günlerde arayın; onu teklerde arayın."(1)
Ravi diyor: "O gece yağmur yağdı. Mescidin üzeri kapalı idi ama yine de damlama neticesinde yirmi birinci günün sabahı kendi gözlerimle Hz. Resulullah'ın alnında su ve toprak eserlerinin olduğunu gördüm."
Hz. Resulullah'ın (s.a.a) döneminde sahabe yerin üzerine secde etmeği faziletli biliyorlardı. Bunu isbat eden delillerden birisi de Nesai'nin, secde için çakıl taşlarını soğutmak bölümünde naklettiği şu hadistir: Cabir ibn-i Abdullah diyor ki: "Hz. Resulullah (s.a.a) ile öğle namazı kıldığım zamanlar, elime bir avuç çakıl taşları alıyor soğutarak öteki elime alıyor secdeye gittiğimde alnımı onların üzerine bırakıyordum."(2)
---------------------------------
1 - Sahih-i Buhari, c.2, s256 "Son on günlerde itikaf yapma' bölümü.
2 - Sünen-i Nisai, c.2, s.204, "Secde için kum soğutmak' bölümü.
Bunların yanısıra, Hz. Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Yer benim için secde yeri ve temizleyici kılınmıştır."(1)
Yine Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
"Yerin hepsi bizim için secde yeri ve toprağı da temizleyici kılınmıştır."(2)
Öyleyse sergi yerine yerin üzerine secde yapan Şia'ya karşı, müslümanlar neden bu kadar taassub gösteriyorlar? Sadece ceblerinde ve çantalarında bir toprak parçası bulundu diye Arabistan'da dövülmektedir? Acaba mukaddes islam dini Resulullah'ın (s.a.a) Allah'ın Peygamber'i olduğuna şehadet edip namaz kılan, zekat veren, Ramazan ayını oruç tutan ve hacc için Allah'ın evini tavaf eden müvahhid bir müslümana saygılı olmayı emretmiyor mu? Ve müslümanlar birbirlerine eziyet etmesini yasaklamıyor mu? Acaba bu kadar ağır zorluklara katlanarak ve bu kadar malı harcayarak Beytullah'ın ziyaretine ve hacc amellerini yapmağa gelen bir Şia'nın taşa taptığını söylemek akl-i selime uyar mı? Acaba Ehl-i Sünnet topluluğunu ilk kitabım olan "Nasıl Hidayete kavuşturn" adlı eserimde naklettiğim şehid Muhammed Bakır Sadr'ın şu sözü ikna etmeğe yetmiyor mu? Ben ondan toprak parçası üzerine secde etmek konusunu sorduğumda şöyle cevap verdi: "Biz Allah için toprağın üzerine secde ediyoruz. Toprağm üzerine secde etmekle toprak için secde etmek ayrı-ayrı şeylerdir."
--------------------------------
ı - Sahih-i Buhari, c.1. s.86, "Kitab'ut Teyemmüm",
2 - Sahih-i Müslim, c2, s.64, "Kitab'ul Mesacid ve Mevaziu-s Salat,"
Acaba secdesinin tahir temiz ve Allah katında makbul olması için ihtiyat edip Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt imamlarının emrine itaat ederek yumuşak sergiler yerine toprağa secde eden Şia'yı batıl bir şüpheye dayanarak küfr ve şirkle suçlamak doğru mudur? Ve acaba bizim böyle bir hakkımız var mıdır? Özellikle de bugün camiler yumuşak sergiler döşenmiştir. Hatta bazı camilere gayr-i malum bir maddeyle hazırlanan halıfleks adlı sergilerle döşenmiştir. Belki de onların bazısında secde yapılması caiz olmayan bir madde de bulunabilir. Dini konularına özellikle de dinin direği olan namazına dikkat eden bir Şii’nin namaz kılarken bel kemerini ve saatinin kol kordonunu aslı belli olmayan bir deriden olduğu sebebiyle çıkardığını ve bazen de geniş bir pantolon ile namaz kılmak amacıyla, küfr ülkelerinden getirilen dar pantolonunu çıkardığını görürsün. Bütün bunlar Allah'ın huzurunda onun sevmediği bir halde durmamasına özen gösterip, ihtiyat etmesinden dolayıdır. Acaba bunlardan dolayı onlarla alay edip onlardan kaçınmak doğru mudur? Yoksa Allah'ın şiarlarına önem verdiklerinden dolayı onlara saygı mı göstermeliyiz? Oysa Allah-u Tealala şöyle buyuruyor:
"Allah'm şiarlarnı tazim etmek (yüceltmek) kalplerin takvasındandır"
Ey Allah'ın kulları, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.
"Dünyada ve ahirette Allah'ın, size lütfü ve rahmeti olmasaydı daldığınız o dedi-kadu yüzünden mutlaka pek büyük bir azaba uğrardınız. O zaman siz, onu ağızdan ağıla naklediyor ve hiçbir bilginiz olmıyan o şeyi ağızlarınızia söyleyip duruyordunuz ve sanıyordunuz ki o, kolay birşey, halbuki o, Allah katında pek büyük birşeydi."
(Nur / 14-15)