İslam dünyasında çıkarılan mezhep fitnesi bugün önemli bir sorun haline gelmiştir. Zatıâliniz Irak’ta yaşayan bir kanaat önderi olarak bu konuda neler söylemek istersiniz:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

Tüm övgüler Allah’a mahsustur. Allah’ın salât ve selamı elçisi Hz. Muhammed (s.a.a) ve onun pak Ehlibeyt'ine (a.s) soyuna olsun.

Müslümanlar arasında çıkarılan fitne ateşinin açtığı tahribatı maalesef bugün her zamankinden daha fazla Irak'ta, Pakistan’da ve Afganistan’da somut bir şekilde görüyoruz. “La ilahe illellah” diyenler tekfir ediliyor; onların evleri yakılıp yıkılıyor, namusları lekeleniyor ve en doğal hakları olan huzur ve emniyetten mahrum ediliyorlar. Son zamanlarda Mısır’da da acımasız cinayetlere şahit olduk. Yakılmış bu fitne ateşinde maalesef İslam dininin farklı mezheplerinden olan masum insanlar katlediliyor veya hayata tutunmak için yurtlarını terk edip bin bir zorluğa katlanmak zorunda bırakılıyor. Bugün Müslümanlar kendi elleriyle kendi yaşadıkları şehirleri güvensiz ve her an can kaybının yaşanabileceği kaotik bir ortama dönüştürmüşlerdir.

Görünen o ki son aylarda bu tür olaylar Irak'ta artarak devam etmektedir. Bu konuda ne dersiniz?

Evet, maalesef yüksek tahribat gücü olan bombalar Pazar yerlerinde patlatılmış; bunun sonucunda kadınlar, çocuklar, öğrenciler ve sokak satıcıları hayatlarını kaybetmiş veya bir ömür boyu izini taşıyacakları şekilde yaralanmışlardır… Bedeni paramparça olmuş; çantası, defteri, kalemi kanlara bulanmış bir halde etrafa saçılan bir öğrenciyi düşünün… Evine ekmek götürürken patlayan bomba ile kolu ve bacağı kopmuş, elindeki ekmeği kana bulanmış bir işçiyi düşünün… Sokaktaki çöpleri kaldırırken bu saldırıya yakalanmış, parçalanmış bedeninin bazı bölümleri çöp konteynırına düşen bir belediye çalışanını düşünün… Kutsal türbede namaz kıldığı veya dua ettiği sırada bu saldırıya uğrayan yaşlı-genç onlarca masum insanı düşünün…. Bugün maalesef birçok medya kurumu da yaptıkları tahrik edici yayınlarla bu olanlara adeta çanak tutmaktadır…

Evet, ifade buyurduğunuz gibi bazı medya kurumlarının bu konuda önemli etkisi olmuştur. Peki, zâtialinize göre medya elindeki gücü toplumsal barışa hizmet yönünde ne şekilde kullanabilir?

Bugün yayın kurumları daha fazla seyirci kazanmak adına her türlü ilkesizliğe başvurabiliyor. Son zamanlarda özellikle Sünni-Şii çatışmasını körükleyen kanallar uydu üzerinden yayınlar yapmaya başlamıştır. Bu kanallarda konuşma yapan konuşmacılar özellikle mezhepler arasındaki ihtilaflı bir konuyu gündemine alarak o konuyu büyütmekte ve kâfirlik sebebi saymaktadır.

Halbuki Şia ve Ehlisünnet ekolüne göre “la ilahe illellah ve Muhammed Resulullah” diyen kişi tekfir edilemez. Ancak Müslümanlarda birazcık basiret ve feraset olursa bu medya kurumlarının kimlere hizmet ettiklerini anlamaları o kadar da zor olmayacaktır. Bunlar Siyonistlerin hedeflerine hizmet eden memurlardır; adını ne koyarsa koysun; ister kendisine Şii desin, ister Sünni fark etmez.

Televizyon kanallarında, internet ortamında ve sohbet odalarında mezhep fitnesini yayarak Müslümanları birbirine kırdırmaya çalışanlar Müslüman bile olamazlar; bunlar olsa olsa, sadece Siyonizme hizmet eden uşaklar olabilirler.