Hicri kameri takvimin ilk ayıdır. Cahiliye döneminde bu ayda savaşmak yasak (haram) olduğu için “Yasaklanmış” anlamına gelen muharrem denmiştir.
Ancak Emeviler, âlemlere rahmet Hz. Peygamber (sav)’in, “Eti etim, kanı kanımdır” dediği cennet gençlerinin, efendisi, şehitler şah-ı İmam Hüseyin’in (as) kanını dökerek Kerbela hadisesini gerçekleştirmekle bu ayın ihtiramını korumalıdır.
Ehli Beyt imamlarının sekizincisi İmam Rıza (as) şöyle buyurmuştur: “Muharrem ayında savaş yapılması, cahiliye halkı tarafından da benimsenmezi. Ancak bu ayda düşmanlar, kanımızı haksız yere döküp saygınlığımızı çiğnediler, (mallarını) yağmaladılar ve bize karşı Peygamberin (sav) hatırını hiç gözetmediler.
Hicri 61 (M.680) yılıydı.
Meleklerin secde edip iblisin haset ettiği hakikat; Âdem’in taşıdığı bu nurdu. Bütün yaratılmışların en üstünü insan, insanlığın zirvesinde ise Al-i Abâ , ehl-i beyt-i Mustafa diye bilinen bu beş nur vardır.
Ne var ki onların bütün beşeri hasletlerle insan olarak âlem-i şuhûda gelmeleri gerekiyordu; Onların bu makamı hak ettiklerine cümle Âlem şahit olsun diye.
Al-i Abâ’dan dördünün her biri imtihandan yüz akıyla çıkmış, bulundukları her konumda ve hayatlarının her safhasında kusursuz birer insan-ı kâmil örneği sunmuşlardı. Onlar dar-ı bekaya irtihal etmiş, hayatta bir tek Hüseyin kalmıştı. Yüreğinde onların hicranı ve uğradıkları zulüm, vefasızlık ve ihanetin acısıyla.
Hüseyn, elli yedi yıllık ilkeli ve erdemli hayatının finaline geldiğini biliyordu. O’nu fazîlet yarışında, yaratılmışların en zirvesine yüceltecek ve başına da Şah-ı Şehidan tacını taktıracak finalin, her bakımdan kusursuz başlayıp kusursuz bitmesini istiyordu. Konağa gitmezse, çağrılışın mahiyetine tarih şehadet edemeyecek, Yezid hayranları da: “ Huseyn isyan çıkardı diye öldürüldü” Diyeceklerdi
Her çağda ‘ben Müslüman’ım’ diyenlerin hangilerinin Yezid’in şahsında zorba zalimlerden yana, hangilerinin Hüseyin’in şahsında ilkeler ve ilkeli mazlumlardan yana olacakları belli olsun diye.
Hüseyin, bu belalı imtihanın, gönüllü kurbanı olmayı kabul etmişti.
Evet, imam Mekke’den çıkıp, kendi kurbangâhına doğru yola koyulduğunda, yüzlerce insan, onunla beraber çıktılar.
İmam Irak’tan gelen meşhur şair Ferezdak”a; Irak halkının durumu nedir? Diye sorar.
Ferazdak; ‘gönülleri senden, kılıçları Emeviler’den yanadır’ diye cevap verir.
Sonraki menzillerde de bu türden haberler alır.
Tirimmah Bin Hakem,”Eca dağı çok korunaklıdır. O bölgedeki benim kabilem de sana her türlü desteği verir. Oraya gitmenizi öneririm,” dedi.
İmam; Ben Kufelilere bunca davet ve temsilcime bey’atlerinden sonra, Kûfe’ye geleceğimi söyledim.
Ben sözünden dönen taraf olmayacağım buyurdu.
Salebiye’den sonra Kufelilerin bey’atini bozup, imamın sefirlerini öldürdüklerini öğrendiğinde, kendisiyle gelenlerden, şehadete gönüllü olmayanlarla, boynunda kul hakkı bulunanların ayrılmasını istedi.
Böylece çoğu dönüp gittiler. İmamın yanında az sayıda adam kalmıştı.
O sırada Hür komutasındaki Yezid ordusu, İmama ulaşmış, yakalayıp İbn-i Ziyad”a götürmeye çalışıyorlardı.
İmam, imtina ediyordu.
Karşılaştıkları noktadan, itişe kakışa bir noktaya gelip durdular.
Kerbela denilen çölün bir adı Gâzıriyye, bir adı, “Neyneva meşhur adıyla da Kerbela’dır.
Muharrem ayının ikinci gününde, Peygamber evladının kafilesi Kerbela’da konakladı. Keder ve bela çölünde, İslam tarihinin en büyük katliamının yaşanacağı günlerin yani Muharrem ayının 10. gününe, AŞURA’ya doğru yaşanacak musibetler de başlamış oldu.
|