Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Sayda’daki Kudüs Camii İmamı Şeyh Mahir Hammud, İran-Hamas yakınlaşmasına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Son Gazze savaşında direnişin tek destekçisi İran’a teşekkür edemeyen Hamas’ın Ebu Ubeyde’nin açıklamasıyla bunu telafi ettiğini belirten Hammud, İran’ın nüfuzunun güçlenmesinden endişe duyanların direnişi baltaladıklarına dikkat çekti.
Pakistan’da Taliban’ın üstlendiği okul saldırısına da değinen Hammud, bu eylemi yapanların İslam’ın adını lekelediklerini belirtti.
Şeyh Mahir Hammud’un 19 Aralık tarihli Cuma hutbesi:
Allahım, İslam Adına İslam’ı Karalayanlara Karşı Bize Yardım Et!
“Birilerinin işledikleri hatalar Allah’ın gazabını çağırır nitelikte… Öyle şeyler işleniyor ki başımıza çok yakın bir zamanda azap geleceğini düşünebiliyoruz. Ancak tam da bu noktada şu ayetleri hatırlıyoruz:
“Allah insanları zulümlerinden dolayı cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı. Fakat o, onların cezasını takdir edilmiş bir vakte kadar geciktirir. Onların eceli gelince ne bir saat geri kalırlar ne de ileri geçerler.” (Nahl: 65)
“Eğer Allah, insanların kazandıkları yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları belirlenmiş bir vakte kadar geciktirir. Vakitleri gelince de Allah muhakkak ki kullarına görücüdür.” (Fatır: 45)
Bu hatalardan birine de Gazze’de tanık oluyoruz. Suud’un Hamas Hareketine açıkça şu teklifte bulunduğunu duyduk: “İran’la ilişkilerinizi kesin, biz de Gazze sınır kapılarını açalım.” Bu ne çirkinliktir!
Peki, ne anlama geliyor bu ifadeler? Suud eğer isterse Mısır’ı ya da diğerlerini ikna edebilecek güce sahip… Eğer Suud isterse sınır kapılarını çok rahat açtırabilir. Ama o bu insani eylemi bir şarta bağlıyor: Hamas’ın İran’la ilişkilerini kesmesi… Neden? Çünkü İran Gazze’ye silah ve gerekli askeri araçları sağlayan tek taraf…
Yani direnmek istiyorsanız yaşamak da yok! Ama eğer Siyonist düşmana boyun eğerseniz yaşayabilirsiniz de, hastalarınızı tedavi de edebilirsiniz.
Tüm bunların İslam adı altında işleniyor olması çok daha acı veriyor. Suudi Arabistan’ın bayrağında “La İlahe İllallah” yazıyor. Ama söz konusu takas Filistin halkının küçük düşmesine, Siyonistlere boyun eğmesine dayanabiliyor. Bu teklifi sunabiliyorlarsa neden o bayrak dalgalanmaya devam ediyor? Nerede kaldı Harameyn’in hizmetkârlığı?
Evet, Hamas Hareketi bu haberi yalanlamış olabilir. Ancak yalanlamasının sebebi de aynı şekilde maruz kaldığı baskılardır. Sonuç olarak bu yalanlama gerçekleri değiştirmiyor. Hamas’ın Gazze’de, hatta tüm Filistin’de ortaya koyduğu direniş ne kadar bastırılmaya çalışılsa da bunu başaramayacaklar. El-Asfu’l Me’kul zaferinden sonra İran’ı hayırla anmayı ihmal eden Hamas Hareketi 27. Kuruluş yıldönümünde Ebu Ubeyde’nin yaptığı konuşmayla bunu telafi etti.
Çünkü teşekkür de imanın bir parçasıdır. Çünkü “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez.” Ama İran’ın bölgedeki nüfuzunu artırmasının dinimiz ve ulusumuz adına olumsuz bir gelişme olduğu yönündeki konuşmaların ancak zavallı, hastalıklı kişilerin ifadesi olduğu da unutulmamalıdır. Kendisine, dinine, mezhebine, inancına güvenen bir kişi böyle sahte endişelere kapılamaz. Bu endişelerin tek hedefi direnişi baltalamaktır.
Aynı şekilde bugün Pakistan Cumhuriyeti’nin kontrolünde olduğu gerekçesiyle bir okuldaki öğrencileri öldüren ve bunu İslam adına yapanların da bu sözlerin muhatabı olduğunu belirtmeliyiz. Bunlar İslam’ı nasıl anlıyorlar? Aynı kişilerin benzerlerine Irak’ta, Suriye’de, Sina’da, başka başka yerlerde tanık oluyoruz. Allahu Teala “Es-Sabur” olduğu kadar “intikam alan”dır da aynı zamanda. Öyleyse hep birlikte Allah’ın İslam dininin adını lekeleyen kral, devlet başkanı, IŞİDçi vs. kimlikleriyle öne çıkan bu kişilerden nasıl intikam aldığını görmeyi bekleyelim. Tüm bunlar karşısında bize düşen Hz. Nuh’un o duasıdır elbette: “Rabbine “Doğrusu ben yenildim, bana yardım et” diye yalvardı.” (Kamer:10)”