Yemen Devrimini, başarılı bir devrim kriterlerini uygulama ve eski devlet mekanizmasının bütün organlarını saf dışı bırakma başarısı açısından, Arap ülkeleri arasında, 21. yüzyılın en başarılı devrimi sayabiliriz.
Tesnim Haber Ajansı tarafından Farsçaya tercüme edilen analizinde Lübnan'ın önde gelen siyaset uzmanı Nasır Kandil Yemen Devrimini ele aldı. Yazısında Yemen Devrimini Hizbullah direnişiyle karşılaştıran Kandil şunları kaydetti: “Hizbullah da ulaşılamaz bir ideal olarak görülen direnişi hayata geçirmeyi başararak bunu, Vietkong savaş taktiğinden de üstün bir mucizeye dönüştürdü. Hizbullah, bütün Arap ülkelerinin ordularının asla ortaya koyamayacakları bir direniş gücü vücuda getirdi.”
Kandil şöyle yazdı: “Husiler, önceki rejimi yerle bir eden, anayasayı askıya alan bir devrime imza attı. Bu devrim, parlamentoyu lağvederek ulusal geçiş konseyi tesis etti. Bu konsey, cumhuriyet yönetim kurulunu seçecek ve ülke, bu kurul tarafından oluşturulacak devlet tarafından iki boyunca yönetilecek.”
“Husiler tam manasıyla başarılı devrimlerin programını uyguladı; bu daha önce "Arap baharı" hareketlerinde şahit olmadığımız bir durumdur. Arap ülkelerinde sabık rejimi ayakta tutan organlar varlıklarını sürdürmüştü ve yeni devlet mekanizması bu organlara bağlı olarak kurulmuştu.”
Artık, Arap petrolüyle aldatılan ve sadece prenslerin sözlerini yayımlayarak içi boş davullara dönüşen başta solcu tayfası başta olmak üzere Arap basının ne diyeceğinin bir önemi yok! Husi hareketi, birçok kültür insanının, yazarın ve düşünürün bir yüzyıldan fazladır beklediği bir devrime imza atmış bulunuyor.
Nasıl ki Hizbullah asla gerçekleşmeyeceği düşünülen bir direniş hareketini başlatarak beklenilenin ötesinde kazanımları bu harekete eklemeyi ve bütün Arap ülkelerinin ordularının bir araya gelerek başaramayacakları bir direniş hattı oluşturmayı başardıysa, Husiler de düzeni değiştiren, anayasayı askıya alıp parlamentoyu lağvederek ulusal geçiş konseyi tesis eden bir inkılâba imza atmıştır.
Çok geçmeden cumhuriyet yönetim kurulu üyeleri seçilecek ve bu kurul, ülkeyi iki yıl boyunca idare edecek bir devleti ortaya çıkaracak; tam da devrim teorisyenlerinin bir devrimi başarılı kılan ölçütleri ele aldıkları teoriye uygun olarak… Hiçbir Arap baharı ülkesi böyle bir şeye şahit olmamıştır. Çünkü bu hareketlerde önceki rejimin programı sürdürülmüş ve önemli aktörler yerlerinde kalmaya devam etmiştir.
Artık Husilere kimin saldıracağının da önemi yok! Zamanında Hizbullah'a kimlerin saldırdığının bir öneminin olmadı gibi… Bu iki hareket günümüzün en önemli kazanımlarıdır. Lübnan Hizbullahı bize İsrail'i yenilgiye uğratmanın yetkin bir modelini sunmuş, topraklarımızın bu rejimin işgalinden nasıl kurtulacağını, düşman işgaline karşı nasıl bir karşı güç oluşturulabileceğini göstermiştir. Korku dengesini düzene koymuş, engelleyici bir güce dönüşmüştür. Hizbullah bütün bunları bir ülkenin toplam nüfusunun yarısından az bir toplulukla başarmıştır ve bu topluluğun sayısı, Arap halklarının nüfusunun toplamının yüzde biri dahi değildir. Ayrıca bütün bu gelişmeler, Arap ülkelerinin en küçük, en zayıf ve yaralı ülkesinde meydana gelmiştir.
Şimdi bütün bu yaşananlar tekrarlanmış ve Husi hareketi bir inkılâbın nasıl gerçekleştirileceğini en yetkin biçiminde bize göstermiştir. İnkılâp, kendine has bir inanca ve farklı bir mezhebi renge sahip olanlarca başlatılmışsa da bu ikisinin gölgesinde kalmamıştır; ulusal demokratik bir güç olarak yoluna devam etmektedir. Halk kitlelerinin tamamını ve liberal ve milliyetçi önderleri ayağa kaldırmış, etnik ve dini ayrışmaların üstünde bir koalisyon oluşturmuştur. Bu topluluk, muhtelif merhalelerde silahlı intifada başlatmayı ve farklı birimlerde siyasi faaliyet yürütmeyi çok iyi bilmektedir. Husi hareketi, müzakereleri nasıl yöneteceğini, hâkimiyet çerçevesini genişleterek egemenliği bütün Yemen halkını kapsayacak şekilde herkesin katılımına açık hale getirmeyi çok iyi bilmektedir. Husiler, güvenliği nasıl sağlayacaklarını, orduyu nasıl yöneteceklerini, El Kaide ile nasıl mücadele edeceklerini, aşiretleri nasıl kontrol altına alabileceklerini de çok iyi biliyorlar.
Yemen'deki gelişmeler takdire şayandır; Yemen'in geleceğini belirleyecek beyaz devrimde bir damla olsun kan akmamıştır. Yemen, Fars Körfezi'nin kaderini değiştirebilecek, Bab el-Mandeb'den Suudi Arabistan'a kadar bu bölgenin güneyindeki gelişmelerde esas rol oynayacak, nüfus açısından ve coğrafî bakımdan önemli bir ülkedir. Ülkede, parlamentoyu oluşturan unsurların tamamının kendi eğilimleri doğrultusunda katılım sağlayabilecekleri bir ulusal konsey bulunmaktadır. Bu, cumhuriyet yönetim kurulunu seçip ülkeyi yönetecek devleti belirleyecek geniş yelpazeli bir vekillik sistemi anlamına gelmektedir. Öncelikli amaç, güvenliği sağlamakla görevli bir güvenlik komitesi oluşturulmasıdır. Arabistan'ın öfkesi taşmış durumdadır ve satılmış unsurlar, uydu kanallarında Yemen devrimine darbe suçlamasında bulunmaktadır.
Husileri kutladıktan ve Allah'tan onları başarılı kılmasını niyaz ettikten sonra evvelemirde onlara güvenliğin önemini hatırlatmamız gerekir. İkinci olarak, hoşgörüyü ilke edinmeli, daha sonra etnik ve coğrafî zeminlerde açılabilecek boşluklara dikkat etmelidirler. Bütün grupları bir araya getirmek için yumuşak bir üslup benimsemelidir. Kuşkusuz menfaat siyasetin kuralıdır ve en önemli nokta, uzlaşı ve barış fırsatları üzerinde durmaktır. Devrim üst üste başarı kazanırken, her egemenlik yönteminde ilk ve son karar, seçim sandıkları ve halk iradesidir. Halkın ve Allah'ın desteği alan kimse mutlaka zafer kazanacaktır.