Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu referandum ve gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Karamollaoğlu: Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu referandum ve gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Diyarbakır'daki terör saldırısını kınayan Karamollaoğlu, şehitlere rahmet diledi. Başkanlık sistemi referandumunun 4 gün sonra yapılacağına işaret eden Karamollaoğlu, 17 Nisan tarihinin en az 16 Nisan kadar önemli olduğunu söyledi.
Karamollaoğlu, 'Çıkan sonuç ne olursa olsun evetçisiyle hayırcısıyla iktidarıyla muhalefetiyle herkes bu sonuca saygı duymak zorundadır. Bunu milli iradenin tecellisi olarak görmek zorundadır. Bu husus kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz için önem taşımaktadır. 16 Nisan'da çıkacak sonucun zafer ya da mağlubiyet olarak değil millet iradesiyle ortaya çıkmış demokratik bir sonuç olarak görülmesini diliyoruz. Çünkü görüşlerimiz, düşüncelerimiz, kararlarımız, farklı olsa da hepimiz bu ülkenin iyiliğini istiyoruz.' şeklinde konuştu.
Partilerine yönelik sosyal medya başta olmak üzere bazı mecralarda algı operasyonlarının altını çizen Karamollaoğlu referandumda 'evet oyu verecekmiş' gibi gösterildiğini ifade etti.
Saadet lideri, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
'Sosyal medya başta olmak üzere bazı mecralarda, sanki Saadet Partisi evet oyu verecekmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Saadet Partisi teşkilatları Türkiye’nin en disiplinli teşkilatıdır. Çok net bir şekilde bir kez daha ifade ediyoruz ki, Saadet Partisi bu seçimde “HAYIR” oyu verecektir. Bu binayı sağlam zemine inşa edilmektedir. Çünkü bu binanın yangın çıkışı da yoktur. En başından beri diyoruz ki, “Biz Başkanlık sistemine karşı değiliz. Getirilen bu metnin muhtevasına karşıyız.
Aslında, biz başkanlık sistemine “Evet” diyebilmek için çok çalıştık; ancak iktidardan da “Evet” demememiz için elinden geleni yaptı. Zira bu metinde kuvvetler ayrılığı ilkesi sağlanmamıştır. Başkanlık sisteminde daha güçlü hale getirilmesi gereken Meclis, tam tersine daha güçsüz hale getirilmiştir.
Bu metinde Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacak hiçbir işaret yoktur. Tek söylenen, bize güvenin, olmaktadır. Ciddi bir denetim mekanizması oluşturulmamıştır. Meclis hükümetten neredeyse tamamıyla koparılmıştır. Hayır çıkarsa daha düzgün bir Başkanlık Sistemini nasıl kuracağımızı hep birlikte yeniden tasarlayalım. Evet, çıkarsa, gidişata bakar, eksik ve noksanları nasıl telafi edeceğiz üzerinde tartışalım. Görünüşte çok güzel bir bina yapabilirsiniz. Ama herhangi bir tehlike anında, o binanın yangın merdiveni yoksa bu felaket getirir. Biz bu yüzden Hayır diyoruz.
Bugün olduğu gibi ülke problemlerinin çözümünü sadece yönetim sistemi değişikliğinde aramak büyük bir hata, bir safdillik olur. Referandumda Evet çıkarsa Türkiye uçacak, Hayır çıkarsa batacak yaklaşımı doğru değildir. Mühim olan hükümetlerin uygulayacakları politikalardır. Eğer politikaları doğru değilse yönetim sisteminizin adı başkanlık olmuş, parlamenter sistem olmuş bir anlamı olmaz. Siz işsizliği nasıl önleyeceksiniz. Tarımda ve hayvancılıkta dışa bağlılıktan bizi nasıl kurtaracaksınız. Dış Ticaret açığını nasıl kapatacaksınız. Dağ gibi büyüyen borçları nasıl ödeyeceksiniz. Satıp yok edilmesine seyirci kaldığımız fabrikaları yeniden nasıl inşa edilecektir. Eğer bağımsız ve güçlü bir savunma sanayine sahip değilseniz, Amerikan Füzelerinin, Suriye’yi vurmasını “Memnuniyetle!” karşılamak zorunda kalırsınız. Eğer güçlü bir ekonomiye sahip değilseniz, dün terör devleti dediğiniz İsrail ile “İşbirliği nlaşması” imzalamak zorunda kalırsınız. Eğer milli ve yaygın bir sanayiye sahip değilseniz, Hollanda’ya, Almanya’ya yönelik meydan okumalarınız havada kalır. Küresel güçlerin arasında bir o yana bir bu yana savrulup durursunuz.
Bugün ülkemiz hem iç politika da hem de dış politika da çok temel sorunlarla karşı karşıya. Burnumuzun dibi Suriye’de tarihin en büyük kaoslarından biri yaşanıyor. Küresel güçlerin savaş çanları çalınıyor. Peçeteler üzerinde İslam ülkelerinin haritaları yeniden çiziliyor. İçeride ise umutsuzluk hâkim. Ekonomi tıkanmış, işsizlik cumhuriyet tarihin en yüksek seviyelerine gelmiş dayanmış. Ama bizim konuşabildiğimiz tek şey var, evet mi- hayır mı? Bir an evvel ülkemizin gerçek gündemine dönmek zorundayız. İnşallah bu referandum büyük bir olgunlukla sonuçlanır. Ve bizler milletçe, devletçe bu devasa problemlerin çözümüne odaklanırız.
Adeta bütün dünya bir akıl tutulmasının içerisinde. Bu akıl tutulması insanlığı Üçüncü dünya savaşının eşiğine getirmiştir. Bölgemize, Moğol istilalarında bile görülmedik bir kargaşa ve kaos hâkim.Herkes birbirini tehdit ediyor. Hollanda’dan, Almanya’ya, Amerika’dan Fransa’ya, İngiltere’den Rusya’ya, tam 13 ayrı ülkenin askeri güçlerinin bölgemize yaptığı yığınak bu akıl tutulmasının sonucudur. Bütün namluları İslam dünyasını hedef almış bu silahların amacı, huzur ve barışın değil, sanki “Melhame-i Kübra”nın yani “Büyük Kıyım”ın habercisidir. Böyle bir ortamda en küçük bir provokasyon, en küçük bir kıvılcım, tarihin en kanlı kıyımlarının yaşandığı bir küresel savaşın tetikleyicisi olabilir. Yine unutmamalıyız ki Suriye’den sonraki hedef Türkiye ve İran’dır. Bundan dolayı böyle dönemlerde yapılması gereken, yangına körükle gitmek değil sağduyuyu ve akl-ı selimi ortaya çıkarmaktır.
Bu kaos ortamı, tehditle, silahla, füzeyle, askeri güçle değil hakkı üstün tutan bir anlayışla önlenebilir. Saadet Partisi olarak çatışma ve gerginlik yerine sağduyu ve diyalog çağrımızı yeniliyor ve şu uyarıları tarihi bir sorumluluk olarak kamuoyuna sunuyoruz: Öncelikle ifade etmeliyiz ki, Sadece Suriye değil, bütün bir İslam alemi tehdit altındadır.
1. ABD ve Rusya örneğinde görüldüğü gibi bölgeye yönelik her türlü yabancı müdahale sorunu çözmekten çok kaosu daha da arttırmaktadır.
2. Savaşı başlatmak kolay, bitirmek zordur. Şartlar ne olursa olsun, barış için, diplomatik kanallar sonuna kadar zorlanmalıdır.
3. İslam dünyası kendi sorunlarını kendi içinde çözebilecek tarihsel birikim ve tecrübeye sahiptir.
4. İslam ülkeleri ile ilişkilerin güçlenmesi ve sağlıklı bir müzakere ortamının oluşması sağlanmalıdır.
5. Bütün İslam dünyası temsilcilerinin yer aldığı geniş katılımlı bir “Suriye Barış Konferansı” tertip edilmelidir. D-8 kuruluş amacı ve yapısı itibariyle bu konuda uygun bir zemin olarak değerlendirilmelidir.
6. Biz Saadet Partisi olarak, Millî Görüşün İslam ülkeleri nezdinde sahip olduğu birikim, tecrübe ve etkinliğini harekete geçirmeye, bu yönde atılacak her türlü olumlu adımı desteklemeye hazırız.
Bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyor, İnandığımız gerçekleri tarihi bir sorumluluk olarak aziz milletimize arz ediyoruz. 16 Nisan Pazar günü yapılacak Referandumun, ülkemizde iyiliğin, hakkın, adaletin yerleşmesine vesile olmasını diliyoruz.'