Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
“İsrail yapımı” Irak krizi
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
03-07-2014 14:25 - 1405 Okunma

  Bazıları, vahim saldırı ve işgal nedeniyle ABD'yi suçluyor. Bazıları Iraklıları suçlayıp mezhepçiliğe, yolsuzluğa ve yetersizliğe işaret ediyor.

Fakat Pazar günü İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, farkında olmadan hakikati açığa çıkardı: Irak'taki trajedi (tıpkı Suriye, Libya, Sudan'daki benzer trajediler gibi) İsrail yapımıydı. Bu ülkelerin hepsi, İsrail'in Ortadoğu'yu Balkanlaştırmayı amaçlayan Oded Yinon planının parçası olarak istikrarsızlaştırıldı.

Tel Aviv Üniversitesi'ne bağlı bir düşünce kuruluşunda konuşan Netanyahu, İsrail'in bağımsız bir Kürt devletine giden yolun açılması için Irak'ın yıkılmasına destek verdiğini ilan etti. İsrail'in “Kürtlerin bağımsızlık arzusunu desteklemesi gerektiğini” söyleyen Netanyahu, İsrail'in Ortadoğu ülkelerinde mezhepsel bölünmeyi ateşleme ve bu ülkelerin parçalanması için sahneyi hazırlama planındaki başarısını kutladı.

Irak'ın yıkılması İsrail için çok kazançlı bir iş olacaktır. Böyle bir girişim birleşik bir Irak'ın yarattığı jeo-stratejik tehdidi ortadan kaldıracağı gibi, bağımsız Kürdistan'dan gelecek aslan payını da İsrail'e verecektir. (Siyonistler yıllardan beri Kürdistan'a sızıyorlar; bu ülkeden çıkan petrole hakim olacak ve İsrail'e giden bir boru hattı üzerinden kendi pazarına gönderecek bir konuma sahipler.)

IŞİD'in Irak saldırısı, bu Siyonist rüyasını olanaklı hale getirdi. Mazeret olarak “IŞİD tehdidi”ni kullanan İsrail destekli Irak Kürtleri, önde gelen bir petrol üretim merkezi olan Kerkük'ü ele geçirdi. Eğer Kerkük bağımsız bir Kürdistan'a dahil edilirse Irak gelecekteki petrol gelirlerinin önemli bir bölümünü kaybedecek, İsrail tahakkümü altındaki Kürdistan ise Tel Aviv'e dev petrol gelirleri aktaracaktır.

Ayrıca Kürtlerin bağımsızlık ilan etmesi, Ortadoğu ülkelerindeki istikrarsızlığı yoğunlaştırmak suretiyle İsrail'e bir fayda daha sağlayacaktır. Irak gibi Türkiye, Suriye ve İran'ın da Kürtçe konuşan nüfusun çoğunluğu oluşturduğu bölgeleri var. Irak Kürtlerinin Bağdat'tan ayrılması halinde, komşu ülkelerin Kürt topluluklarının aşırıcı ve/veya Siyonist destekli unsurları da bu ülkelerden ayrılmak isteyecektir. Muhtemel sonuç, bölgesel bir savaşa bile dönüşebilecek olan, birbiriyle bağlantılı iç savaşlar serisidir.

İşte Netanyahu'nun ve öteki İsrailli aşırıcıların istediği şey budur. Onlar can havliyle, İsrail'e “savaş sisi” örtüsü altında Filistin'e yönelik etnik temizliği tamamlama fırsatı verecek bir büyük Ortadoğu savaşını başlatacak bir barut fıçısı ve kıvılcım arıyorlar.

Resmi düzeyde ABD, Netanyahu'nun Irak'ı parçalara ayırma planına karşı çıkıyor. Geçtiğimiz Salı günü Dışişleri Bakanı John Kerry Irak'ın Kürt bölgesini ziyaret etti ve Kürt liderlerle görüştü. Kerry, Kürtlere Irak'ın parçası olarak kalmalarını söyledi. ABD'nin birleşik bir Irak'ı desteklediğini ve parçalanmasına karşı çıktığını ifade etti.

Fakat ABD gerçekten de İsrail politikasına karşı çıkabilir mi? Tarih, İsrail'in bir şekilde ABD'ye nazını kabul ettirdiğini gösteriyor.

1990'larda Netanyahu'nun ABD'de bulunan, aralarında Paul Wolfowitz, Douglas Feith, Richard Perle ve Scooter Libby'nin de bulunduğu temsilcileri, ABD'yi Irak'a saldırmaya ve bu ülkeyi işgal etmeye zorluyorlardı. Her ne kadar Irak'ı Batı tarzı bir demokrasiye dönüştürmek istediklerini iddia etseler ve ABD askerlerinin şekerler ve çiçeklerle karşılanacağını öngörseler de, gerçek amaçları Irak'ı yok etmek ve bu bölünme için sahneyi hazırlamaktı.

1990'lı yıllar boyunca ABD yönetici elitlerinin Siyonist olmayan kanadı, Siyonistlerin Irak'ı işgal etme planına başarılı bir şekilde muhalefet etti. Onlar, böyle bir savaşın ABD'nin ulusal çıkarlarına hizmet etmeyece ğibi biliyorlardı.

Fakat Siyonistler ABD'nin ulusal çıkarlarıyla ilgilenmiyorlardı. Onların ilgilendiği tek şey, Oded Yinon planının izlenmesiydi.

Bu yüzden Siyonistler 11 Eylül 2001'de Amerika'da bir darbe sahnelediler. Dünya Ticaret Merkezi'ne ait üç gökdeleni havaya uçurdular, Pentagon'u bombaladılar, bunun için düşmanlarını suçladılar ve buradan doğan öfke dalgasını iktidara el koymak ve ulusal politikayı değiştirmek için kullandılar. ABD Ordusu, Siyonistlerin talimatı altında, İsrail'in çıkarlarına hizmet etmek üzere Irak'ı işgal etti.

ABD işgali sırasında İsrailliler ve onların ismen Amerikalı olan paralı askerleri, Ebu Gureyb'deki cinsel işkenceyi yarattı ve denetledi. Irak'ın gelecekteki potansiyelini sakatlama amaçlı bir entelektüel soykırımının parçası olarak Irak'ın önde gelen yüzlerce bilim insanını ve araştırmacısını öldürdüler. Aynı zamanda mezhepsel bölünmeyi körüklemek amacıyla bir yanıltma harekâtı terörü dalgası başlattılar. Bugün, çalışmalarının meyvelerini toplamaya hazırlanıyorlar.

ABD, Irak'ın birliğini destekleme yönündeki resmi politikasına bağlı kalacak mı? Yahut Siyonistlere boyun eğip Kürdistan'ın şiddet yoluyla ulusal gövdeden ayrılmasına izin mi verecek?

ABD'nin Irak birliğine destek verdiği iddiasında dürüst olup olmadığı tartışılır. Bazen Amerikan liderleri resmi tutumlarında ilkeli bir duruş sergiliyor, ancak aynı anda resmi politikanın yüz seksen derece zıttı olan ilkesiz bir gizli politika izliyor. Ve çoğu zaman bu ilkesiz gizli politika, İsrail'in politikasıyla paralel oluyor.

Örneğin gaddar eşkıya ve İsrail ajanı El-Sisi Mısır'ın demokratik yoldan seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi devirdiği zaman ABD resmi olarak darbeye karşı çıkarken, İsrail darbeyi açıkça desteklemiş ve Sisi'yi “bütün Yahudiler için bir ulusal kahraman” olarak adlandırmıştı. Fakat Amerika'nın darbeye karşı çıktığı iddiası bir dış görünüşten ibaretti. Mursi devrilirken bile Netanyahu Sisi'ye, ABD'li vergi mükelleflerinin ödediği milyarlarca doların Mısır ordusuna akmaya devam edeceği teminatını veriyordu. Gerçekten de öyle oldu.

ABD'nin söylediği şeyin tam tersini yapmasına ilişkin diğer bir örnek, IŞİD'e yönelik Amerikan desteğidir. ABD resmi düzeyde IŞİD'in bir numaralı düşman olduğunu ileri sürüyor. Fakat sahne arkasında Amerikalı vergi mükellefleri bu “El Kaide için bile fazla aşırıcı” militanları finanse ediyor ve CIA onları Ürdün'deki pek de gizli olmayan üslerde eğitiyor ve silahlandırıyor. ABD, IŞİD'in Irak saldırısına yardım etmiş ve suç ortaklığı yapmış görünmektedir. Bu yalnızca İsrail'e ve onun Irak'ı ve bütün bölgeyi Balkanlaştırmayı amaçlayan Oded Yinon planına hizmet amaçlı yapılabilirdi.

ABD günün birinde kendi çıkarına uygun olan şeyi yapıp Ortadoğu'da barış ve istikrarı teşvik etmeye karar verecek mi? Yoksa, ebediyen İsrail'in sefil bir kölesi olarak mı kalacak?

Ve Irak halkı, Siyonistlerin körüklediği mezhepçiliğe ve etnik bölünmeye teslim mi olacak? Yahut bu tür küçük kaygıların üstesinden gelip ulusal birliğini koruyacak mı?

Dr. Kevin Barrett / Press TV

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
03-07-2014 14:25 - 1405 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
21-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım