Bu sorunun yanıtını İslam Devrimi Muhafızları Komutanlarından General Yedullah Cevani şöyle veriyor:
Arap ve İslam ülkelerindeki devrimler ve hareketler ortaya çıkmaya başladıktan sonra birçok kimsenin zihninde İran İslam Cumhuriyeti’nin bu değişimler karşısında neden iki farklı tavır takındığı hakkında soru işaretleri oluştu. İran; Libya, Tunus, Mısır, Bahreyn ve Yemen’deki halkçı hareket ve devrimlerin yanında dururken neden Suriye’de muhalifler karşısında ciddi bir şekilde ülkedeki hâkim rejimi savunmaktadır?
Reel gerçekler bu sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. İran İslam Cumhuriyeti’nin Arap-İslam ülkeleri karşısındaki dış politikası, ayağa kalkmış halkların haklarını savunmaktır. Suriye’de ise bu ülkenin rejimini savunmak Suriye halkının haklarını savunmak ve desteklemek anlamına geliyor. Nitekim İslam Cumhuriyeti, Suriye halkının haklarının ancak reformlar vesilesiyle temin edileceğine inanmaktadır. Bugün Suriye’deki rejim de söz konusu reformları başlatmış bulunuyor. Dolayısıyla halkların haklarının savunulması İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasının değişmez ilkelerinden biridir ve daima da buna uyulmuştur. Bugüne kadar bölgedeki bütün değişimler karşısında bu ilkeye göre hareket edilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti ülkelerinin rejimlerini devirmek amacıyla sahneye çıkan tüm halkları desteklemektedir. Ancak bu tür bir desteği Suriye’de görmemekteyiz. Bilakis İran, Suriye rejimini desteklemektedir. Bunun nedenleri ise şunlardır:
1- Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Bahreyn’deki olaylar ile Suriye’de şuanda cereyan eden hadiselerin mahiyetleri çok farklıdır. Bu değişimler bölgede ilk ortaya çıktığı zaman Devrim Önderi şöyle buyurmuştu: “İran İslam Cumhuriyeti istikbar karşıtı, İslami ve halkçı özelliklere sahip bütün değişimleri destekleyecektir.” Suriye dışında adları zikredilen bütün bu ülkelerde bu üç özellik de vardı. Suriye’de silahlara sarılan muhalifler bu özelliklere sahip olmadıkları gibi sırtlarını verdikleri yer de dünya istikbarıdır.
2- Türkiye ve Fransa’da yapılan “Suriye’nin dostları” toplantısındaki asıl hedef muhalifleri savunmak ve Beşşar Esed’in yönetimden çekilmesi için baskı uygulamaktı. Bu, Suriye’deki olayların halkçı özelliklere sahip olmaktan çok dış kaynaklı olduğunu göstermişti.
3- Terörist mahiyetlere sahip olan Suriyeli muhaliflerin komutası Amerika ve Siyonistlerin elindedir. Bu teröristlerin arkasında açıkça bunları destekleyen, silah veren ama Bahreyn’e karşı halkın karşısında yer alan ve bu ülkenin diktatörünü destekleyen ülkeler vardır. Dolayısıyla bu ülkelerin Suriye halkını destekleme adı altındaki bu girişimleri teröristleri desteklemek için bir örtüden ibarettir.
4- Bütün Arap-İslam ülkeleri arasında sadece Suriye rejimi ve Beşşar Esed en fazla halk desteğine sahiptir. Gecen bir yıl zarfında yetkililerin bütün bu baskılara karşı durmalarının tek nedeni halkın desteğidir. Bu ülkenin sınırları dışından Beşşar Esed’i devirmeyi planlayanlar ve bu gayeyle bazı grupları silahlandırarak Suriye’de olayların çıkmasını sağlayanlar Beşşar Esed yönetiminin birkaç ay içinde düşeceğini ve kendi kuklalarının işbaşına geleceklerini zannediyorlardı.
Eğer bu öngörü gerçekleşmemişse bunun nedeni Beşşar Esed yönetiminin geniş halk desteğine sahip olmasıdır. Suriye’deki halkın Beşşar Esed’i desteklerken diğer ülkelerde ise aksine yönetimlerine karşı ayaklanmalarının nedenlerini geçen yıllar içersinde bilhassa dış politikada izledikleri siyasetlerinde aramak gerekir. Mısır gibi ülkelerin dış politikaları Amerika ve Siyonist rejimle ittifak üzerine kurulmuştu. Bu da Mısır halkı için hakaret ve eziklik hissi anlamına geliyordu. Oysa Suriye’nin dış politikası direniş cephesinde yer alarak Filistinliler için gerekli her türlü desteği sağlamak üzerine bina edilmiştir. Bu da Suriyeliler için övünç kaynağıdır. 33 ve 22 Gün Savaşlarında Mısır ve Arabistan gibi ülkeler Siyonistlerin yanında yer alarak Lübnan’da Hizbullah’ın, Gazze’de ise Hamas’ın yenilmesi için çabalamışlardır. Ancak Suriye bu iki savaşta da var gücüyle Hizbullah ve Hamas’ı destekledi. Arap-İslam ülkelerindeki halklar bu gibi farklı politikaları çok iyi bilmektedir. Zaten bu yüzden Mısır’da halk bir bütün olarak Hüsnü Mübarek’in aleyhinde ayaklanarak Amerika ile Siyonistlerin kuklası olduğunu haykırmıştır. Ancak bu halk Suriye’de kendisini halkın kendisi olarak tanıtan teröristlere karşı Beşşar Esed’i desteklemektedir.
5- Batılı ve Siyonist yetkililerin tutumları açıkça Suriye rejimi aleyhindeki baskıların perde arkasında ne olduğunu bize göstermektedir. Suriye’deki olayların perde arkasında Siyonistler vardır ve bugüne kadar İsraillilerin ürettikleri ve teröristlere verdikleri birçok askeri teçhizat Suriye silahlı kuvvetleri tarafında ele geçirilmiştir. Nitekim Siyonist yetkililerin son aylardaki açıklamaları da teröristlerin ve onların savunucularının gizli hedeflerini ortaya koymaktadır. Netanyahu başta olmak üzere Siyonist yetkililer defalarca Beşşar Esed’in devrilmesinin Lübnan Hizbullah’ına büyük darbe vuracağını açıkladılar. Nitekim Beşşar Esed’in devrilmesi planlarının başarısızlığa uğraması durumunun İsraillilerin Siyonizm tarihinde alacakları en büyük stratejik yenilgi olacağını da belirttiler. Siyonist rejimin savunma bakanı birkaç gün önce aynen şunları ifade etti: “Beşşar Esed’in devrilmesi İran’a ciddi bir darbe vuracak ve İran’ın Lübnan ve Gazze’deki İsrail karşıtı unsurları büyük zarar görecektir.”
Yukarıda zikredilen maddeler İran’ın Suriye’yi bu ülkedeki son olaylarda neden savunduğunu anlamak için yeterlidir. Bu maddelere dikkat edildiğinde bu ülke yönetimine karşı yer alan cephenin Amerikancı ve Siyonist mahiyete sahip olduğu açıkça görülecektir. Maalesef Suriye’nin komşusu olup İslamcı ve dünya istikbarı karşıtı oldukalrını ve bütün Müslümanların, bilhassa Filistinlilerin haklarını savunduklarını iddia eden devletler bugün Amerika’nın Arabistan, Katar ve Ürdün gibi Arap müttefikleriyle birlikte Suriye olaylarında ABD’nin yol haritası çerçevesinde İsrail’in menfaatlerini temin etmek için çabalamaktadırlar.(MŞ)