İran Savunma Bakanı İsrail'i Uyardı.
İsrail İran'ı vuravağını söylüyor. Ancak İsrail, İran’a karşı askeri bir saldırı macerasına kalkışırsa öncelikle kendisine şu soruyu sormalıdır: Siyonist rejimi kaç İran füzesi vuracak; 10, 20, 50, 100 ya da 150 bin mi; yoksa daha fazlası mı?
“Yeryüzünde niçin sadece Siyonist rejim, İran’ı tehdit ediyor? Kendileri için kaç füze hazırlandığını biliyorlar mı? 10 bin mi, 20 bin mi 50 bin mi 100 bin mi, yoksa 150 bin mi ya da fazlası mı?”
Bu güçlü ifadeler 27 Kasım 2011 tarihinde konuşan İran Savunma Bakanı General Ahmed Vahidi’ye ait. Kendisi Tel Aviv’i şu sözlerle uyarmıştı: “Siyonist rejim, İran’a karşı tehditlerini hayata geçirmeye kalkarsa Besiç güçleri, Siyonist rejimin mazlum milletlere yıllarca yaptığı zulmün intikamını alacaktır.”
Siyonist rejim, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırı düzenlenmesi yönündeki çağrılarını yineledi. Gelen haberler, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın İran hakkında son derece kaygılı oldukları yönünde.
İsrail Merkez Bankasının yöneticisi Stanley Fischer, İran saldırısının güvenlik ve finansal krize yol açacağını ve Siyonist rejimin durgun ekonomiyle yüzleşme içerisinde olacağını açıkladı.
Fischer, Cuma günü Kanal 2 Televizyonunun kendisiyle yaptığı bir röportajda bu ifadeleri kullandı. “Her iki ülkenin öncelikli sorumluluğu, güvenliklerini sağlama almaktır. Geniş ölçekli bir savaşın, tedavisi zor yıkımlara yol açacağını söylemek mümkün. Biz daha kötü olması muhtemel olan güvenlik durumlarıyla ilgili olarak devasa krizlere hazırlık yapıyoruz.”
Suudi Arabistan, İsrail’in İran’ı vurmak üzere göndereceği uçakların kendi hava sahasını kullanması durumunda bu uçakları vuracağını açıkladı. Yine de başka kaynaklar, İsrail’in planladığı hava saldırısını ABD ile koordineli bir şekilde yapması durumunda Riyad’ın İsrail’in kendi hava sahasını kullanmasına izin verebileceğini ve tek taraflı olarak bir askeri çatışmaya girmeyeceğini söylüyorlar.
Bir başka nokta ise, Batı’daki prestijli medya kuruluşlarının, Siyonist efendilerinden gelen talimatla İsrail’in herhangi bir saldırısını Batı kamuoyunda meşrulaştırmak amacıyla İran karşıtı bir kampanya başlatmaya oldukça kararlı görünüyor olmalarıdır. Şeytani plana paralel olarak yangına körükle giderken, İsrail gazetelerinin Cumartesi günkü nüshalarında geçtiği haberlerde Reuters haber ajansının “İran’ın adım adım nükleer savaş başlığı üretmeye yaklaştığı” haberini iktibas etti.
Perşembe günü ise İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, utanmadan medyaya açıklamalar yaparak ABD Başkanı Barak Obama’nın İran’ın askeri nükleer kapasitesiyle ilgili sürpriz ve beklenmeyen bir gelişme kaydettiği yönünde yeni bir ulusal istihbarat bilgisi aldığını kaydetti.
Bununla birlikte ABD’li yetkililer, Perşembe günü yaptıkları açıklamalarda, ABD’nin halen İran’ın nükleer silah elde etmekten uzak olduğunu ve Tahran’ın henüz bu konuda bir karara varmadığını söylediler.
Bir Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi, İsrail’in yaydığı haberlerini yalanlayarak ABD istihbaratının İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili değerlendirmelerinin bu yılın başından bu yana bir değişme yaşanmadığı yönünde bilgi edindiğini açıkladı.
Sözcü “Biz, İran hükümeti üzerinde giderek artan uluslararası baskılarla desteklenmiş diplomatik yol takip edilmesi için yeterli yer ve zamanın bulunduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı. “Değerlendirmelerimize göre İran, halen nükleer silah elde etme aşamasına gelmiş değil.”
Maalesef, uluslararası toplum, İsrail’in gasıp ve mütecaviz bir devlet olduğunu unutmaya eğilimli görünüyor ve bu rejim nükleer başlıklı 300 füzeye sahip olmasına rağmen bu konuda hesap vermeye yanaşmıyor. Uluslararası topluluk, İsrail’in nükleer gerçekliğini acıyla ilan etmekte ve bu gerçeğe karşı ilgisiz kalmaya meyilli bir tavır sergilemektedir. Bunu etkilemeye dönük her türlü öneri, büyük bir kayıtsızlıkla karşılanmaktadır. İronik olarak küresel cehalet, İsrail rejimi açısından İran’a yönelik tehditlerini uygulamaya geçirmek için değerli bir meta haline dönüşmüştür.
Gerçekte İsrailli yetkililere büyük ölçüde acı çektiren şey, İran’ın ABD’nin koordine ettiği yasa dışı yaptırımlara aldırış etmemesidir. İran, kötü niyetli kimseler tarafından bu yaptırımların yoluna konduğunu, bununla öyle ya da böyle baş etmesi gerektiğine inanmaktadır. Diğer bir ifadeyle İran, kabadayılara ve onların beceriksiz taktiklerine karşı durmaktadır. Bu yüzden İsrail’in üst kademe yetkilileri, İran hakkında dedikodular yaymakta ve yalanlara başvurmaktadır.
Askeri açıdan, İran son derece güçlü bir ülkedir. Temmuz ayında İslam Devrimi Muhafızları, yerli üretim olan füzeleri Nebiyi Ekber 7 adlı üç gün süren askeri bir tatbikatla test ettiler. Şihab 1,2,3; Fars Körfezi, Tondar, Fetih, Zilzal ve Kıyam gibi füzeler bu tatbikatta test edildi.
Pentagon son olarak İran füzelerinin ölümcüllüğü ve etkisini kabul ederek Tahran’ın ülkesini savunma noktasında dişli bir ülke olduğunu söyledi.
Pentagon’un 29 Haziran tarihli raporuna göre “İran, mevcut sistemlerinin vuruculuğunu ve etkisini, isabet oranını artırarak yükseltmiş, ayrıca çok daha geniş bir alanda katı yakıtlı füzelerden daha etkili olabilecek tahrip gücü yüksek mühimmat taşıma kapasitesini geliştirmiştir.’
ABD savunma Bakanı Leon Panetta tarafından imzalı bir rapor, 2010 yılındaki yönetmelikle uyumlu bir şekilde, İran’ın askeri gücüyle alakalı gizli ya da umuma açık yıllık bir değerlendirme çerçevesinde ABD Kongresindeki dört Savunma Komitesine sunulmuştur.
Öyle de olsa, İran’ın müthiş askeri kapasitesi sık sık işaret edildiği gibi, tamamen savunmaya dönük olup sadece saldırganlara ve ülkenin bölgeyle entegrasyonu ve iyi komşuluk ilişkilerini bozmak isteyenlere karşı kullanılacaktır.
Ancak İsrail, İran’a karşı askeri bir saldırı macerasına kalkışırsa öncelikle kendisine şu soruyu sormalıdır: Siyonist rejimi kaç İran füzesi vuracak; 10, 20, 50, 100 ya da 150 bin mi; yoksa daha fazlası mı?