İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Birleşmiş Milletler (BM) 74. Genel Genel Kurulu Görüşmelerinin ikinci günündeki konuşmasında ABD, İsrail ve Suudi Arabistan'a sert eleştiriler yöneltti.
ABD'yi İran'a karşı ''ekonomik terör'' uygulamak ve uluslararası bankacılık sistemini kullanarak ''uluslararası korsanlık'' yapmakla suçlayan Ruhani, yaptırımların da İran'ı küresel ekonomiye katılmaktan alıkoyduğunu söyledi.
Avrupa Birliği'ni de taahhütlerini yerine getirmemekle eleştiren Ruhani, ''AB'den sadece güzel sözler duyduk, etkili önlemler almadıklarına şahit olduk. AB, taahhütlerini yerine getiremiyor... Sabrımızın da sınırı var.'' dedi.
ABD ile yaptırımlar devam ederken görüşmeyi reddeden Ruhani, "Yaptırımlar altında müzakerelere yanıtımız negatif. Yaptırımları kaldırın, müzakerelerin önünü açın." diye konuştu.
"Hatıra fotoğrafı, müzakerenin son aşamasıdır, ilk durağı değil"
ABD'nin nükleer anlaşmaya yaklaşımının tüm dünya ülkelerinin siyasi bağımsızlığı ve egemenliğine de saldırı olduğunu savunan Ruhani, "Halk ve ülkem adına, baskı altındaki müzakerelere cevabımızın hayır olduğunu ilan ediyorum. Evet cevabını istiyorsanız müzakere için tek yol taahhütlere dönüştür." dedi.
Müzakere yolunun açılması için yaptırımların kaldırılmasını isteyen Ruhani, "Nükleer anlaşma olabilecek en asgari anlaşmaydı. Eğer fazlasını istiyorsanız fazlasını vermelisiniz. Mesele nükleer silah ise İran bunun haram olduğunu bildirmiştir. Müzakere gösterisi yerine müzakerenin gerçekliğine dönün. Hatıra fotoğrafı, müzakerenin son aşamasıdır, ilk durağı değil." diye konuştu.
ABD'nin sınırları aşan yaptırımlar uygulayarak ve diğer milletleri tehdit ederek İran'ı dünya ekonomisinin faydalarından mahrum etmeye çabaladığını aktaran Ruhani, Washington yönetiminin bunun için bankacılık sistemini kullandığını ve "küresel haydutluğa başvurduğunu" ileri sürdü.
Ruhani, şöyle konuştu:
"Özellikle çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere 83 milyon İranlının yaşamına yönelik cinayet ve baskılar nasıl olur da ABD devlet yöneticileri için mutluluk verici ve iftihar vesilesi olabiliyor? İran halkı, bu cinayetleri ve faillerini hiçbir zaman unutmayacak ve affetmeyecek. Halkımıza tarihin en ağır yaptırımlarını uygulayanların müzakere davetine inanamayız."
"Suudi Arabistan'ın güvenliği Yemen'deki işgali sona erdirerek sağlanabilir"
Suudi Arabistan milli petrol şirketi Aramco'ya yönelik saldırı ile ilgili olarak da ABD'nin hiçbir milletin vekili ve devletin kefili olmadığını savunan Ruhani, "Hiçbir hükümet, başka bir hükümete vekalet vermez ve kendini başkasının üzerine kurmaz. Suudi Arabistan'ın güvenliği Yemen'deki işgali sona erdirerek sağlanabilir, başkalarını davet ederek değil." görüşlerini paylaştı.
"Tüm ülkeleri "Ümit Koalisyonu" yani "Hürmüz Barış Girişimi" planına davet ediyorum"
İran'ın güvenlik doktrininin Basra Körfezi'nde barış ve istikrarın korunması ve Hürmüz Boğazı'nda deniz taşımacılığının özgür ve güvenli bir şekilde yapılması olduğuna işaret eden Ruhani, son olayların, güvenliği ciddi olarak tehlikeye düşürdüğünü ifade etti.
Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı ve Umman Denizi'ndeki güvenlik ve barışın bölge ülkelerinin katılımıyla temin edilebileceğini dile getiren Ruhani, petrol ve enerji kaynakları naklinin özgürce yapılmasının da bu şekilde garanti altına alınabileceğine işaret etti.
Kuracakları Ümit Koalisyonu'nun hedefinin, Hürmüz Boğazı etrafındakilerin barış, istikrar ve refah seviyesinin yükselmesi ve bunlar arasında karşılıklı anlayış ve barışçıl-dostane ilişkilerin gelişmesi olduğuna dikkati çeken Ruhani, "Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı'ndaki gelişmelerden etkilenen tüm ülkeleri kısa adı HOPE olan "Ümit Koalisyonu" yani "Hürmüz Barış Girişimi" planına davet ediyorum." diye konuştu.
Ruhani, bu girişimin, petrol ve diğer enerji kaynaklarının Hürmüz Boğazı çevresindeki ülkelerden dünyaya özgür ve güvenli bir şekilde nakledilmesini sağlamak olduğunu belirterek şunları kaydetti:
"Ümit Koalisyonu, karşılıklı çıkarlar, iş birliği, egemenlik ve toprak bütünlüğün ile uluslararası sınırlara saygı, ihtilafların barışçıl çözümü, saldırmazlık ve içişlerine müdahaleden uzak durma esasına dayanıyor. Yabancı güçlerin yönlendirdiği ve liderliğini yaptığı koalisyonlar bölgenin iç işlerine müdahale anlamına gelir. Bu tür girişimler gerginliği artırır ve şartları daha karmaşık hale getirir."
Orta Doğu'nun savaş, kan, saldırı, işgal, mezhebi taassup, fırkacılık ve aşırıcılık ateşinde yandığını ifade eden Ruhani, "Filistin halkı, bu şartların en büyük kurbanıdır. Ayrımcılık, toprakların işgali, yerleşim yerlerinin inşası ve cinayetler devam ediyor. ABD ve İsrail'in dayattığı Yüzyılın Anlaşması, Kudüs'un İsrail'in başkenti olarak kabul edilmesi ve Golan Tepeleri'nin ilhakı gibi planlar başarısızlığa mahkumdur." dedi.
Ruhani, İran'ın Suriye krizinin çözülmesi için Türkiye ve Rusya ile Astana süreci çerçevesinde iş birliği yaptığını ve Yemenli taraflar arasında barışın sağlanması için kolaylaştırıcı adımlar attığını kaydetti.
İranlı lider, AB ülkelerine taahhütlerini yerine getirmeleri için fırsat verdiklerini ancak çok söz duymalarına rağmen fiili adımlara şahit olmadıklarını savundu.
Ruhani, artan gerginlik ve müdahale iddialarıyla ilgili olarak, "Başkalarının kışkırtıcı müdahalelerine tahammül etmeyeceğiz. Güvenliğimize ve toprak bütünlüğümüze yönelik her türlü saldırıya sert bir şekilde karşılık veririz." ifadesini kullandı.
Kaynak: AA