Kum Şeyh Müfid Üniversitesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hüccetül İslam Ebulfezl Museviyan, İslam âlimlerinin ahlaki davranışlar konusunda azami dikkati göstermekle mükellef olduklarını söyledi ve şöyle konuştu: Toplumda herkesten ve her kesimden daha çok ulema ahlaki kurallara dikkat etmelidir. Çünkü onların bulunduğu konum bunu gerektirmektedir. Halk onları peygamberlerin ve imamların varisleri olarak görmektedir. Yani âlimler halkın nazarında peygamberlerin yol ve yönteminin temsil eden kimselerdir. Dolayısıyla insanlar onların hareket ve davranışlarından etkilenmektedirler. Bugün camiamızda ahlaki anlamda birtakım sıkıntılar varsa bunun sorumlusu âlimlerdir. Maalesef onların birçoğu siyasi görevler üstlenmişler ve ahlaki meselelerden belli ölçüde uzaklaşmışlar. Zaten her toplumda âlimler ve amirler ahlaki gidişatta olumlu ya da olumsuz etki bırakırlar. İnsanlar bu iki zümrenin davranışlarından etkilenirler.
Museviyan sözlerini şöyle sürdürdü: Rivayetlerde de ifade edildiği gibi Peygamberin (s.a.a) gönderiliş amacı insanlar arasında ahlaki erdemleri tamamlamaktı. Âlimler Peygamberin (s.a.a), misyonunu üstlendikleri için ahlak konusunda herkesten önde olmalıdırlar. Toplumda ahlaki anlamda bir çöküş yaşanıyorsa burada birinci derecede sorumlu olanlar âlimlerdir. Çünkü halk onları peygamberlerin varisleri makamında görmektedir, onların söz ve davranışları insanları etkilemektedir. Gerçi tüm insanların görevi Peygamberi (s.a.a) örnek almak, onun öğretilerine uymaktır. Ama ortada olan bir gerçek vardır. O da bu alanda ulemanın daha etkin olduğu konusudur. Bugün eğer toplumumuzda ahlaki kurallar rengini yitirmişse veya etkisini azaltmışsa bundan birinci derecede âlimler sorumludur. Âlimlerin birinci derecedeki görevi, temsil ettikleri Peygamberin (s.a.a) ahlakını yaşamlarıyla insanlara anlatmaktır.
Museviyan şöyle konuştu: Biz çoğu zaman her alanda olduğu gibi ahlaki konularda da ifrat ve tefrite düşebiliyoruz. İmam Humeyni (r.a) zamanında neredeyse siyasi faaliyet yapacak âlim bulunmuyordu. Ama bugün ise herkes siyasete yönelmiş durumda, ahlaki konuları bilimsel olarak araştırıp düzenli şekilde işleyen ve anlatan âlim bulmakta zorlanıyoruz. Yani şunu söylemek istiyorum; ulemanın asli görevi toplumun ahlaki yapısını düzeltmektir. Eğer toplumda ahlaki çöküş varsa burada ulemanın görev ihmali var demektir. Rivayetlerde şunu okuyoruz: “Ulema bozulursa camia da bozulur ve eğer ulema ıslah olursa camia da ıslah olur.” Dolayısıyla âlimlerle toplumun ahlakı arasında ciddi bir irtibat var ve bu irtibat göz ardı edilemez. O halde eğer toplum inhitat yaşıyorsa üzülerek ve özür dileyerek söylemeliyim ki bunun kaynağını âlimler arasındaki sıkıntılarda aramak gerekir.