İslam mektebine dayanarak, Al-i Halife rejimine karşı Bahreyn halkı tarafından başlatılan inkılap, bugünlerde 5. yılına girerken, tüm kanıtlar ve bulgular halkın istekleri olan özgürlük, bağımsızlık ve kanun egemenliğine kavuşuncaya kadar inkılaplarına devam edeceğini gösteriyor.
14 Şubat, Bahreyn inkılâbının yıl dönümü nedeni ile Bahreyn’in birçok kenti, mücadeleci halkın geniş kapsamlı gösterilerine sahne oldu. Bahreyn halkı, Al-i Halife güvenlik güçlerinin ağır baskılarına rağmen düzenledikleri gösterilerle, nihai zafere ulaşıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerini gözler önüne serdiler. 13 Şubat Cuma günü Bahreyn halkı, İslami Vefak Partisi’nin daveti üzerine caddelere indiler. 48 kent ve bölgede düzenlenen 128 barışçıl gösteri ve mitingin 101’i, güvenlik güçleri tarafından şiddetle bastırıldı.
Bahreyn halkı bundan 4 yıl önce bölgede diğer halkların inkılabı ve ayaklanmaları ile beraber, Al-i Halife’nin monarşi hükümetine karşı mücadeleye başladılar, fakat ilk baştan itibaren onların barışçı ve şiddet içermeyen gösteri ve protestoları, diktatör Al-i Halife rejimin sert ve şiddet tepkisi ile karşılaştı.
İnkılapçılar tarafından açıklanan verilere göre, Bahreyn halkından geçen 4 yıllık süre içince 170 kişi şehit olurken 120 bini de yaralanmıştır. Bu da Bahreyn’in az sayılı nüfusuna oranla, yüksek bir rakam sayılıyor.
Gerçi Bahreyn halkının kıyamı resmen 4 yıl önce başladı, fakat onların gizli ve resmi olmayan mücadeleleri yıllar öncesine dayanıyor. Al-i Halife rejimi Bahreyn nüfusunun küçük bir bölümün temsilcisi olarak on yıllardan beri kurduğu fırkacı ve baskıcı düzenle, halkın genellikle Şii olan çoğunluğuna karşı açıkça zulüm ve cinayet işlemekte. Nitekim ülkede bir çok hükümet, kamu ve yüksek iş fırsatı ve konumu genelde Al-i Halife rejimine bağlı kesimin tekelinde bulunuyor. Hükümet tarafından 2. sınıf vatandaşı olarak kabul edilen çoğunluk ise, en asgari hak ve sosyal ile siyasi haklardan mahrumdurlar.
Bahreyn halk inkılabının en bariz özelliklerinden biri, bu inkılabın hiçbir dış güce bağlı olmamasıdır; işte bu özellik, sömürgeci güçlerin bu inkılaba düşmanca yaklaşmasına sebep olmuştur. Sömürgeci güçler ve onların kontrolündeki toplumlar, benzer olaylar veya hatta daha önemsiz konulara timsah göz yaşı döküp, insan haklarının çiğnenmesi ve demokrasinin ayaklar altına alınması bahanesi ile mersiyeler ve ağıtlar yakarlarken, Bahreyn konusunda tamamen ayırımcı tutum sergiliyorlar; bu da onların iddialarının ne denli yalan ve sahte olduğunu gözler önüne seriyor. Söz konusu yönetimler, Bahreyn’de azınlık Al-i Halife’nin halkın çoğunluğuna olan hükümetine karşı hiçbir hassasiyet göstermezken, Bahreyn halkına uygulanan zulüm ve baskıya karşı adeta gözlerini kapatmıştır.
İşte Manama rejimi söz konusu insanlık dışı, haince desteklerden aldığı güç sayesinde inkılapçıları bastırmaya devam ederken, baskıcı siyasetlerini doruğa ulaştırmakta.
Bahreyn halkının istekleri çok açık ve net, uluslararası toplumların yasa ve insan hakları bildirgesine uygun ve uyumludur. Onlar ülkede serbest seçimlerin yapılmasını, halkçı hükümetin kurulmasını isterken, Al-i Halife rejimin yabancı destekçileri ise bu ülkedeki gayrı meşru çıkarları nedeni ile halkın isteklerine kayıtsız kalıyorlar.
Amerika da Bahreyn’de askeri üssü bulunduğu ve onun tehlikeye gireceğinden endişeli olduğu için Bahreyn hükümetine hiç utanmadan destek veriyor, başına buyruk müstebit hükümdarlarına yeşil ışık yakıp, halkın sesini her yolla kıstırmaya çalışıyor.
Amerika ve müttefikleri, sözde demokrasiye destek ve özgürlüğü savunma bahaneleri ile Suriye’de kriz oluşturarak, en vahşi ve radikal teröristlere destek verdiler. Fakat Bahreyn’de münafıkça siyaset izliyorlar. Amerikalılar Bahreyn hakimlerinin insanlık dışı baskıcı eylemlerini, sözlü bile kınamaktan çekindiler.
Amerika liderliğindeki batı dünyasının yanı sıra, Suudi Arabistan da Bahreyn halkının bastırılması için Al-i Halife’ye en etkin askeri destekleri verdi. Riyad hükümetinin Manama’ya verdiği destek hiçbir zaman gizli olmadı, nitekim 4 yıl önce Bahreyn’in dört bir yanında halkın kıyamı sayesinde zalim hakimlerin saraylarının temelleri sarsılmaya başlayıp yıkılmaya yüz tutunca, Arabistan ordusu olaylara karışıp, Bahreyn’in baskıcı güvenlik güçlerinin yanında inkılapçıları bastırmaya başladı.
Arabistan’ın Bahreyn’deki bu açıkça müdahalesi, Riyad’ın Bahreynli inkılapçıları başta İran İslam Cumhuriyeti olmak üzere bazı bölge ülkeleri ile ilişkide olmakla küstahça suçladığı bir dönemde gerçekleşti. Hiç şüphesiz eğer Riyad’ın Bahreyn’deki askeri müdahalesi olmasaydı, bu ülkedeki inkılabın kaderi çok farklı olabilirdi, hatta şimdiye kadar belki çoktan zafere ulaşılmıştı. Arabistan ordusu ve Riyad yetkilileri Al-i Halife rejimin cinayetlerine ortak olmalarına ilaveten, elleri Bahreyn halkının kanına da bulaşmıştır, bu da Bahreyn inkılabının şimdiye zafere ulaşmamasının en temel sebeplerinden biridir.
Al-i Halife ve destekçilerinin komplolarını etkisizleştiren olay ise, Bahreyn halkının eski yıllara nazaran daha güçlü ve aktif olarak inkılaba devam etmeleridir, bunun en bariz göstergesi ise, inkılabın başlamasından 4 yıl geçmesine rağmen halkın hâlâ mücadele sahnesinde hazır bulunmasıdır. Bahreyn halkı inkılaplarının 5. yılının başında daha kararlı bir biçimde mücadele sahnesinde hazır bulunuyor. Al-i Halife rejimi de destekçilerinin fikir birliği ile halkı geri adım attırarak inkılabı hüsrana uğratmaya yönelik tüm çabalarına rağmen, bu bağlamda büyük bir başarısızlık yaşıyorlar. Nitekim İslami Vefak Partisi genel sekreteri şeyh Ali Salman’ın tutuklanması ise Al-i Halife’nin baş vurduğu en yeni hilesi olarak da başarısız kalarak rejime hiçbir yardımı olmamıştır.
Yaşanan tüm gelişmeler ve var olan tüm kanıtlar, Bahreyn inkılabının nihai zafere ulaşıncaya kadar hareketten bir an bile durmayacağı, diktatör Al-ı Halife rejiminin de yenilgiye mahkûm olduğu yöndedir. Durum böyle iken Bahreyn rejimi destekçileri, Al-ı Halife rejimine destek verme rezaletine katlanmaları gerekir.
Bölgede hanedan ve miras hükümet dönemlerinin sona erdiği, kaçınılmaz bir gerçektir. Bu hükümetler, gerici Arap rejimler ve sömürgeci güçlerin destekleri ile bir süre ayakta kalabilseler bile, nihayet halkın iradesi karşısında teslim olmaktan başka çareleri yoktur.
irib