Rabii Hacib şöyle anlatmaktadır: Bir gün Hintli bir tabip Abbasi Halifesi Mansur’un meclisinde tıp kitabı okuyordu. O sırada İmam Cafer Sadık’ta orada hazır bulunmaktaydı. Tıbbı konularla ilgili bölümleri okuduktan sonra İmam Cafer Sadık’a (a.s) selam vererek şöyle dedi: “İlmimden sana da öğretmemi ister misin?!” İmam buyurdu ki:
“Hayır, istemiyorum. Çünkü benim bildiğim ilim seninkinden daha üstündür.”
Tabip dedi ki: “Sen tıp hakkında ne biliyorsun?”
İmam Buyurdu ki: “Ben, harareti soğuklukla, soğukluğu sıcaklıkla, rutubeti kurulukla ve kuruluğu rutubetle tedavi ediyorum. Sağlık sorunlarını ise Allah’a havale ederek Peygamberin sağlık sorunları hakkında buyurduğu düstura amel ediyorum ki Peygamber bu konuda şöyle buyurmuştur: ‘Karın, dert evidir, perhiz ve diyet her derdin tedavisidir. Bedeni ise huy edindiği şeylere alıştırmak gerekir.”
Tabip dedi ki: “Tıp, bunların dışında bir şey değildir.”
İmam Cafer Sadık buyurdu ki: “Benim bu kaideleri sağlık kitaplarından okuduğumu mu sanıyorsun?”
Tabip dedi ki: “Evet.”
İmam Cafer Sadık Buyurdu ki: “Ben bunları Allah’tan öğrendim. Şimdi söyle bakalım sağlık konusunda sen mi daha bilgilisin ben mi?”
Tabip dedi ki: “Elbette ki ben!”
İmam Buyurdu ki: “Eğer böyle düşünüyorsan ben sana bazı sorular sorayım sende cevap ver.”
Tabip dedi ki: “Sor.”
İmam Cafer Sadık –aleyhi selam- Hintli Tabibe şu soruları yöneltti:
“Neden kafatası birkaç parçadan oluşmaktadır?
Neden baştaki saçlar onun üzerindedir?
Neden alında saç yoktur?
Neden alın kat kat ve çizgileri vardır?
Neden gözlerin üzerinde kaş vardır?
Neden gözler badem gibidir?
Neden burun gözlerin arasında yer almıştır?
Neden burun delikleri burnun altındadır?
Neden dudak ve bıyık ağzın üzerindedir?
Neden erkeklerin sakalı vardır?
Neden ön dişler daha keskin, azı dişleri geniş, yatsı ve kesici dişler uzundur?
Neden avuç içlerinde kıl ve tüy yoktur?
Neden tırnak ve kıllarda can ve hayat yoktur?
Neden kalp çam (kozalağı) gibidir?
Neden akciğer iki parçadır ve kendi yerinde hareket etmektedir?
Neden karaciğer bükülmüş ve eğiktir?
Neden böbrek fasulye tanesi gibidir?
Neden iki diz arka tarafa doğru katlanabilmekte ve bükülmektedir?
Neden ayak adımlarının ortası boştur?
Hintli tabip İmam Cafer Sadık’ın –aleyhi selam- yukarıda sorduğu soruların tamamına bilmiyorum cevabını verdi.
İmam Cafer Sadık –aleyhi selam- şöyle buyurdu: “Ben tüm bunların nedenini biliyorum.”
Hintli tabip dedi ki: “Açıklar mısınız?”
İmam Cafer Sadık –aleyhi selam- şöyle buyurdular:
* Kafatası içi boş ve oyuk olduğu için, birkaç parçadan yaratılmıştır. Eğer parça parça olmasaydı, tahrip olur, harap olurdu. Dolayısıyla birkaç parçadan oluştuğundan daha geç kırılır.
* Başın üzerinde kıl ve saçın olmasının nedeni, kökünden yağ beyne ulaştığından ve kılların başı delik olduğundan dışarı buhar verir ve beyne gelebilecek soğukluk ve sıcaklıkları böylece defeder.
* Alında saç olmamasının nedeni, göze ışıklık ulaşması içindir.
* Alnın kat kat ve çizgi şeklinde olmasının nedeni ise bu çizgiler baştan akan teri korur, göze akmasına mani olur ve insan onu temizleyebilir. Bu aynen yeryüzündeki suları tutan ve koruyan nehir ve ırmaklar gibidir.
* İki gözün üstünde kaşların olmasının nedeni yeterli miktarda ışığın onlara ulaşması içindir.
Ey Tabip! Işık çok şiddetli olduğunda gözlerine yeterli miktarda ışığın ulaşması ve fazla ışığı önlemek için ellerini gözlerinin üstüne koyduğunun farkında değil misin?!
* Burun iki gözün arasında yer almaktadır, çünkü aydınlık ve ışığı eşit bir şekilde onlara taksim ederek bölmektedir.
* Gözler badem şeklinde karar kılınmıştır ta ilaç ve deva eğimli olarak ona dâhil olsun ve çıkabilsin. Eğer gözler dört köşe veya yuvarlak olsaydı, ona doğru bir şekilde eğimli olmaz ve ilaç gözün her yerine ulaşamazdı ve gözün hastalığı tedavi edilemezdi.
* Allah, burun deliklerini onun altında yaratmıştır, böylelikle beyindeki atıklar (artıklar, dışkılar…) aşağı inmiş olsun ve koku ondan yukarı doğru çıksın. Eğer burun delikleri yukarı(sın)da olsaydı, ne atıklar aşağı inebilecekti ve ne de bir şeyin kokusu alınabilecekti.
(Üst) dudak ve bıyıkları ağzın üzerinde yaratmasının nedeni ise beyinden gelen atık ve akıntıları durdursun, yediği ve içtiği şeyleri kirletmesin ve onları temiz koruyabilsin.
* Erkekler için sakal yaratmasının nedeni ise keşf-i avrete ihtiyaç olunmasın ve erkekle kadın birbirinden teşhis edilebilsin.
* Ön dişleri keskin yaratmasının nedeni ısırmak ve dişlemenin kolay olması için, azı dişlerinin geniş ve yatsı yaratılmasının nedeni yiyecekleri ufalayarak ezmesi için ve kesici dişlerin uzun olmasının nedeni ise binalarda yapılan sütun gibi azı dişleri sağlam ve sıkı tutması içindir.
* İki avuç içini kılsız ve tüysüz yaratmıştır, böylelikle dokunma, algılama ve sürtünme sağlanmış olsun. Eğer avuç içi kıllı olsaydı, insan bir yere elini sürdüğünde onu rahat bir şekilde hissedemeyecekti.
* Kıl ve tırnağı cansız yaratmıştır. Çünkü onun uzaması çirkin ve kısaltılması ise güzeldir. Eğer canı olsaydı, onları kesmek çok acı verirdi.
* Kalbi çam (kozalağı) gibi yaratmıştır, çünkü baş aşağıdır. Başını ince yaratmıştır ki akciğerlerin kapısına gelebilsin ve akciğerin havalandırması (ve soğutması) ile serinleyebilsin.
* Karaciğeri yatık ve bükülmüş olarak yaratmasının nedeni, karındaki buharı dışarı atması için karna baskı yapması ve ağırlık oluşturması içindir.
* Böbreği fasulye tanesi gibi yaratmıştır, çünkü meni (sperm) damla damla ona dökülür ve ondan dışarı çıkar. Eğer böbrek dört köşe ve yuvarlak olsaydı, ikinci damla dökülene kadar ilk damlası kalırdı ve insan boşalma sırasında zevk almazdı. Bel omurgasında yer alan meni kendi yerinden böbreğe döküldüğü vakit, kabuklaşmış (çeperlenmiş) böbrek açılır ve yavaş yavaş meniyi mesaneye ulaştırır.
* Dizleri arkaya doğru katlanabilir şekilde yapmıştır ki insan önüne doğru yürüsün ve bundan dolayı hareketi orta ve miyanedir. Eğer böyle olmasaydı yol yürüyemezdi.
* Ayakları aşağıdan ve iki tarafından olmak üzere dar olarak yaratmıştır. Çünkü eğer ayağın tamamı yer yüzeyinde karar kılınmış olsaydı, değirmen taşı gibi ağır olurdu. Eğer değirmen taşı kendi dairesinde karar kılınırsa, bir çocuk bile onu hareket ettirebilir ve her ne zaman yere düşerse, güçlü bir adam onu zor yerden kaldırabilir.
Hintli tabip dedi ki: “Bunları nereden öğrendiniz?”
İmam Buyurdular ki: “Babalarımdan onlarda Peygamberden ve O da vahyin emini Cebrail’den ve o da her cismin maslahatını bilen Allah’tan öğrenmiştir.
Bunları duyan Hintli Tabip Müslüman olur ve şöyle der: “Sen yeryüzündeki zamanımızın en bilgili insanısın.”
Doğrusu Hz. İmam Cafer Sadık’ın (aleyhi selam) günümüzde insanın iç ve dış dünyasını tanımaya yarayan hiçbir araç gereç olmadan insanın yaratılışını sağlam delillerle 1400 yıl kadar önce Medine’de Hintli bir tabibe açıklaması ne kadar da şaşkınlık uyandırıcı bir şeydir.
Kaynak