ABD rejimi, popülist bir plütokrasidir.
Bu rejim, aristokrasiden daha mide bulandırıcı; monarşiden daha despotiktir.
Yönetme erki; maddi açıdan üstün kişilerce paylaşılmış, oligarşik bir yönetim biçimi yaratılmıştır.
Kimilerine göre gerçek başkanı Rockfeller'dır.
Yediğiniz ekmekte, aldığınız benzinde, bozduğunuz dolarda onun gölgesi var.
***
ABD dış politikası ise gölge CIA olarak bilinen CFR tarafından belirlenir.
Esas misyonu, kan emicilerin küresel çıkarlarını koruyabilmek için dünyayı şekillendirmektir.
Meşhur üyeleri tanıdığınız tipler: Samuell Huntington, Zbigniew Brzezinski, George Bush, George W. Bush, Bill Clinton, Dick Cheney, Henry Kissinger, Richard Perle, Colin Powell, Condoleeza Rice, James Baker, George Soros...
Onursal Başkanı ise, "Dünya İmparatorluğu" ve "Yeni Dünya Düzeni"nin hamisi, David Rockfeller.
***
Bu girişi yapmamın sebebi şu:
CFR'nin yayın organı Foreign Affairs, bugünlerde gözünü İdlib'e dikmiş durumda.
Üst üste yayınladığı analizlerde, Suriye'de yeni bir fırsatları olduğunu savunuyorlar.
Mesela Jennifer Cafarella'ya göre; “IŞİD yeniden diriliyor”, “Dera'da rejim karşıtları harekete geçiyor”, “İran ve Lübnan'daki kriz Esad'ı parasız bıraktı” ve “Türkiye-Rusya gerginliği yeni fırsatlar yaratıyor.”
Cafarella'nın planı ise zannedildiği kadar açık değil. Ona göre, “Türkiye'nin İdlib Harekâtı desteklenmeli”, “Kürtlere yardım devam etmeli”, “Rejime yeni yaptırımlar getirilmeli”.
Böylece beş parasız kalan Esad, “ABD'ye tavizler vermeye ikna edilmeli.”
***
CFR'nin kıdemlilerinden Robert S. Ford'un planı da benzer bir sonuca varıyor.
Ford, İdlib'de 10 mil genişliğinde bir güvenli bölge oluşturulması gerektiğini belirtiyor:
“Rusya ve Suriye'nin bu bölgeye yönelik hamleleri, Türkiye içinde kurulan savunma sistemleri ile bertaraf edilecek. Eğer Türkiye topraklarına taciz olursa, meşhur 5. madde işletilecek.”
Ford'un esas amacı da Rusya'nın hava hakimiyetini kırmak.
Böylece İdlib'de bir Rusya-Suriye zaferinin önüne geçilerek, Esad tavizler vermeye zorlanacak.
***
Anlaşılan o ki; CFR'nin “yakaladık” dediği fırsat, Esad'ı müzakarelere ikna ederek PYD için tavizler koparmak.
Bunun için “Asker göndermeye bile gerek yok”.
Fırat'ın batısında Türkiye'yi, doğusunda PKK'yı desteklemek yeterli.
Önce Suriye Ordusu durdurulacak, Haziran'da da ekonomik darbe vurulacak.
En nihayetinde Türk-Rus dostluğu bozulacak.
Gerisi çorap söküğü...
***
Biraz daha açalım şu tuzağı:
Rusya'nın son açıklamaları oldukça dikkat çekici.
Lavrov diyor ki: “Türkiye terörist unsurlarla muhalifleri ayırmalı.”
İsmi de veriyor: “Türk askerleri, HTŞ'ye yönelik operasyon sırasında hayatını kaybetti.”
HTŞ, İdlib'in yüzde 90'ını kontrol eden örgüt.
Geçmişi malum: Tekfirci/cihatçı unsurlardan oluşuyor.
Yıllardır ABD, Suudi Arabistan ve BAE tarafından besleniyor.
İstihbaratçılar içinde cirit atıyor, tam bir operasyon örgütü.
Rusya ve Suriye'yi açıkça hedef alıyorlar.
Denilen o ki; Moskova'ya 2 ayda 230 tabut gitmiş.
Suriye Ordusu'nun kayıpları ise yaklaşık 10 katı kadar.
Bu örgütü bitirmeden, ikisine de huzur yok.
***
Tam da burada devreye giriyor ABD...
Yakında HTŞ'nin ismi değişecek; makyaj yapılıp piyasaya sürülecek.
ÖSO gibi örgütlerle ilişkiler yeniden düzenlenecek.
Düşman flulaşırsa, İdlib'in içinden çıkılamaz.
Belki Cevlani'yi de öldürürler.
Yeni örgüte yeni lider gerek.
İşte 5 Mart'ın en önemli gündemi bu.
***
Bir bilgi daha:
Teknik ekipler sahada çalışmaya başlamış.
Tüm örgütler analiz ediliyor.
Kolay bir iş sanmayın...
Tam 170 örgütten bahsediliyor.
Moskova'da masaya konulacak.
Sonra bir karar verilecek.
Terör örgütleri ile muhalifler, bıçak gibi kesilecek.
Başka yolu yok çözümün.
***
İki lider de durumun farkında.
İdlib meselesi, İdlib'le sınırlı değil.
Avrasya cephesi, bölgesel işbirliği, küresel dengeler, toprak bütünlüğü, sınır güvenliği...
Tüm kazanımlar riske girebilir.
ABD aradığı zemini buldu;
Fırsat vermemek gerekir.
Boşuna değil 15 Temmuz vurgusu.
Aydınlık