Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
İç mücadeleler ve çatışan gündemler Suud İmparatorluğunu tüketiyor
Her ne kadar Suudi Arabistan on yıllardır çok sayıda kralın düşüşünü ve yükselişini gördüyse de, muhtemelen tarihçiler tarafından en fazla hatırlanacak olan, Kral Abdullah bin Suud’un 23 Ocak 2015 tarihindeki ölümü olacaktır. Zira onun ölümü dar anlamda bir iktidar değişiminden fazlasını ifade etmiş, tek ve güçlü Suudi imparatorluğunun ölüm çanlarını çalmıştır.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
03-03-2015 10:03 - 1147 Okunma
Her ne kadar Suudi Arabistan on yıllardır çok sayıda kralın düşüşünü ve yükselişini gördüyse de, muhtemelen tarihçiler tarafından en fazla hatırlanacak olan, Kral Abdullah bin Suud'un 23 Ocak  2015 tarihindeki ölümü olacaktır. Zira onun ölümü dar anlamda bir iktidar değişiminden fazlasını ifade etmiş, tek ve güçlü Suudi imparatorluğunun ölüm çanlarını çalmıştır.
 
Ve her ne kadar çok sayıda uzman, bir veliaht prensin ve bir ikinci veliaht prensin tayin edilmesiyle son derece çetrefilli bir mesele olan kraliyetin veraseti meselesi son kral Abdullah tarafından önleyici bir şekilde halledildiği için krallığın güçlü ve birleşik halde kaldığını ileri sürmeye devam etse de, Suudi Arabistan sarayı çetin bir rekabet içinde olan ve birbirine ters düşen tutkuların gölgesindedir.
 
1995 yılında Kral Fahd'ın, onu elden ayaktan düşüren bir felç nedeniyle devlet işlerini yönetemez hale gelmesi üzerine yönetimi üstlenen Kral Abdullah'ın gölgesinde geçen yirmi yılın ardından Suudi Arabistan, belirsizlikler içinde tökezliyor ve giderek istikrarsız hale gelen bir bölgede yeni bir dayanak arıyor.
 
Her ne kadar Abdullah bölge meselelerinin gözardı edilmemesi için bolca çaba sarfettiyse de – ve zaman zaman bunu başardıysa da – 2011 yılı bu kontrol hissini ortadan kaldırdı ve Ortadoğu ve Kuzay Afrika'nın üzerine kurulu olduğu siyasi dokuyu fırtınaların içine attı. 
 
Ve her ne kadar en azından bir süre Kral Abdullah'ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki politikaları meyve topluyor gibi göründüyse de — krallık Mısır, Yemen ve Tunus'taki tiranlık rejimlerini korumak için başarılı bir şekilde karşı devrimler yaydı ve Bahreyn'i işgal ederek kendi arka bahçesini koruma altına aldı — iç siyasi gerilimler ve sorumsuz dış politikalar şimdi bu kağıttan şatoyu dağıtma tehdidi meydana getiriyor. 
 
20. yüzyılın başında Necd çölünde doğan ve Suud hanedanı ile Muhammed Abdülvehhab –şiddet yanlısı ve asetik bir kol olan Vehhabiliğin kurucu babası – arasındaki iki asırdan daha önce kurulmuş olan bir ittifak üzerinde inşa edilen güçlü Suudi Arabstan krallığı, şimdi çöl kumlarına geri dönebilir.
 
Artan gerilimler 
 
Washington, yeni kral Selman'ın görevdeki ilk emrinin, yeğeni Prens Muhammed bin Nayif'in ikinci veliaht prens ve içişleri bakanı olarak tayin edilmesi, dolayısıyla da hanedanın bir sonraki nesli için iktidar koridorunun açılması olduğunu duymaktan memnun olduysa da, ABD yetkilileri “Sudeyri darbesi” nedeniyle Riyad'da esen tehlikeli fırtınayı göremedi.
 
  Kral Selman'ın iktidara gelişi ve Abdullah'ın eski veliaht prensi olan prens Nayif'in oğlu ve kendi yeğeni  Prens Muhammed bin Nayif'i tayin etmesi, oldukça derin ulusal ve bölgesel siyasi fay hatlarını hareketlendirdi.
 
Ve her ne kadar Kral Abdullah'ın eski veliaht prensi şimdi gıpta ile bakılan “Harameyn'in Bekçisi” sıfatını taşıyor olsa da, ötekiler onun yönetimini kısaltmaya değilse de, en azından kontrol altında tutmaya kararlı görünüyor. Tebessümlerin ve rahatlatıcı el sıkışmaların ardında Kral Selman, uzmanların “muhalefet” olarak adlandırdığı şeyin lideri olan Prens Mukrim'in tutkularını dengelemek ve ortadan kaldırmak için güçlükle ilerledi. 
 
Kendisinden önceki babası gibi Prens Muhammed bin Nayif de kraliyet ailesi içinde gerçek bir güç haline geldi. Yedi Sudeyri'den birinin oğlu olan Bin Nayif, El Suud'un en güçlü kanatlarından birinin mirasını taşıyor.  
 
Fakat her ne kadar Selman kendi soyunun, doğrudan kökeninin hükümette yapılan zeki değişiklikler üzerinden itirazsız bir şekilde hakim gelmesini sağladıysa da – ki benzeri görülmemiş bir altüst oluş içinde hanedan üyelerini terfi ettiren veya derecelerini düşüren 30'dan fazla kararnameyi arka arkaya yayınlamıştır – krallıkta harareti yükselten ve hatta bölgesel güçleri de taraflarını seçmeye yönelten şey tam da bu tür radikal değişiklikler olmuştur.
 
Günümüzün Suudi Arabistan'ının kurucusu El Suud'un son yönetebilir oğlu olduğu düşünülen – Kral Selman da dahil olmak üzere tüm ötekiler ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşayadır – Prens Mukrim, son derece hassas bir mesele olan iktidar paylaşımı meselesinden başlayarak, bir dizi konuda krallığın hangi yönden gitmesi gerektiği konusunda oldukça farklı fikirlere sahip. 
 
Tıpkı Kral Selman'ın kendi soyunun krallık üzerinde temel bir mevkiye gelmesine çalışması gibi, Prens Mukrim de aynı şeyi yaptı.
 
  Ve her ne kadar bu güç mücadelesi şimdilik sınırlı kalmış olsa da, bölgedeki gelişmeler krallığın iç mücadelesine dair ilginç görüntüler sundu. Örneğin bu Ocak ayında Kral Abdullah'ın cenazesinde Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı Halife bin Zayid'in, yardımcısı Muhammed bin Raşid'in ve  Abu Dabi veliaht prensi Muhammed bin Zayid'in bulunmadığını gözden kaçırmak pek kolay değildi.
 
Prens Muhammed bin Nayif'e açıkça karşı çıkan BAE kraliyet üyeleri, Kral Selman'ın ikazlarına kulak vermesini sağladı. Gerçekte, bu hakir görmenin altında yatan tehdidi duyan bütün bir bölgedir.
 
Sudeyri darbesi 
 
İbn Suud'un 35 oğlu içinde en önde gelen aile grubu, Yedi Sudeyri'dir – bunlar, İbn Suud'un gözde eşi olduğu söylenen Hassa el-Sudeyri'nin çocuklarıdır. Herkesin söylediğine göre bunlar, tahtı elde etmek ve ona sıkıca tutunmak için azimli bir şekilde çaba gösterdiler. Bu yüzden 1982 yılında Abdullah'ın yükselerek dönemin kralı ve ilk Sudeyri monarkı olan Fahd tarafından taht varisi olarak tayin edilmesi büyük bir sürpriz oldu.
 
Bunun sonucunda Kral Abdullah'ın 2005 yılında tahta ulaştıktan sonra ilk önceliği Nisan 2006'da, İbn Suud ailesinin bütün kanatlarını içeren ve temel olarak, monarkın marjinalize edilmiş kanatlardan aldığı desteği sağlamlaştırarak Sudeyri bloğunu dengelemesini sağlayan etkili bir araç olarak tasarlanan bir biat konseyi kurmak oldu.
 
Keskin bir stratejist olan Kral Abdullah, krallığın ayakta kalması ve sert iç kavgalara kurban gitmemesi için Sudeyri kardeşlerin tutkularının engellenmesi gerektiğini anladı. Ve her ne kadar Kral Abdullah kendi yerine sırayla Sudeyri prensleri  — Prens Sultan, Prens Nayif and ve nihayet Prens Salman –veliaht tayin ederek sözünü tuttuysa da, bir emniyet önlemi almayı da unutmadı: ikinci veliaht prens olarak Prens Mukrim'i tayin etmek yoluyla Prens Muhammed bin Nayif'in tahtın doğrudan varisliğine yükselmesini engelledi.
 
En başından beri Kral Abdullah, Prens Selman'ın kral olması halinde, onun veliaht prens olarak kesinlikle ya tam kardeşi Prens Ahmed'i ya da çok daha muhtemel bir şekilde  Prens Muhammed bin Nayif'i atayacağını biliyordu. Bu yüzden Mart 2014'te eşi görülmemiş ve oldukça tartışmalı bir adım atarak İbn Suud'n en küçük oğlu Prens Mukrim'i ikinci tayin edilmiş varisi olarak belirledi ve Prens Selman'ı kendi halefini seçme hakkından yoksun bıraktı.
 
Geriye dönüp bakıldığında, Kral Abdullah'ın adımına oğlu Prens Metab'ın, Prens Mukrim'in altında bir sonraki veliaht prens olduğunu görme ve bu şekilde kendi soyunu ve mirasını emniyet altına alma arzusu yön vermiş olabilir.
 
Yemen mirası nedeniyle Riyad'da bir tür parya olan Prens Mukrim, yeğeni Prens Metab için yolu döşeme suretiyle Kral Abdullah'ın iyiliğine karşılık vermek zorunda kaldı. 
 
Fakat Kral Abdullah'ın bitkin düşüren hastalığı, Prens Selman'a altın bir fırsat sundu. Kral Abdullah'ın iktidar üzerindeki kontrolü zayıflayınca, dönemin veliaht prensi etkili bir Sudeyri dönüşü planladı ve Prens Muhammed bin Nayif'in uluslararası dostluklarını Batı başkentlerinden destek almak için kullandı.  
 
Ve her ne kadar şu an için Kral Selman empoze edilmiş veliaht prensin defterini dürmeyi fazla riskli buluyor olsa da, önceki kralın üç temel figürünün — Prens Bender bin Sultan,  Halid el-Tuveycri ve Prens Metab bin Abdullah — gitmesine izin vermesi açıkça gidişatı belirledi. 
 
Kral Selman, kendi yönetimindeki birkaç gün içinde, önceki kral Abdullah'ın en yakın akrabası Prens Metab'a, yalnızca bir ikinci veliaht prens atamak yoluyla onun soy rüyasını bozarak değil, aynı zamanda onun iktidar temelini de yardırarak, güçlü bir darbe indirdi. 
 
 Prens Metab, özel Kraliyet Ulusal Muhafızı'nın başındaki mevkiinden alındı ve kardeşlerinin her ikisi, hem Mekke valisi Prens Mişal, hem de Riyad valisi Prens Türki görevlerinden azledildi.
 
Sudeyriler böyle bir geri dönüş için çabalarken, yüzlerce prens kendilerini, birazcık kırgınlıktan daha fazlasını hisseder halde buldu. Taht üzerinde egolar ve tutkular çarpışırken, Suudi Arabistan'da iktidarın barışçıl geçişi, şiddetli bir çözülmeye doğru yol alabilir.
 
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
03-03-2015 10:03 - 1147 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
27-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım