Asırlardır anısını yaşattağımız Kurban asıl ismiyle tevhid bayramının iki büyük kahramanı var, biri Allah'ın halilim dediği Hz. İbrahim diğeri ise oğlu İsmail...
Peygamberlerin piri olan İbrahim Ortadoğu’da Irak’tan Mısır’a, Filistin’den Şam ve Mekke’ye kadar geniş bir alanda tebliğde bulunmuş, insanları doğru yola hidayet etmiştir. Filistin’in el-Halil kentinde vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir.
Hz. İbrahim’in ilahi emirle oğlu İsmail’i kurbangâha götürmesi sadece İbrahim açısından değil, İsmail açısından da büyük bir imtihan olmuştur ve her ikisi de yüzlerinin akıyla bu büyük imtihandan çıkmışlardır. İbrahim’in ateşe atılması hadisesinden daha büyük bir imtihan yoktu ve İbrahim bu imtihandan da selim bir kalple çıkıverdi.
Hz. İbrahim’in Ortadoğu’daki Müslümanlar üzerinde babalık hakkı vardır. Nitekim Yüce Allah Hac suresinin son ayetinde Ortadoğu’daki Müslümanlara hitaben buyuruyor: Sizler İbrahim’in evlatlarısınız, o halde babanızın dinini alın. Hz. İbrahim bu bölgedeki faaliyetlerinde bölge insanlarını evlatları gibi gördü ve onları en iyi şekilde terbiye etmeye çalıştı. Yüce Allah, bizden bu şefkatli babamıza karşı evlatlık görevini yapmamızı istemektedir.
Hz. İbrahim Babil'den hicret ederek Şam'a gider. O zamana kadar hanımı Sara'dan çocuk sahibi olmamıştı. Mısır hükümdarı tarafından Hz. İbrahim’e Sara'nın hizmetinde bulunması için Hacer isminde bir cariye takdim edilir. Hz. İbrahim Sara'nın rızasıyla Hacer'le evlenince, bir erkek çocuk sahibi olur. İsmini İsmail koyarlar.
Hz. İbrahim (as) Allah'ın emriyle bir hikmet üzere, Hacer'le İsmail'i Mekke'ye getirir. Anne ve oğlu Kâbe'nin yanında yalnız başlarına bırakıp dönmek isteyince Hacer: "Bizi bu ıssız ve susuz çölde kime bırakıp gidiyorsun" der.
İbrahim: "Sizi buraya getirmemi emreden Cenab-ı Allah'a emanet ediyorum" cevabını verir. Ve Kâbe'nin etrafının şenlenmesi ve Ehl-i Beyti için dua edip oradan ayrılır.
Alemlerin rabbi yüce Allah bu olaya ve Hz. İbrahim'in duasına işaretle şöyle buyuruyor:
"Hani bir zaman, İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı; artık bana uyan bendendir, kim de bana karşı gelirse, şüphesiz Sen, çok bağışlayan, çok merhamet edensin. Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, kutsal evinin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Onları orada iskân ettim ki, namaz kılsınlar. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır. Rabbimiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin." (1)
Bu arada henüz çocukken annesiyle birlikte kuru bir çölde terk edilen Hz. İsmail annesi Hz. Hacer'den su ister. Hz. Hacer, Safa ve Merve dağı arasında oğluna su bulmak için yedi defa dolaşır. Bir de gelir bakar ki, İsmail'in ayaklarının altından su çıkıp akıyor. Bugün o su, zemzem suyu ismiyle bilinmektedir. Zemzem suyunun bereketiyle oralar şenlenir. Carhem isminde bir kabile yanlarına yerleşir. Hacer ve İsmail'le yaşamaya karar verirler.
Ara sıra Hz. İbrahim onlara başvurur, durumlarını öğrenirdi. Hz. İsmail delikanlılık çağına ulaşınca, Hz. İbrahim, rüyasında oğlu İsmail'i kurban kesmeye memur kılınır. Peygamberin rüyası bir nevi vahiy olduğu için, kesin ilahi emir olduğundan durumu oğluna açar.
Hz. İsmail’de büyük bir teslimiyet içinde ilahi emre rıza ve teslimiyet gösterir. Mina'da oğlunu kurban kesmek isteyince, Allah: "Ey İbrahim! Rüyanı doğruladın" diye hitap edip, İsmail'in fidyesi olarak büyük bir kurban gönderir. Böylece Hz. İbrahim; kalbindeki ilahi sevginin evlat sevgisiyle kıyaslanmayacak derecede fazla olduğunu göstererek, ilahi imtihandan çıkar ve Allah katından gönderilen koçu kurban keser. Biz Müslümanların kurban kesmeleri işte bundan dolayıdır.
Allah (cc) bu olayı da şöyle anlatıyor:
"İbrahim: "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir zürriyet ver" dedi. Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik. Çocuk, babasıyla beraber çalışma çağına erişince, İbrahim: "Ey oğulcuğum! Ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. O: "Ey babacığım! Emredildiğini yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. Böylece ikisi de Allah' a teslim olup, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca, Biz: "Ey İbrahim! Gerçekten sen, rüyayı doğruladın; işte biz iyi davrananları böylece mükâfatlandırırız" diye seslendik. Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. (O, imtihandan çıkınca) Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik." (2)
Nihayet Hz. İsmail büyür ve Carhem kabilesinden bir kızla evlenir. Bu arada Allah'ın emriyle baba oğul Kâbe'yi inşa ederler ve ilahi emir üzere hem kendileri hac merasimini yerine getirir, hem de diğer iman edenlerin hacca gitmelerini emrederler.
Yüce Allah bu olaya işaretle de şöyle buyurmuştur: "Hani, İbrahim ve İsmail, Kâbe'nin temellerini yükseltiyor ve: "Rabbimiz! Bunu bizden kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen işiten ve bilensin. Rabbimiz! İkimizi de Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olmuş bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tövbemizi kabul buyur, çünkü tövbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin" diyorlardı" (3)
Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Yine hatırla ki, biz İbrahim'i: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rükû edenler ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut" diye Kâbe'nin yerine yerleştirdik ve insanları hacca çağır; yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler" diye ona emrettik."(4)
Sonra İsmail'in annesi Hacer vefat eder ve Kâbe'nin kenarında defnedilir.
Allah Teâlâ, Hz. İbrahim ve Sara'ya, her ikisinin de tamamıyla ihtiyarladıkları bir dönemde bir erkek çocuk daha verir. İsmini İshak koyarlar.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Andolsun ki, elçilerimiz müjde ile İbrahim'e geldiler, "Selam sana" dediler. İbrahim: "Size de selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. Ellerini ona uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve içine korku düştü. Onlar: "Korkma, biz Lut milletine gönderildik" dediler. Bu arada, İbrahim'in karısı ayakta idi ve o gülünce; "Ona, İshak'ı ardından da Yakub'u müjdeleriz" dediler. İbrahim'in karısı: "Vay başıma gelenler! Ben bir koca karı, kocam da ihtiyar olmuşken nasıl doğurabilirim? Doğrusu bu şaşılacak bir şey" dedi. Onlar: "Allah'ın işi mi sana acayip geliyor? Bu, Allah'ın siz Ehl-i Beyt'e olan rahmet ve bereketidir. Şüphesiz O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir" dediler. (5)
Allah Teâlâ’nın bir bahşiş olarak Hz. İbrahim'e ata ettiği Hz. İshak ve Yakup da Hz. İsmail gibi Allah Teâlâ’nın seçkin peygamberlerindendiler.
Allah Teala şöyle buyuruyor: "İbrahim'e, buna ilaveten İshak ve Yakub'u da verdik, hepsini de iyilerden kıldık. Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk eden kimselerdi." (6)
Bilahare Tevhid ilkesinin bu şanlı kahramanı, zamanının müstekbirleriyle savaş etmekle geçirdiği yüce hayatının sonuna ulaşır ve canını tek maşuku olan Rabbinin rahmetine teslim eder. Hz. İbrahim'in vefat ettiğinde yüz yetmiş beş yaşında olduğu nakledilmektedir. Kabri, hanımı Sara ve oğlu İshak'la beraber Filistin'in Halil-ur Rahman Şehrindedir.
--------------------------------------------------
(1)- İbrahim 35. ayetten 41. ayete kadar
(2)- Sâffât: 100. ayetten 107. ayete kadar
(3)- Bakara: 127, 128
(4)- Hac: 26, 27
(5)- Hûd: 69. ayetten 73. ayete kadar